Ä°srail’in Gazze’ye karşı kara operasyonu sürecinde yaÅŸananlar, özellikle de Hamas’ın güçlü direniÅŸi son dönemde OrtadoÄŸu’da yaÅŸanan birçok olaya ışık tutar nitelikte.
Öncelikle, Ä°srail’in geçmiÅŸ yıllarda sürekli olarak yaptığı ölçüsüz saldırganlığı tekrarladığını görüyoruz. Filistin ve Lübnan topraklarına yönelik kitlesel, bölgedeki birçok baÅŸka ülkeye yönelik sınırlı saldırıları karşısında Ä°srail’in ciddi bir tepkiyle karşılaÅŸmadığını herkes biliyor. Bölgede saldırıya maruz kalan ülke ve halklar Ä°srail’in askeri gücü karşısında yeterli imkânları olmadığı için “vermeleri gereken kaybı” veriyorlar ve bir sonraki Ä°srail saldırısını beklemekten baÅŸka çareleri olmuyordu.
Ä°srail’e destek vermekten baÅŸka bir politikayı düÅŸünmek dahi istemeyen Batılı ülke yönetimleri ise, bu ülkenin “güç gösterisi ve katliamları” için ihtiyaç duyduÄŸu süreyi ona tanımak için ellerinden gelen her türlü desteÄŸi veriyorlardı. Uluslararası medya da bu konuda Ä°srail’den hiçbir yardımı esirgemiyor, Ä°srail’in aslında kendi güvenliÄŸini saÄŸlamaya çalışan “gerçek maÄŸdur” olduÄŸunu anlatmak için her türlü yöntemi kullanıyordu. Kendi kayıpları 5-10’u geçmeyen Ä°srail’in katlettiÄŸi binlerce insanın büyük çoÄŸunluÄŸunun siviller ve özellikle de çocuklar olduÄŸu gerçeÄŸini örtme konusunda fazla baÅŸarılı olamıyorlardı, ancak ellerinden geleni yapmaktan geri durmuyorlardı.
Bu hikâye sürekli tekrarlanıyordu ve Ä°srail’in bu “bilim-kurgu korku filmlerindeki zaman zaman ortaya çıkıp kurbanlarını öldüren yaratık” benzeri katliamlarına karşı durmanın artık imkânsız olduÄŸuna dair bir anlayış oluÅŸmuÅŸtu. Bölge halkları Ä°srail belasının kendileri için “deÄŸiÅŸmez bir kader” olduÄŸunu düÅŸünmeye baÅŸlamışlardı ve zamanı geldiÄŸinde vermeleri gereken kurbanları vermekten baÅŸka çareleri olmadığını düÅŸünüyorlardı. Bölgede yaÅŸayan halkları katletmek, yıldırmak, korkutmak ve göçe zorlamak suretiyle kendilerine bir devlet inÅŸa eden Siyonistler ise bu ÅŸekilde devletlerinin adım adım arzuladıkları sınırlara ulaÅŸmasını amaçlıyorlardı.
Ancak son Gazze Savaşı’nın geliÅŸimi bu algılarda önemli bir deÄŸiÅŸikliÄŸe yol açtı.
Hamas’ın, önceki yıllardan farklı olarak, kendi imkânlarıyla karşılaÅŸtırılamayacak düzeyde bir askeri güce sahip olan Ä°srail karşısında çok ciddi bir direniÅŸ göstermesi ve çok sayıda Ä°srail askerini öldürmesi Ä°srail saldırganlığına karşı boyun eÄŸmenin bir kader olmadığını gösterdi. Ä°srail’in yenilmezliÄŸi mitinin ne kadar yanlış olduÄŸu, aslında gerekli silahlara sahip olması durumunda Hamas’ın bu ülkenin yayılmacı politikasına dur diyebileceÄŸi fark ediliyor. Tıpkı Hizbullah’ın 2006 yılında Lübnan’da yaptığı gibi, Hamas’ın sahip olduÄŸu sınırlı silahlarla Ä°srail’e önemli kayıplar verdirdiÄŸini ve onu ateÅŸkes aramak zorunda bıraktığını görüyoruz. Burada Ä°srail’in Gazze’de verdiÄŸi kayıpların yanında, Hamas’ın elindeki füzelerle Ä°srail’in çeÅŸitli ÅŸehirlerini etkili bir ÅŸekilde vurabilecek ve uluslararası havaalanındaki uçuÅŸ trafiÄŸini engellemek suretiyle bu ülkeye ciddi ekonomik zararlar verebilecek kapasiteye ulaÅŸtığının da altını çizmek gerekir.
Peki, bu Hamas direniÅŸini mümkün kılan ÅŸey nedir ve bunun Mısır’da yaÅŸanan darbe ile ne ilgisi var?
Hamas savaÅŸçılarının Ä°srail saldırganlığı karşısında vatanlarını savunma konusundaki güçlü cesaretlerinde geçmiÅŸten günümüze bir deÄŸiÅŸiklik olmadığına göre, direniÅŸin bu defa daha kuvvetli olmasının sebebi sahip oldukları yeni silahlardır. Ä°srail ve Batı medyasında yer alan bilgilere göre, Hamas’ın özellikle tanklara karşı artık daha iyi silahlara sahip olduÄŸu görülmekte.
