Apple 2011’de Siri’yi sistemine entegre ettiğinde bu girişim “yapay zeka” (YZ) geliştirmelerinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmişti. Bu başarı, doğal dil işleme ve ses tanıma teknolojileri üzerinde yıllarca süren yoğun araştırma ve geliştirme çalışmalarının bir sonucuydu ki o günlerde bu gelişme YZ’yi günlük kullanıcılar için daha erişilebilir ve kullanıcı dostu hale getiren bir ilerleme olarak değerlendirilmişti.
Önemli bir diğer dönüm noktası ise 10 Haziran 2024’te yaşandı. Bu tarihte dünya genelinde 2,2 milyardan fazla aktif cihazı bulunan Apple, cihazlarına ChatGPT’yi entegre etmek için OpenAI ile ortaklık kurduğunu duyurdu. Apple bu ortaklığın yanında birkaç ay içinde tüm cihazlarına entegre edilecek yeni “Apple Intelligence” sistemini de tanıttı.
Bu sistemin yeni özelliklerini incelediğimizde bu gelişme kişiselleştirilmiş YZ sistemlerine doğru hızla ilerleyişimizin bir kanıtı olarak anlaşılabilir. Yakında telefonlarımız sadece bir iletişim aracı olmaktan çıkarak hayatımızı kolaylaştırmayı amaçlayan kişisel asistanlar haline gelecektir. Her şeyin bir bedeli var ancak bu sefer göz önüne alınması gereken bedel mali olmayabilir.
Apple’ın En Son Yenilikleri
Apple, OpenAI ile ortaklığını duyurarak görsel ve içerik oluşturulmasına olanak tanıyan Siri ve yazım araçlarının da dahil olduğu birçok Apple sistemine ChatGPT’nin entegre edileceğini açıkladı. Bu entegrasyon kullanıcı tarafından onaylandığı takdirde Siri’nin –ayrı bir uygulama açmaya gerek duymadan– ChatGPT’nin uzmanlığından yararlanabileceği anlamına geliyor. Örneğin Siri’ye bir soru yöneltildiğinde yanıt için ChatGPT’ye aracısız bir şekilde başvurabilecek. Bu geliştirme sayesinde sistemin verdiği yanıtların detayının ve doğruluğunun bir üst seviyeye çıkarılması beklenmektedir.
Apple, kullanıcıların cihazlarıyla etkileşim biçiminde kişiselleştirilmiş YZ özellikleriyle devrim yapmayı vadeden Apple Intelligence sistemini de tanıttı. Bu teknoloji şu anda kullandığımız cihazların daha kişisel ve kullanıcıların ihtiyaçlarına/tercihlerine daha uygun hale getirilmesi anlamına geliyor. Apple’ın yayımladığı videolarda görüldüğü üzere örneğin Siri artık telefonumuzdaki verilerden annemizi tanıyabilecek ve hatta annemizle olan planlarımızı hatırlayıp hatırlatacak.
Bunun yanı sıra galerimizdeki kişilerin kimler olduğunu çok iyi bilen cihazlarımız basit bir komut ile binlerce görüntü arasından sınıflandırma ve seçim yaparak çocuğumuzun bir parkta oyun oynadığı videolar oluşturabilecek.
Bunlar yeni Apple Intelligence sisteminin yapabileceklerinin sadece birkaçı. Genel olarak bu gelişmelerin günlük görevleri basitleştiren ve genel cihaz performansını artıran YZ iyileştirmeleriyle daha sorunsuz ve kullanıcı dostu bir deneyim sunmayı amaçladığını unutmamalıyız. Hepimiz kısa süre önce yapay genel zeka (AGI) hakkında konuşurken şimdi kendimizi kişiselleştirilmiş ve bireysel YZ hakkında konuşurken buluyoruz ki bu durum hayatımızı çok daha fazla etkileyecek bir gelişme.
Hayatı Kolaylaştırmanın Bedeli
Belirtildiği üzere bu yeni geliştirmeler kullandığımız cihazları günlük işlerimizde bize yardımcı olabilecek kişisel asistanlara dönüştürecektir. Ancak madalyonun diğer tarafına baktığımızda bu geliştirmeler sayesinde artık dünyanın bir diğer ucundaki sunuculara bağlı olan cihazlarımız kişisel verilerimizi (ailemiz, arkadaşlarımız ve aktivitelerimiz vb.) ayrıntılı şekilde öğrenebilecek ve kullanabilir hale gelecektir. Apple, Apple Intelligence’ın kullanıcı verilerini özel ve güvenli tutmak için Apple Silicon kullanan özel sunucularda bulut tabanlı modellerden yararlanacağını duyurdu. Ancak servis sağlayıcılar tarafından bu tür verilerin gittikçe daha toplanabilir hale gelmesi önemli güvenlik endişelerini gündeme getiriyor.
Apple’ın güvence vermesine rağmen veri gizliliği tehdidi hiç bu kadar büyük olmamıştı. Veri ihlalleri ve siber tehditlerin arttığı bu dönemde kişisel verilerin korunmasına duyulan ihtiyaç her zamankinden daha kritik bir öneme sahip. Kişiselleştirilmiş YZ’nin faydaları her ne kadar açık olsa da hassas kişisel verilerin toplanması ve kullanımıyla ilişkili potansiyel riskler günümüzde göz ardı edilemez bir tehlikedir.
