Geçen hafta bir televizyon programında ana muhalefet partisi lideri KılıçdaroÄŸlu'na, partisinin Kürt meselesinin çözümüne yönelik ilk üç önerisinin ne olduÄŸu soruldu. KılıçdaroÄŸlu bu soruya ÅŸu cevabı verdi: "Åžu anda aklımda deÄŸil, bilseydim hepsini getirir burada konuÅŸurduk."
Kürt siyasetinin aktörlerine gelince... Onlar da çözüm sürecine yönelik konuÅŸmalarında somut öneriler sunmak yerine, daha çok hükümetin açıklamalarını sorunsallaÅŸtırarak, ilgili açıklamaların "barış diline hizmet etmediÄŸine yönelik" genel bir söylemle siyaset üretmekteler.
Çözüme yönelik hiçbir demokratik geliÅŸme yaÅŸanmamış gibi hareket ediyorlar.
Bu baÄŸlamda, çözüm süreci gibi ülkenin en önemli meselesinde kendilerinden somut katkı beklenen bu iki siyasi aktörün siyasetsizliÄŸi bugün için çözüm sürecinin derinleÅŸmesini engellemektedir. Çünkü, çatışmayı yaratan yapısal sebeplerin önemli bir kısmının ortadan kalkmasına, toplumun büyük çoÄŸunluÄŸunun çözüm sürecine katılımının ve desteÄŸinin saÄŸlanmasına raÄŸmen; muhalefet, çözüm süreci konusunda siyasal iktidarın gerisinde kalmaya devam ediyor.
KılıçdaroÄŸlu, iktidarın çözüm sürecine yönelik açılımlarını "ErdoÄŸan'ın kiÅŸisel kariyeri" ile iliÅŸkilendirmektedir. Bu deÄŸerlendirme bile aslında çözüm sürecinin iyiye gittiÄŸine yönelik önemli bir iÅŸarettir. Çünkü Kürt meselesinde siyasal iktidarın almış olduÄŸu kararlar ve sürecin birçok bariyerle karşılaÅŸması aslında ErdoÄŸan'ın "kariyeri" açısından riskler barındırmaktadır. DemokratikleÅŸme üzerinden yaÅŸanan dönüÅŸüm ve sürecin normalleÅŸmesi bu riskleri azalttığı ve ErdoÄŸan'a halk nezdine olumlu bir puan kazandırdığı için, CHP lideri bu deÄŸerlendirmeyi kolayca yapabilmektedir.
Kürt siyasi hareketinin (Halkların Demokratik Partisi-HDP) çözüm sürecine bakışı ise, bu partiye oy verenlerin beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Hatta ve hatta HDP, bu beklentileri baskılamaya dönük bir çaba içerisindedir. Bugüne kadar, bu siyasal çizgi seçmeniyle Kürt milliyetçiliÄŸi üzerinden bir iliÅŸki kuruyor ve bu nedenle de kendi tabanını kolaylıkla konsolide edebiliyordu. Dolayısıyla da seçmelerin partileri ile iliÅŸkileri pratik deÄŸil, ideolojik bir zeminde yürüyor, tabanın sosyo-politik taleplerinin üstü kolaylıkla örtülebiliyordu. Bu baÄŸlamda çözüm süreci,HDP çizgisini de kendi tabanının demokratik talepleri ile yüzleÅŸmek zorunda bırakmıştır.
Bu durumun en net göstergesi, daÄŸa çıkarılan çocuklarının bırakılması için Mayıs ayının ortasından itibaren annelerin Diyarbakır'da sürdürdüÄŸü eylemlerde dile getirdiÄŸi demokratik taleplere HDP'li aktörlerin tepkileridir. Çocuklarının daÄŸdan indirilmesi için HDP'den yardım isteyen annelere "anneler MÄ°T'ten para aldığı için orada", "örgüte katılmış daha ne istiyorsunuz" gibi ifadeler, Kürt siyasal aktörlerine bizzat kendi seçmenlerinin büyük tepki duymasına yol açmıştır. YaÅŸanan bu açılım sürecinin önemli bir kazanımı da Kürt siyasal hareketini demokratikleÅŸmeye zorlaması ve partiyi barışa mecbur bırakmasıdır.
Demokratik açılımın baÅŸlamasının hemen ardından, barış projesini kesintiye uÄŸratmaya dönük birçok badire atlatılmış, çözüm sürecinde kritik eÅŸik aşılmıştır. Ve bu süreç, çözümü savunur gibi yapıp savaÅŸ ortamına hizmet eden aktörlere raÄŸmen baÅŸarılmıştır. Hem Türk hem de Kürt toplumunun büyük bir kısmı toplumsal barışın yerleÅŸmesi için çözüm sürecini içselleÅŸtirmiÅŸlerdir.
[Sabah Perspektif, 14 Haziran 2014]