Peki, bu nasıl mümkün oldu? Hamas bu yeni silahlara nasıl ulaÅŸtı?
Tabiî ki Muhammed Mursi’nin cumhurbaÅŸkanı olduÄŸu dönemde Mısır üzerinden. Mursi, Hamas’a Ä°srail saldırganlığı karşısında Gazze’nin korunması için gerekli silahları temin etme imkânı verdi, en azından buna göz yumdu. Bu Filistin direniÅŸine ve OrtadoÄŸu’daki hukuksuzluÄŸa karşı çıkanlara yapılmış çok deÄŸerli bir katkıydı. Ancak Ä°srail’i desteklemeyi kendi devlet politikalarının en önemli amaçlarından biri sayan ABD ve Almanya gibi Batılı ülkeler için ise affedilmeyecek bir suçtu.
Ä°srail saldırganlığına karşı Hamas-Mısır ekseninin oluÅŸması ve bu eksenin Türkiye ve Katar gibi ülkeler tarafından desteklenmesi Ä°srail ve ona destek veren ülkeler açısından bir kâbusa dönüÅŸmüÅŸtü. Çünkü Mısır, Türkiye ve Katar’ın desteÄŸiyle Hamas’ın Ä°srail’e karşı güçlü bir direniÅŸ hattı oluÅŸturması mümkün olacaktı ve Siyonist yayılmacılığına karşı boyun eÄŸmenin bir kader olmadığı anlaşılacaktı. Bu, Ä°srail’in gerçekleÅŸtirdiÄŸi katliamlar karşısında bölgeden yükselen “aÄŸlama ve kınama” politikasından baÅŸka bir ÅŸey olacaktı. Bölge halkları ve ülkeleri Ä°srail vahÅŸetine karşı aÄŸlamayı ve sızlanmayı bırakıp ciddi bir direniÅŸ hattı kuruyorlardı.
Ä°ÅŸte tam da bu nedenle Ä°srail ve onu destekleyen Batılı ülke yönetimleri açısından bu direniÅŸ hattının kırılması gerekiyordu. Bu nedenle bu hattın en önemli halkasına, Gazze sınırını kontrol eden Mısır’a saldırdılar. Hepimizin bildiÄŸi gibi bu saldırı doÄŸrudan dışarıdan gelmedi. Çok defa yaptıkları bir yolu denediler ve içerideki kendileriyle iÅŸbirliÄŸine hazır aktörleri harekete geçirdiler ve Mursi’yi iktidardan devirdiler. Bu direniÅŸ hattı karşısındaki korku o kadar büyükmüÅŸ ki, Müslüman KardeÅŸler’i tamamen bölge sahnesinden silmek için çok amansız bir savaÅŸ baÅŸlattılar. Bu savaÅŸlarına destek verecek yerli iÅŸbirlikçileri bulmakta ise hiç zorlanmadılar.
Ancak her ÅŸeye raÄŸmen Ä°srail’in bu Gazze saldırısı onun yumuÅŸak karnını gösterdi. Arkasındaki Batılı yönetimlerin bütün desteÄŸine raÄŸmen, bu iÅŸgalci güce karşı koymanın zor olmadığı artık daha iyi biliniyor. Hamas çok sınırlı imkânlarına raÄŸmen Ä°srail’e bu kadar kayıp verdirip onu durdurabiliyorsa, Hamas’a destek verecek yeni bir direniÅŸ hattının kurulması gecikmeyecektir. Bu hat belki yine Mısır üzerinden kurulacak, belki Ürdün üzerinden, belki de Lübnan ve hatta Suriye üzerinden. Bunun için tek ihtiyaç duyulan ÅŸey, bu ülkelerde, Ä°srail saldırganlığının kendilerini de hedef alacağını kavrayan ve bu saldırganlığa karşı kurulması gereken direniÅŸ hattına destek olacak yönetimlerin olması.
Türkiye ise, Ä°srail saldırganlığına karşı sadece aÄŸlamaktan ve kınamaktan ibaret politikasını terk edip bu direniÅŸ hattına destek vermeye baÅŸlayalı çok oldu. Mursi’ye yaptıkları gibi, Türkiye’ye de Ä°srail saldırganlığına karşı çıkan bu politikasının bedelini ödetmeye çalışanların olduÄŸunu görüyoruz. Ancak Türkiye artık bedel ödetme giriÅŸimlerine karşı dirençli hale geldi ve baÅŸka aktörlerin kendisi için belirlediÄŸi rolü oynayacak bir ülke olmaktan çıktı. Kendi doÄŸru politikasının arkasında durabilecek bir güç ve iradeye sahip Türkiye’nin Ä°srail saldırganlığına karşı çıkan ve Filistin direniÅŸini destekleyen politikasını sürdürmesi bölgenin geleceÄŸi açısından da çok önemlidir.