Referandum sonrası beklenen oldu ve Irak ordusu çatışmalı bölgelere yönelik operasyon başlattı. Referandum öncesinde başta Türkiye olmak üzere meseleye rasyonel olarak yaklaşanların söylediği, Irak’ın çatışmalı bölgeleri kolay kolay IKBY’ye bırakmayacağıydı. Diğer bir deyişle Barzani ve etrafındakilerin referandum sonrası ‘asr-ı saadetin’ başlayacağı hayali, reelpolitiğin sert duvarına çarptı. Irak ordusu, terörle mücadele birimi ve Haşd-i Şaabi kısa bir süre içerisinde başta Kerkük olmak üzere çatışmalı bölgelerde ilerleyerek, IKBY’yi 2014 sınırlarına geri döndürdü. Barzani varoluşsal bir krizin içerisinde.
Şimdilerde Türkiye’de muhalif kesimler anlamsız bir tartışma yürütüyor. Daha doğrusu bağımsızlık ve referandum konusundaki irrasyonel argümanlarının boşa çıkmasına rağmen ve Türkiye’nin çekincelerinin birer birer gerçekleşmesine rağmen hâlâ garip bir ‘haklı çıkma’ inancıyla yazıyorlar. Oysa hem kendilerini hem de Barzani’yi bağımsızlık meselesinde soktukları sıfır toplamlı oyun sebebiyle en azından bir nefis muhasebesi yapmaları gerekiyor zira bu oyundan en fazla Kuzey Iraklı Kürt halkı etkilenecek.
Referandum girişimiyle Türkiye’yi kötü tercihlerle karşı karşıya bırakmışlardı. En iyi seçenek bu gereksiz girişimin iptal edilmesi ve Türkiye’nin de dâhil olduğu bir süreçle Irak’taki anayasal haklarını güvenceye almak idi. Fakat irrasyonaliteleri ve bölgeyi başta da Türkiye’yi yanlış okumaları buna mani oldu. Türkiye bağımsızlığı destekleseydi, şu an kaybetmiş bir siyasi hareketin tek destekçisi olacaktı. Barzani ile birlikte tüm Irak’ta kaybedecekti. Ya da şimdiki gibi artan İran etkisinin sonuçlarıyla yüzleşecekti. Bu ikisi de Barzani’nin duygusallığı bırakıp rasyonel hareket etmesiyle engellenebilirdi. Fakat Barzani’nin ısrarı hem kendisine kaybettirdi hem de Türkiye’nin seçeneklerini daralttı. Burada özellikle vurgulanması gereken nokta, Türkiye desteklese dahi Barzani’nin Kerkük ve diğer bölgeleri kaybetmesinin engellenemeyeceğiydi. Çünkü sahada İran ve desteklediği gruplar ana aktör konumunda. Yani Türkiye destekleseydi diyenler Türkiye’nin İran’a ve Irak’a karşı savaşmasını bekleyenlerdi. Zira Haşd ve Irak ordusu Kerkük kapılarına dayandığında ve Kürt siyaseti bile darmadağın durumdayken gidişatı engellemenin tek yolu askeri bir operasyondu. Türkiye ise bu tür gereksiz bir maceranın içerisinde yer almazdı.
Şu an Türkiye’de kimse İran’ın ve Haşd-ı Şabi’nin etkinliğini artırmasını kutlamıyor. Türkiye Peşmerge ve Haşd arasında bir tercih de yapmıyor. Şu an söylenilen Barzani’nin kendinin ettiği ve kendinin bulduğudur. Barzani’nin miyopluğuyla atılan adımdan Türkiye’nin asgari miktarda etkilenmesi ve yeni denklemde oyun kurulması için Türkiye pozisyon alıyor, adım atıyor. Topraklarına yönelik en direk tehdit olan PKK’nın sınırlandırılması için mevcut durumu bir fırsat olarak görüyor. Irak’la ve İran’la yapılan müzakerelerin de en merkezi noktası PKK. Bununla birlikte Irak’ın toprak bütünlüğünün tahkim edilmesinden de memnun.
Irak’ta zor bir süreç başlıyor. Türkiye kendi önceliklerini garanti altına alırken Irak’a katkı vermeye de devam edecek. Sahaya etkin bir şekilde inmekte fayda var.
[AkÅŸam, 20 Ekim 2017].