Biden’ın Seçiciler Kurulu tarafından Amerikan Başkanı olarak seçilmesinin ardından artık Trump döneminin sona erdiğini ve Trump-Pompeo ikilisinin Türk-Amerikan ilişkilerini hangi noktaya getirdiğini konuşabiliriz...
Trump dönemi sona ererken Türk-Amerikan ilişkilerinde önemli sorunlar devam ediyor.
S-400’ler gerekçe gösterilerek Türkiye’ye uygulanan yaptırımlar iki ülke ilişkilerini 1975’e döndürdü.
Aynı gerekçeyle Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması Ankara’yı F-16’ların hizmet süresinin dolması yaklaşırken yeni nesil savaş uçağı tedarikinde radikal adımlar atmaya zorluyor.
PKK/YPG terör örgütü konusunda Amerika’nın politikası Türkiye’yi rahatsız etmeye devam ediyor.
FETÖ terör örgütü konusunda Amerikan yönetimi Türkiye’nin beklediği adımları atmadı, aksine bu örgüte destek vermeye devam ediyor.
Trump döneminde de Amerikan Kongresi, müttefiklik hukukuyla bağdaşmayacak şekilde, birçok askerî malzemenin Türkiye’ye satışına engel oldu.
Doğu Akdeniz sorunu konusunda Amerikan yönetimi Türkiye’nin karşısında bir pozisyon aldı. Dışişleri Bakanı Pompeo “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki eylemlerinden derin endişe duyuyoruz” açıklamasını yaptı.
Azerbaycan-Ermenistan Savaşı sorununda da ABD, Türkiye’yi eleştiren bir tavır takındı. Pompeo, Türkiye’nin yaklaşımının bölgede durumu daha da kötüleştirdiğini ileri süren bir açıklama yaptı.
Amerikan güvenlik bürokrasisi ile Kongre’nin büyük kısmı, Obama döneminden devraldıkları Türkiye karşıtlığını Trump’ın başkanlığı döneminde tırmandırdılar.
Bu karşıtlığın nedenleri neydi? Nasıl Türkiye’ye karşı bu kadar geniş bir cephe oluşturmayı başardılar?
Bu soruların cevabı olarak, aslında hepsi de Türkiye’nin daha bağımsız dış politika izlemek istemesiyle ilgili üç noktanın altı çizilebilir:
Öncelikle Türkiye’nin Orta Doğu, Doğu Akdeniz ve Kafkasya’da kendi çıkarlarını esas alan politika izlemesi yer yer ABD’nin bu bölgelerdeki çıkarlarıyla çatışmalar doğurdu. Özellikle Ankara’nın Orta Doğu’daki Amerikan düzenini sorgulayan bir tavır içerisinde olması ABD’deki Türkiye karşıtı kesimleri aynı safta buluşturan bir işlev üstlendi. Washington’un İsrail’in güvenliğini esas alacak şekilde Tel Aviv ile bazı Arap başkentlerini bir araya getirip oluşturduğu ittifaka katılmayı Türkiye’nin reddetmesi ABD’deki İsrail lobisi ve ona yakın çevreler tarafından ciddi bir kusur olarak görüldü.
İkinci olarak, hava savunma sistemlerinin tedariki konusunda Türkiye’nin kendi halkının çıkarlarını düşünerek hareket etmesi ve gerek fiyat ve teknoloji transferi gerekse Kongre engeline takılma gibi hususları dikkate alarak yaptığı değerlendirme sonrasında S-400’leri almayı tercih etmesi ABD’deki silah lobisini de Türkiye karşıtlığında İsrail lobisinin yanına ekledi. Türkiye’nin yerli savunma sanayiini geliştirme yönündeki hızlı adımları da Amerikan silah lobisini rahatsız eden bir gelişmeydi.
Üçüncü olarak, Türkiye’nin başta ordu olmak üzere güvenlik bürokrasisini yerlileştirmesi kapsamında FETÖ’cüleri tasfiye etmesi de ABD’de Türkiye’yi arka bahçe olarak gören çevrelerdeki Türkiye karşıtlığının artmasına yol açtı. Türkiye siyasetine müdahale konusunda çok önemli bir aracı kaybeden Amerikan güvenlik bürokrasisi ve onun siyasetteki uzantıları da İsrail ve Silah Lobisinin yanında Türkiye karşıtı cepheye dâhil oldular.
Trump’ın Türk-Amerikan ilişkilerinin bu noktaya gelmesindeki rolüne gelince, aslında birçok sorun alanında iki ülke ilişkilerinin daha da kötüleşmesini önleyecek bir tavır içerisinde olduğu söylenebilir. Fırat’ın doğusundaki Amerikan askerlerinin çekilmesi kararıyla Türkiye ile ABD arasında büyüyen krizi yumuşatan da, Japonya’daki G-20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde “Patriotların satılmadığı Ankara’nın S-400’leri almasının haklı olduğunu” söyleyip Türkiye’ye ağır yaptırım uygulanması beklentilerini boşa çıkaran da Trump idi.
Ama Rahip Brunson krizi sırasında ülkemizi hedef alan yaptırımları açıklayıp Türkiye ekonomisine ciddi zararlar veren aynı Trump idi.
Yani Trump, bazı adımlarıyla Türkiye’ye zarar verse de, bazı kararlarıyla da Türk-Amerikan ilişkilerinin daha büyük zararlar görmesini engelleyen bir başkan oldu. Ama genel olarak Trump döneminde Türk-Amerikan ilişkileri kötüleşmeye devam etti. Bunun nedeni ise ABD’de, yukarıda değindiğim kesimlerin oluşturduğu cephenin genişlemesi ve Türkiye karşıtı politikaları oldu.
[Türkiye, 19 Aralık 2020]