Türkiye’nin ana muhalefet partisi liderinin, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili Alman istihbarat başkanı, ABD Temsilciler Meclisi üyesi, ya da İngiliz parlamenterleri gibi konuşmaması gerekir.
Ne demişti Almanya’nın Federal Haberalma Servisi’nin Başkanı (BND) Bruno Kahl: “Darbenin arkasında Gülen’in olduğuna dair kanıt yok. Türkiye Gülen konusunda bizi ikna edemedi.” Ama arkasından da eklemişti: “Ancak darbe girişimi devlet tarafından da kurgulanmamıştır.”
ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Devin Nunes ise şöyle bir açıklama yapmıştı: “Gülen’in darbeye karıştığına dair bir kanıt görmedim.” Nunes, bu cümlesinin ardından şunu da eklemeyi ihmal etmemişti: “Eğer karışmışsa bu tabii ki farklı bir durum.”
İngiliz Parlamentosunun alt kanadı Avam Kamarası’nın Dış İlişkiler Komisyonunun yayımladığı raporda, “darbe sürecinde Gülencilerin rolü olmakla birlikte, cuntanın içerisinde başka grupların da olduğu” belirtilmişti.
Bir de CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamasına bakalım: “15 Temmuz’un kontrollü bir darbe olduğu akla geliyor... Ayrıca FETÖ’cülerin ifadeleri de kontrollü darbe olduğu kanısını güçlendiriyor.”
CHP liderinin 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili sözleri, yukarıda bazılarını alıntıladığım, yabancı istihbarat servislerinin söylediklerinden çok daha yıkıcı bir açıklama! En azından, yabancıların her birinin açıklamasında bir ihtiyat payı var. Ama maalesef, Kılıçdaroğlu’nun açıklamasında bir ihtiyat payı da yok.
Meselenin hazin tarafı, “ayrıca FETÖ’cülerin ifadeleri de kontrollü darbe olduğu kanısını güçlendiriyor” söylemi ile Kılıçdaroğlu, Türkiye devletine ve devletin istihbarat kurumuna, millî ordusu ve emniyetine değil, FETÖ’cülerin söylediğine inanıyor.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ mensupları, psikolojik bir hareket planı hazırlayarak, gün gün söz konusu planı devreye soktu.
İlk önce darbenin bir “tiyatro” olduğunu söyledi. Ardından, Adil Öksüz gibi FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in sağ kolu konumundaki birçok kişinin darbe gecesinde askerî karargâhlardaki fotoğrafı ortaya çıkınca, bu kişilerin “çift taraflı” çalıştığına dair bir dezenformasyonu dolaşıma soktu. Çünkü kamera görüntülerinin ayan beyan her şeyi göstermesi, FETÖ’nün darbeyi bilfiil gerçekleştirdiğinin göstergesiydi.
Türkiye’de aklı başında herkes, darbenin FETÖ tarafından gerçekleştirildiğini, hiç şüpheye mahal olmayacak şekilde biliyorlardı. Ancak, FETÖ’cüler yurt dışında kendilerini savunabilmek için böyle bir yola başvurmuşlardı.
Daha darbenin üzerinden bir ay bile geçmeden ana muhalefet partisi lideri üzerinden bu planlarını devreye sokmuşlardı. Adil Öksüz ile ilgili sahte belgeler üreterek bu belgeleri, mail yoluyla gazeteciler ve bazı siyasetçilere ulaştırmışlardı. Bu iddiayı ilk dillendirenlerden biri de CHP lideri Kılıçdaroğlu’ydu.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından anlaşılıyor ki sonraki süreçte de benzer belgeler üretilerek mail yoluyla servis edilmeye devam etmişler.
Türkiye gazetesinden Batuhan Yaşar perşembe günkü yazısında, Kılıçdaroğlu’nun “kontrollü darbe” iddiasının kaynağını, çok iyi bir gazetecilik başarısı göstererek, ayrıntıları ile ayan beyan ortaya koydu.
Mailin kaynağından tutun da kimlere gönderildiğine kadar her ayrıntı, bariz bir şekilde yazıda mevcuttu.
Ama Kılıçdaroğlu’nun yeni açıklamaları, hâlâ sözlerinin arkasında durduğuna işaret.
Kılıçdaroğlu, hiç olmazsa, 15 Temmuz’da vatan savunması için birçoğunun bedeni tanklar ve ağır silahlar tarafından parçalanarak şehit edilen insanların hatırı için FETÖ’cülerin dezenformasyonunu siyasal amaçlar için kullanmaması gerekiyor.
Maalesef, Kılıçdaroğlu’nun “15 Temmuz’un kontrollü bir darbe olduğu” açıklaması, bundan sonraki süreçte batılılar ve FETÖ’cüler için kullanışlı bir araç hâline getirilecektir.
FETÖ, MİT Müsteşarının tutuklanmaya çalışılması, 17-25 Aralık yargı darbesi, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi ile Türkiye içinde bütün yolları denedi. Şimdi, Türkiye içinde “taşeron” kullanarak, küresel oyuncularla birlikte yurt dışından yeni bir planı devreye sokmaya çalışıyor.
Ana muhalefet partisi, liderinin 15 Temmuz için söyledikleri tam da bu plana hizmet etmektedir.
[Türkiye, 8 Nisan 2017].