Cumhuriyetimizin yüzüncü yılındaki 2023 seçimleri demokrasi tarihimizin "en kritik seçimi" olacak. Bu tabirin daha önceki seçimler için de kullanıldığını söyleyerek tespitime itiraz edebilirsiniz. 2013'ten bu yana sıklıkla "tarihi seçimler" ifadesinin kullanıldığını hatırlatabilirsiniz. Haklısınız da... Siyasetin yüksek tansiyonlu seyrettiği ve neredeyse söylenebilecek her şeyin tüketildiği bir on yıldan geliyoruz. Neler görmedik ki... Gezi kalkışması, 17-25 yargı darbe girişimi, 15 Temmuz darbe girişimi, cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş, FETÖ, DEAŞ ve PKK ile mücadele; Suriye ve Irak'taki operasyonlar, Libya, Doğu Akdeniz ve Dağlık Karabağ hamleleri ve dahası... Yine de 2023 seçimlerini en kritik diye nitelememin sebeplerini sıralayayım, siz karar verin.
- Cumhuriyetin ikinci yüzyılını şekillendirecek lider ve parti(leri) seçeceğiz. İkincisi, Türkiye'nin uluslararası konumunu yükseltme iddiasının devam edip etmeyeceğini oylayacağız. Yani son altı yılda yapılan hamlelerin tahkim edileceği bir dış politikayı mı sürdüreceğiz, yoksa uyum adı altında milli hedef ve iddialardan vaz mı geçeceğiz.
- 19 yıldır iktidarda olan AK Parti'nin karizmatik lideri Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı sistemine göre son kez aday olması da önümüzdeki seçimleri istisnai kılıyor. Girdiği hiçbirseçimi ya da referandumu kaybetmeyen Erdoğan son bir zafer mi elde edecek, yoksa Erdoğan'ı devirmek için her yolu deneyecek muhalefet mi başarılı olacak?
- Cumhurbaşkanlığı sistemini yerleştireceğimize mi yoksa muhalefetin önerisi olan parlamenter sisteme dönmek için geçiş sürecini mi tercih edeceğimize karar vereceğiz.
- İstanbul seçimlerinden sonra kazanabileceğine dair özgüveni artan muhalefet ile şimdiye kadar hiç kaybetmemiş Erdoğan arasındaki rekabetin çok kıyasıya olacağı şimdiden belli. 2019'dan bu yana sıklıkla erken seçim, ittifak modeli ve kim aday olur tartışması yapan muhalefet ülkemize en uzun seçim sürecini yaşatıyor.
- Koronavirüs salgını ve ekonomiye olumsuz etkisi de 2023 seçimlerini ayrıştıran bir husus. Aşılamanın başarılı şekilde yürütülmesinden ve hızlı normalleşmeden iktidar istifade eder. Salgın ortamında seçime gidilmesi ise muhalefeti güçlendirebilir.
- ABD'de "Erdoğan'ı muhalefeti destekleyerek devireceğiz" diyen bir başkandöneminde seçimler gerçekleşecek. İsrail'in zulmüne karşı çalışamayan "demokrasi ve insan hakları" söylemi Türkiye sözkonusu olunca organize "dostlar ittifakına" dönüşebilir. ABD, İngiltere ve Almanya seçimlerinden gördüğümüz kadarıyla dış aktörlerin seçimlere algoritmalar üzerinden müdahale edebildiği bir dönemdeyiz. Dijital dünya ve sosyal medya artık manipülasyonların bol olduğu bir dünya sunuyor bize.
- Dünya medyasındaki Türkiye ve Erdoğan tartışmalarından daha doğrusu karşıt kampanyalardan anlaşılan 2023'ten itibaren ülkemizi kimin yöneteceği konusu sadece bizim oylarımıza bırakılmayabilir. Etrafımızdaki bölgenin istikrar adası olan Türkiye'nin milli iradesinin hür ve serbest şekilde tecelli etmesi tüm siyaset kurumunun önceliği olmalı.
Son dönemde muhalefet partileri 1990'lar tartışması yapıyor. AK Parti iktidarını eleştirmek için bu tartışma iki düzlemde yürütülüyor. Bir kanat "Hani yeni Türkiye? Ülkeyi 1990'ların karanlığına çevirdiniz" diyor. Diğer kanat ise "1990'lar daha iyiydi" havasında. Bence nafile bir tartışma. Genç nesil 1990'ları kitaplardan bilir; eski nesillerin ise bu "1990'lar daha iyiydi" zırvasına inanmayacak ölçüde hafızası diri. Muhalefetin asıl odaklanacağı güzellemeler geçiş süreci ve koalisyon üzerine.
Son dönemde cumhurbaşkanı adayı olabileceğini daha sık söyleyen Kılıçdaroğlu "CeHaPe zihniyeti" adlı belgeselde "Kurucu Meclis" metaforu ile geçiş süreci güzellemesi yapıyor. Kapsamlı, herkesi içeren bir koalisyonu demokrasi ittifakı olarak sunma hayalinde. Hacıbayram sembolizmi ile Erdoğan karşıtlığına dayalı negatif siyaset örtülemez. Çatışan ideolojilere sahip partilerin nasıl bir ortak Türkiye tahayyülü var bilmiyoruz. Olası bir geçiş süreci CHP'nin tek parti yönetimi ile mi sonlanır? Türkiye'nin milli menfaatleri "dostlarla uyum" adına tehlikeye mi atılır?
[Sabah, 22 Mayıs 2021].