Bir diğer önemli sorun ise bu yeni teknolojilere bağımlılığımızın her geçen gün artışıdır. Bu durumu basit bir örnekle açıklamak gerekirse eskiden yakınlarımızın telefon numaralarını ezbere biliyorken şimdi bu bilgileri telefonlarımıza kaydediyoruz. Eğer birkaç saatliğine bu numaralara erişimimizi kaybedersek telefonlarımıza ve sunduğu hizmetlere ne derece bağımlı olduğumuz en net şekliyle yüzümüze vurulacaktır. Bu bağımlılık gelecekte kişisel asistanlarımız olarak hizmet edecek yeni telefonların ortaya çıkmasıyla daha da artacaktır. Bu cihazlar yazı yazma, etkinliklerimizi düzenleme gibi görevleri üstlendikçe onlara bağlılığımız daha fazla artacak ve bu da günlük yaşamımızı önemli ölçüde etkileyecektir.
Bu yeni gelişmelerin pek çok avantaj ve kolaylık sunduğunu anlamak önemli olsa da beraberinde getirdiği yeni tehditlerin farkında olmamız da elzemdir. Teknolojiye artan bağımlılığımız bizi savunmasız hale getirebilir, kişisel ve profesyonel iş hayatımız bundan olumsuz etkilenebilir. Bilgilerimizi bu cihazlara emanet etmenin bedeli olarak kişisel yaşamımız kişiselliğini/mahremiyetini, profesyonel iş hayatımız da profesyonelliğini yitirebilir. Bu nedenle ileri teknolojilerden yararlanırken fayda/kolaylık ve güvenlik/gizlilik ikilemindeki dengeyi gözetmeli ve sağlamalıyız.
Büyük Teknoloji Şirketlerinin “Soğuk Savaş”ı
Apple’ın yeni sistemini duyurmasıyla birlikte bazı tartışmalar tekrar gündeme gelmiştir. Bunların en önemlilerinden birisi ise büyük teknoloji şirketleri arasında devam eden rekabettir. Alphabet, Microsoft, Amazon ve Meta gibi teknoloji devleri uzun süredir YZ odaklı yeni ürünler geliştirme yarışında ve OpenAI gibi YZ odaklı startuplarla ya rekabet içine girmekte ya da iş birliği kurmaktadır.
Apple geçmiş dönemde hizmetlerinde YZ’yi belirgin bir şekilde öne çıkarmaktan uzak durdu ve bunun yerine makine öğrenimine odaklanarak rekabet ortamında geri kaldı. Bu strateji Apple’ı rakiplerinin gerisinde bıraktı. Apple 2024’ün önce Ocak ayında Microsoft tarafından ve sonra da Haziran ayının başında Nvidia tarafından geçildi.
Apple’ın ana rakiplerinden biri olan Samsung ise Ocak 2024’te gelişmiş YZ yeteneklerine sahip yeni Galaxy S24 akıllı telefon serisini tanıttı. Samsung –Apple’ın OpenAI ile iş birliğine benzer şekilde– Google ile iş birliği yapacağını ve Google’ın büyük dil modeli (LLM) Gemini’yi kullanacağını duyurmuştu.
Apple aslında içinde bulunduğu dezavantajlı konumdan kurtulmak ve kendisini geçen diğer muadillerine yetişmek için bazı kararlara imza atmaktadır. Bu teknoloji yarışında Gemini’nin ChatGPT’ye rakip olduğu dikkate alındığında cihaz üreticilerinin yanı sıra YZ geliştirici firmaların da dahil olduğu bir düzlemde rekabetin kızıştığı görülebilmektedir. Bu rekabet ortamında Apple, YZ’yi doğrudan cihazlarına entegre etmek ve bu geliştirmeyi kısa zamanda tüketicilerine duyurmak zorunda kaldı. Bu durum ekonomi ve piyasa dinamikleri bağlamında düşünülebilse de diğer taraftan teknolojik gelişim için çok daha geniş etkilere sahiptir.
Bu rekabetçi ve merkezi olmayan ortamın sorunlarını öne çıkaran bir diğer önemli gelişme ise Elon Musk’ın son duyurusu olmuştur. OpenAI’den Sam Altman ile doğrudan çatışma içinde olan Musk “Apple, OpenAI’yi işletim sistemi düzeyinde entegre ederse Apple cihazları şirketlerimde yasaklanacaktır. Bu kabul edilemez bir güvenlik ihlalidir” açıklamasını yapmıştır.
Büyük teknoloji şirketleri arasındaki “soğuk savaş”ın etkilerini anlamak için bir süredir dünyamızı yeniden tanımlayan teknolojik devrimin, önceki dönemlerde olduğu gibi hükümetler tarafından değil büyük teknoloji şirketleri tarafından yönlendirildiğini bilmemiz gerekiyor. Bu rekabetin teknoloji şirketleri arasında yaşanması, mevcut teknolojik devrimin saf ekonomik motivasyonlarca yönlendirildiği ve sonuçlarına ise çok az dikkat edildiği anlamına geliyor. Her gün yeni teknolojik gelişmelere tanık oluyoruz ve gün geçtikçe bu gelişmelerin takibi daha zor bir hale geliyor. Bu hızlı tempo ise teknolojinin kontrolümüzün ötesine geçmesi riskini taşıyor. Özellikle bu yeni teknolojiler baş döndürücü bir hızla evrilirken kontrol ve düzenlemeler gibi gerekli tedbirler ise çok yavaş ilerliyor. Gelişmeler ile düzenlemeler arasında görülen bu gecikme ise insan yaşamını, çevreyi ve hatta uluslararası ilişkileri benzeri görülmemiş bir tehlikeye sürüklemektedir.