2012 ABD baÅŸkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’nin baÅŸkan adayı olan Mitt Romney, bir Ä°srail ziyareti sonrasında kaleme aldığı yazısında kültürel farkların Ä°srail ve Filistin arasındaki ekonomik geliÅŸmiÅŸlik farkına neden olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Bu sığ bakış açısına göre, Ä°srail bireysel özgürlüÄŸü ve hukukun üstünlüÄŸünü önemseyen bir kültüre sahip olduÄŸu için çölün ortasında yatırımcıların ve giriÅŸimcilerin önünü açarak ekonomik refaha ulaÅŸmıştır. Kendi kültürü bu böyle bir ortama izin vermeyen Filistin ise ekonomik olarak Ä°srail’in çok gerisinde kalmıştır.
Romney’in bu yazısı sosyal bilimcilere çok yabancı olmayan bir görüÅŸtür. Ünlü sosyolog Marx Weber’in “Protestan Ahlakı” tezinden günümüze birçok sosyal bilimci Batı merkezci bir bakış açısıyla DoÄŸu ve Batı arasındaki geliÅŸmiÅŸlik farkının temelinde kültürün olduÄŸunu belirtmektedir. Ä°ktisat tarihçisi David Landes Ä°ngiltere, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerin Fransa ve Ä°spanya gibi Katolik ülkelerden ve Ä°slam dünyasından daha geliÅŸmiÅŸ olmasının altında bu üç ülkenin çalışkan, dakik, giriÅŸimci ve özgür düÅŸünceyi benimseyen Protestan kültüre sahip olmalarının yattığını iddia eder. Bu kültür tezi, OrtadoÄŸu’nun Ä°slam’ın yeniliklere kapalı, kadınları toplumdan dışlayan ve otoriterliÄŸi benimseyen yapısı yüzünden geri kaldığını iddia etmektedir. Romney’in yazısına bir yorum kaleme alan David Landes’in tarihçi oÄŸlu Richard Landes de kültürün Ä°srail ve Arap dünyası arasındaki geliÅŸmiÅŸlik farkının oluÅŸmasında çok önemli bir etmen olduÄŸunu tekrarlarken Filistin kültürünün Ä°slam kültürünün genelinden daha iyi durumda olduÄŸu belirtmiÅŸtir. Yazar bu durumun altında Filistinlilerin Ä°sraillilere yakın yaÅŸamalarından ve onlardan etkilenmelerinden dolayı yüksek eÄŸitime, güçlü iÅŸ ahlakına ve baÅŸarılı giriÅŸimcilere sahip olmalarının yattığını düÅŸünmektedir.
Ä°SLAM KÜLTÜRÜNÜN KATKILARI
Batı merkezci bu görüÅŸ gerçeÄŸi ne kadar yansıtıyor? Gerçekten Ä°slam kültürü OrtadoÄŸu’nun azgeliÅŸmiÅŸliÄŸinin altında yatan temel sebep midir? Çok dar kapsamlı bir araÅŸtırma yapıldığında bile bu görüÅŸün ne kadar sorunlu olduÄŸu kolayca anlaşılabilir. Batı içine gömüldüÄŸü karanlık çağı yaÅŸarken Ä°slam toplumları Batı’yı medeniyetle tanıştırmışlardır. Ä°slam medeniyeti yüzyıllar boyunca bilim, sanat ve ticaretin öncüsü olmuÅŸtur. Bugün New York, Londra, Paris bilim adamları ve entelektüellerin cazibe merkezi iken, geçmiÅŸte aynı özelliÄŸi BaÄŸdat, Kordoba ve Ä°stanbul taşımaktaydı. El-Harezmi, Ä°bn-i Sina, Farabi, El Gazali baÅŸta olmak üzere birçok Ä°slam bilgini matematik, tıp, astroloji ve felsefe gibi alanlarda çığır açan çalışmalarda bulunmuÅŸlardır. Ä°ktisadın kurucusu Adam Smith olarak bilinmesine raÄŸmen, ondan dört yüz yıl önce yaÅŸamış Ibn-i Haldun iktisat ve siyaset bilimi için döneminin çok ötesinde eserler bırakmıştır. Ibn-i Haldun’un ortaya koyduÄŸu teorilerden bazıları bugün bile sosyal bilimciler tarafından kendilerine atfedilerek yeni teoriler olarak ortaya koyulmaktadır.
Ä°slam medeniyetinin öncülüÄŸü sadece bilim ve sanatta deÄŸil ekonomide de kendisini göstermiÅŸtir. Skolastik düÅŸüncenin ticareti kısır ve faydasız bir faaliyet olarak nitelediÄŸi dönemde Hristiyan dünyası kendi kabuÄŸuna çekilmiÅŸken, Ä°slam devletleri önemli ticaret merkezlerini elinde tutarak dünya ile entegre bir ÅŸekilde uluslararası ticaret yapmaktaydı. Ä°slam medeniyeti ticaretin yanı sıra finans alanına yaptıkları katkılarla da ekonomik yapıyı geliÅŸtirmiÅŸtir. OrtadoÄŸu’da bin küsur süredir kullanılan müÅŸareke ve mudaraba sistemleri günümüzde sınırlı ortaklık ve giriÅŸim sermayesi gibi iÅŸ modelleri ve finansman olanaklarının atası konumundadır.
