Irkçı değilim. Hiçbir zaman olmadım. İnsanların türlü türlü yaratıldıklarına ama hepsinin Müslüman fıtratı üzere doğduğuna iman ettim.
Herkesin farklı görüşü olabileceğini hep düşündüm. Farklı inançları savrulabileceğini de tanıdım. Ama gün geçtikçe ve belki yaşım büyüdükçe herkesin ülkesine sahip çıkması gerektiğine dair inancım daha da kuvvetlendi. Şu fani ömrümde Irak'ı gördüm. Suriye'yi çok daha iyi gördüm.Ülkesiz kalmanın ne demek olduğunu bildim. Sadece ben değil. Belki de çok kişi daha da iyi öğrendi ülkesinin kıymetini. Her ne olursa olsun, her ne düşünürse düşünsün, insanın ülkesine sahip çıkması gerekiyor.
Ama maalesef bu duyguya sahip olmak yerine kendi dar milli, mezhepsel, ideolojik, siyasi ve belki kişisel çıkarları uğruna ülkenin çıkarlarını göz ardı edenler de çok. Amerikancısı var. Batıcısı var. Rusçusu var Avrasyacısı var. İngiliz muhibbi var. Frankofonu var. ABcisi var. İrancısı var. Esedcisi var. Humeynici var. Suudcu var. PKKcı var. Barzanici var. Katarcı var.
Kimisi var. Bir hafta Amerikancı ve Rus düşmanı. Ertesi hafta Katarcı ve Suud düşmanı. Bir sonraki hafta Barzanici ve İran düşmanı. Katarcı olduğunda İran'a yakın. Barzanici olduğunda İran'a düşman. Herkese dost ve herkese düşman. Ama bir tek buralı değil. Hiç bu ülke için nefes almıyor. Hakikaten bunu ırkçılık etmek ya da ihanet dili kullanarak hakaret etmek için kullanmıyorum. Sadece gördüğüm resmi kavramaya çalışıyorum.
Bir başkası Suriye meselesinde Esed'i kurtarmanın peşinde. Birileri bu sıra hazır Türkiye'nin Amerika'yla arası bozulmuşken, Türkiye'yi Rusya'ya entegre edelim diye düşünüyor. Sözüm ona Avrasyacılık yapıyor. Öyle değil mi? Çok kritik kurumlarımızın içinde Avrasyacılar NATOcular falan diye gruplar yok mu? Öbür taraftan birileri yıllardır Türkiye'nin ekseni kaymasın türküsü söylemiyor mu? Şartsız ve koşulsuz batıcılık hayali kurmuyor mu?
Hayretle seyrediyorum. Bu millet bu kadar yerli ve milliyken nasıl oluyor da içinden bu kadar farklı ulusal çıkar arayışı çıkar? Çünkü gördük ki, ne olursa olsun bu millet ülkesine ve devletine sahip çıkıyor. Ciddi bir irfan sahibi. Seçimlerde kullandığı oydan, darbe gecesi yaptıklarına kadar hepsinde ne kadar her şeyin farkında olduğunu göstermedi mi? Gösterdi.
Ama buna rağmen bir sürü hadsiz hala bu milletin gözünün içine baka baka başka ülkelerinin çıkarları adına konuşuyorlar. Aslında kimseyi ikna edebildikleri de yok. Ülke gitmesi gerektiği yönde milletin bildiği gibi gidiyor. Fakat bu durum tedavi edilmesi gereken bir hal aldı. Ülkede bugün ulusal çıkar denilen şeyin ne olduğu sürekli tartışmaya açılıyor. Halbuki ulusal çıkar denen şey kolay kolay değişmez.
Hele hele başka ülkelere nispetle hiç belirlenmez. Öyle yapmak isteyenler de kendilerine bu kadar fazla zemin bulamaz.
Ülkenin içinden geçtiği dinamik süreçler de bunda etkili. Hızlı dönüşüm zamanlarında ortak paydalar yeniden belirlenir ve herkes bu paydaları kendi durduğu yere göre şekillendirmenin peşine düşebilir. Ama bu perspektiflerin her birinin öncelikli kaygısının yerlilik olması gerekir. Bir ülkenin ulusal çıkarı bazen daha fazla güçlenmek olabilir.
Bazen daha zenginleşmek olarak belirlenebilir. Bazen de sadece kendini tehditlere karşı savunmak olabilir. Ama nihayetinde hep hikmeti hükumet aklı korunur. Her ülkenin vatandaşları kendi ulusal çıkarlarını önceler. Başkalarını değil.
Türkiye'nin eliti bir zamanlar batıcılık yapıyordu. Bunu doğuculuk veya herhangi başka bir coğrafyacılıkla ikame etmemek lazım. Bunun yerine yerlilik ve millilik konulmalı. Artık Türkiye kendi çıkarını başkalarının çıkarına kurban etmeyecek kadar büyüdü ve gerçek bir aktör oldu.
[Takvim, 20 Ocak 2018]