Darbeciler darbecilerle beraber. Sisi, Hafter'i desteklemeye devam ediyor. Bu zamana kadar desteği pek umursamadık ama kaybetmeye başlayınca işi tehdit boyutuna kadar taşıdı. Türkiye'nin desteklediği meşru Serrac hükümeti kritik bölgeleri ele geçirince tüm darbecilerin etekleri tutuştu. Sisi de sembolik bir ordu ziyareti sırasında açıklama yapmış ve Sirte'nin Mısır için kırmızı çizgi olduğunu söylemiş. Önce ateşkes talep ediyordu. Kendisinin ciddiye alınmadığını anlayınca tehdit de savurmuş.
Şahsen tehdidini de ciddiye alan var mı bilemiyorum. Mısır'ı ve halkını küçümsemiyorum. Ama Sisi kontrolündeki bir Mısır ordusunu küçümsememek elde değil. Sisi muhtemelen kendisi de gayet iyi biliyor ki, böyle bir işe cüret etmesi boyunu aşar. İtibarını kurtarmak için içi boş tehditler yapması şaşırtıcı değil.
Ama işin daha ilginç tarafı Sisi'nin bu açıklamayı yapması hiç de Mısır'ın ulusal çıkarlarına uygun bir tavır değil. Sadece basit soru soralım. Libya konusunda Mısır ve Türkiye neden karşı karşıya gelsin? Libya'da Türkiye'nin desteklediği çözüm hiç de Mısır'ın aleyhine sonuçlar doğuracak gibi görünmüyor. Aksine sınırı daha güvenli hale gelecek. Bölgeye istikrar hâkim olacak. Hem de Doğu Akdeniz'de Mısır için daha fazla alan açılacak. Mısır'ın Yunanistan ve İsrail'le yaptığı anlaşma Türkiye'nin Libya ile yaptığı anlaşma ile mukayese edildiğinde ikincisi Mısır'a daha geniş bir münhasır ekonomik bölge bırakıyor. Ancak buna rağmen Sisi Türkiye ile aynı safta değil.
Neden mi? Çünkü kendisi bir diktatör ve kukla. Ayakta kalabilmesi için başka ülkelerin desteğine ihtiyacı var. Bu nedenle kendi ülkesinin çıkarları zırnık kadar umurunda değil. Darbecilerin ve diktatörlerin genel özelliğidir. Kendilerinin çıkarlarıyla ülkelerinin çıkarı çatıştığında kendi çıkarlarını tercih ederler. Sadece Sisi dönemi de değil. Mübarek döneminde de durum buydu. Hatta Batılı araştırmacılar Mübarek'i ittifak tercihlerinde Mısır'ın değil kendi çıkarını düşünen örnek olay olarak çalışırdı. Merak edenler Michael Barnett'in yazdıklarına kısaca bakabilir. Maalesef bu da Mısır'ın makus talihi olsa gerek. Darbecilerin elinden bir türlü kurtulamadığı için sivil asker ilişkileri hep sorunlu olmuştur. Devlet başkanları ülkenin aleyhine adımlar atmakta tereddüt etmemiştir. Körfez sermayesinin kuklası haline gelen Sisi de aynı yolda ilerliyor. Olan Mısır ve Ortadoğu halkına oluyor.
Devlet millet bütünleşmesinin yaşanmadığı tüm bu rejimler hem istikrarsızlık üretmeye hem de zayıf kalmaya mahkumdur. Bu örneğe bakınca Türkiye'nin ne büyük bir iş başardığı daha net ortaya çıkıyor. Ülkede sivil asker ilişkilere düzene girince Türkiye bölgenin en etkin aktörü haline geliverdi. Diğerleri içine doğru çökerken Türkiye'nin önünü her gün daha da fazla açılıyor. Sisi'nin sahte tehditlerinin bu bakımdan hiçbir anlamı yok.
[Sabah, 22 Haziran 2020].