Ä°slam dünyası Asya’daki yenilik ve ürünleri Avrupa’ya taşıyarak Batı medeniyetini dolaylı olarak da etkilemiÅŸtir. “Batı Medeniyetinin DoÄŸulu Kökenleri” kitabının yazarı John Hobson’un da belirttiÄŸi gibi, Ä°slam dünyası 650 ile 1800 yılları arasında DoÄŸu’dan Batı’ya ulaÅŸan pek çok kaynak için bir “Dünya Köprüsü” konumundaydı. Barut, pusula ve onluk rakam sistemi Asya’dan Avrupa’ya bu köprü sayesinde ulaÅŸabilmiÅŸtir. Ä°slam medeniyetinin dünya geneli ile kurmuÅŸ olduÄŸu entegrasyon sayesinde hem kendi dinamizmini korumayı baÅŸarmış hem de Batı’yı bilim, sanat ve ekonomi alanlarında beslemiÅŸtir.
REFAHIN EL DEĞİŞTİRMESİ
Bir sosyal bilimcinin veya siyasetçinin OrtadoÄŸu’nun ekonomik açıdan azgeliÅŸmiÅŸ kalmasının temel nedenini Ä°slam kültürüne atfetmesi 500’lü yıllarda yaÅŸamış bir düÅŸünürün Roma Ä°mparatorluÄŸu’nun çöküÅŸünün nedeni olarak Roma kültürünün ekonomik geliÅŸmeyi baltalaması olarak iddia etmesiyle aynı niteliktedir. Her büyük gücün çöküÅŸünde olduÄŸu gibi, Ä°slam medeniyetinin kurduÄŸu büyük devletler de doÄŸal sınırlarına ulaÅŸtıkları zaman pastayı büyütmek yerine statükonun sürdürülüp pastanın nasıl paylaşılacağı üzerine kafa yormaya baÅŸlamışlardı. Bu durum kaçınılmaz olarak bilim, sanat ve ekonomiye ayrılan sermaye ve insan gücünün azalmasını beraberinde getirmiÅŸtir.
18. ve 19. Yüzyıllarda güç ve refahın tamamen Batı’ya kayması ile birlikte OrtadoÄŸu bölgesi hiçbir zaman kendi haline bırakılmamıştır. Sömürgeci Batı zihniyeti dini mirası ve doÄŸal kaynak zenginliklerinden dolayı bölgeyi sürekli kontrolü altında tutmayı amaçlamıştır. Bunu saÄŸlamanın yolu olarak da bölgede sürekli çatışma ve istikrarsızlık ortamının hüküm sürmesi görülmüÅŸtür. OrtadoÄŸu’nun geneli 1. Dünya Savaşı sonrasından beri savaÅŸlar ve iç karışıklıklarla boÄŸuÅŸmaktadır. Dolayısıyla, günümüzde OrtadoÄŸu’daki azgeliÅŸmiÅŸliÄŸin nedeninin Ä°slam ile ilgisi olmayıp temel olarak savaÅŸ ve istikrarsızlıkların yarattığı siyasi ortam ve iyi yönetilemeyen petrol gelirlerinde aranması gerekir. SavaÅŸlar, istikrarsızlıklar ve petrol bölgede ekonomik ve siyasi kurumların zayıf kalmasına, eÄŸitim imkânlarının azalmasına, gelir dağılımı adaletsizliÄŸine ve sanayileÅŸememeye neden olarak ekonomik geliÅŸmenin önüne engeller koymaktadır.
OrtadoÄŸu’nun bu engelleri yıkarak azgeliÅŸmiÅŸlik cenderesinden kurtulmasının yolu Ä°slam kültürünü deÄŸiÅŸtirip ondan Protestanlık gibi yeni bir mezhep çıkartması deÄŸildir. GeçmiÅŸte görüldüÄŸü üzere, ekonomik geliÅŸmeye ulaÅŸmak için gerekli olan karakter Ä°slam kültüründe mevcuttur. Önemli olan bölge insanının bilim, sanat ve ekonomiye yatırım yapabilecekleri istikrarlı bir ortama kavuÅŸabilmesidir. Gerek dışarıdan gerekse de içeriden yapılan müdahaleler göz önüne alındığında, bu ortamı saÄŸlamanın yolu bölge ülkelerinin ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda birbirlerine entegre olmasıdır. OrtadoÄŸu’nun ÅŸu anki fotoÄŸrafına bakıldığında bu durum zor gözükmektedir. Ancak, Avrupa’nın 1945 sonbaharına kadar birbiriyle kanlı savaÅŸlar yaptığı durumdan bugün aldığı pozisyon unutulmalıdır. Bölgenin sosyal ve siyasi entegrasyonu bir tarafta mezhep çatışmaları gibi iç çalkantıları azaltabilirken, diÄŸer taraftan dışarıdan gelen saldırılara karşı da ortak hareket etmeyi saÄŸlayacaktır. DiÄŸer taraftan ekonomik entegrasyon ticaret hacmini, teknoloji transferini ve doÄŸal kaynakların ortak kullanımını saÄŸlayarak OrtadoÄŸu için önemli bir sanayileÅŸme hamlesi olacaktır.
[Star Açık GörüÅŸ, 5 Ekim 2014]