Amerika Birleşik Devletleri dış politikasının merkezini Asya'ya çevirdiğinden bu yana bölgede nelerin değişeceği az çok ortaya çıkmaya başladı. Önceleri ABD dış politikasında Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı son yıllarda sıklıkla ortaya çıkan tepkisel bir duruş olarak algılanan durum Amerika'nın hem savunma hem de dış politika enstrümanları ile bölgeye nüfuz etmeye başlaması ile daha uzun vadeli bir stratejinin başlangıcı olarak yorumlanmaya başlamış durumda. Bu yeni politika Amerika'nın bölgede ekonomik, diplomatik ve askerî olarak etkinliğini artırması temeline dayanırken bölgedeki güçler dengesi de ciddi bir revizyona gebe.
Asya Pasifik stratejisinin resmen açıklanmasından bu yana Amerikan dış politikası ve uluslararası ilişkilerin algılanışında yeni bir dönem başlıyor. Bu yeni dönemde Amerika yaşadığı ekonomik zorlukların bir anlamda telafisini sağlayabilmek için önceliği siyaseten ve ekonomik olarak ihmal ettiği bölgelerle özellikle ticari ilişkileri yeniden onarmayı ve geliştirmeyi amaçlıyor. Asya Pasifik bölgesi de dünya ticaretinin büyük bir kısmına ev sahipliği yapması bakımından bu dönemde öne çıkıyor. Bu stratejiyle aynı zamanda yıllardır kontrolsüz bir şekilde hem bölgede hem de küresel sistemde etkinliğini artıran Çin Halk Cumhuriyeti'nden gelebilecek potansiyel tehditlere karşı önlem almak hedefleniyor.
Bu yeni strateji dahilinde Amerika'nın kendini dünyada konumlandırması ve dış politika yapış şekli de ciddi anlamda revizyondan geçiyor. Yeni söylemde Amerika'nın bir Atlantik gücü olduğu kadar aynı zamanda bir Pasifik gücü de olduğu sık sık ifade ediliyor. Clinton'ın 50 sene sonra Myanmar'ı, 57 sene sonra Laos'u ziyaret eden ilk Amerikan dışişleri bakanı olması ve son iki hafta içinde Moğolistan, Kamboçya, Japonya ve Vietnam gibi Asya ülkelerine yaptığı ziyaretler üzerinde ısrarla durulan ofansif diplomasi manevralarının gerçekleşmeye başladığının ipuçlarını veriyor. Bu yeni diplomasi çizgisinde ABD bir yandan bölge ülkeleri ile ikili ilişkileri geliştirmeyi amaçlarken öte yandan ASEAN gibi çok taraflı bölgesel platformlar nezdinde de faaliyetlerini artırarak sürdürüyor. East Asian Summit gibi bölgesel forumlara ilk kez başkan seviyesinde katılan Amerikan yönetimi bölgede aynı zamanda Lower Mekong Initiative gibi daha küçük çapta bölgesel gruplaşmalar sayesinde de daha fazla yumuşak gücünü bölgeye yansıtma şansı arıyor. Özellikle dış yardımlara özel önem verilen bölgede Amerika da dış yardım vanalarını daha fazla açmaya başlamış durumda. Zira son gezisi sırasında Clinton'ın Myanmar, Laos, Vietnam, Thailand ve Kamboçya'ya 50'şer milyon dolarlık altyapı yardımı sözü vermesi bu yardım paketlerinin sadece başlangıcı olarak yorumlandı. Diplomatik ve yumuşak güçler haricinde Amerika sert gücü olan askerî kapasitesini de bu bölgede etkisini artırmak için kullanma peşinde. Clinton ve Amerikan Dışişleri'nin üst düzey yönetiminin bölgeye seyahat ettiği dönemde Savunma Bakanı Panetta da bu yeni doktrinin askerî yönlerini tamamlayacak bir şekilde, aynı bölgede, içlerinde Singapur, Hindistan, Vietnam'ın da bulunduğu bir dizi ülkeyi ziyaret ederek askerî ve stratejik işbirliği anlaşmaları imzaladı.
Amerika'nın Asya'ya yönelik bu yeni politikalarının bölgedeki diğer büyük güçler üzerinde etkisi de yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Önceleri Amerika'nın yeni politika deklarasyonuna itidalle yaklaşan Çin, ABD'nin önce Filipinler sonra da Vietnam ile yaptığı ortak askerî tatbikatlar ve Avustralya'daki Darwin Limanı'