SETA > Yorum |
IŞİD Tehlike Saçarak Geriliyor

IŞİD Tehlike Saçarak Geriliyor

Gerileme durumunda olan ve bu gerilemeden kısmen Türkiye'yi sorumlu tutan IŞİD tarzı bir yapı, Türkiye'ye her zamankinden daha büyük bir tehdit arz etmektedir.

Ortadoğu’da kaoslarla büyüyen ve çatışmalardan beslenen ülkeler ve yapılar var. İran ve İsrail çatışma ortamlarında nufüz alanlarını genişletmesiyle bilinir. Zira bizatihi kolları sıvayıp sahaya girerler. Irak işgaliyle bölgeye musallat edilen ve Esed’in katliamlarına müteakip kaos içerisindeki Suriye’ye giren IŞİD de bu yapılardan bir tanesi. IŞİD’in doğal sosyolojik dürtülerle bir araya gelmiş bir yapı olduğunu düşünenler örgütün özellikle son birkaç senelik yapılanmasına ve attığı adımlarına baktıklarında çok daha farklı bir tabloyla karşılaşacaklar.

Daha önce bu köşede IŞİD’in doğuşu ve operasyonel kabiliyet yakalamasına dair birçok yazı yazdım. IŞİD, Irak’ta hapishanelerin boşaltılmasından Suriyeli muhaliflerin kontrol ettiği bölgelere konmasına kadar birçok yönüyle istihbarat örgütlerinin yönlendirebildiği, manipüle edebildiği ve/veya konjonktürel ilişkiler kurabildiği bir örgüt. Kaostan istifade hızlıca ilerlemesiyle yelkenlerini rüzgârla dolduran IŞİD bir taraftan küresel yabancı savaşçı akımını üzerine çekti diğer taraftan da ele geçirdiği yüklü ganimetlerle Irak ve Suriye’de sahanın en güçlü aktörlerinden birisi oldu. Tabii bunda muazzam propaganda makinelerinin de katkısı büyüktü. Batı basını da yardım etti bu propagandanın dünyanın dört bir tarafına aynen ulaşmasında.

IŞİD'İN GÜÇ ZEHİRLENMESİ

Gücünün tepe noktasına ulaşan IŞİD meşhur tabirle güç zehirlenmesi yaşamaya da başladı. Kobani bunun zirve noktası oldu. Stratejik olarak önemsiz bir derin kuyuya attı kendini Kobani’de. Ezidilerden Kürtlere, Sünni Araplardan Şii Araplara birçok grubun ahını aldı. Bu arada dünyanın dikkatini üzerine topladı ve Suriye’de bir türlü harekete geçmeyen uluslararası toplumu, Kobani üzerinden bir araya getirdi. Yayımladığı vahşet görüntüleri bir yana IŞİD, Suriye ve Irak coğrafyasında tepe taklak gitme eğiliminde. Sadece Kobani’de değil Irak’ta da savunma pozisyonunda. Suriye’de ise organik muhalefetin IŞİD’ın meşguliyetini fırsat bilip güçlenmesiyle yüzleşmek zorunda kalacak. Şimdiye kadar Suriye ve Irak’ta neredeyse tüm aktörleri kendisine düşman etmesinin bedelini ödeyeceği günler yakında gelebilir.

Bütün bu gerilemeye rağmen Türkiye’nin bölge genelinde ve Suriye ve Irak özelindeki vizyonunun antitezi konumundaki IŞİD, Suriye ve Irak’a komşu ülkelere tehlike arz etmeye devam ediyor. Hatta mevcut gerilemeyi Türkiye’ye bağlayan IŞİD’çilerin de sayılarının az olmadığını söylemek lazım. Kobani, yapılan tüm tezvirata rağmen, eğer IŞİD’den büyük oranda temizlendiyse bunda Türkiye’nin katkısı oldukça büyük. Ulaştırılan insani yardımlardan mültecilere yapılan ev sahipliğine ve peşmergelerin geçişine verilen izine kadar Kobani Türkiye’ye çok şey borçlu. Benzer durum Irak için de geçerli. Irak’ın IŞİD ile savaşına verilen destek hem Başbakan Abbadi hem de Barzani tarafından dile getirildi.

TÜRKİYE GÖÜZÜNÜ DÖRT AÇMALI

Bu durum ister istemez Türkiye için güvenlik riskleri oluşturmakta. Şöyle ki gerileme durumunda olan ve bu gerilemeden kısmen Türkiye’yi sorumlu tutan IŞİD tarzı bir yapı, Türkiye’ye her zamankinden daha büyük bir tehdit arz etmektedir. Türkiye’nin IŞİD’le mücadele konusunda dikkatli ama kararlı adımlar atarken düşündüğü de tam buydu. IŞİD, Türkiye-Suriye sınırına yakın bölgelerde aktif halde. Yani bu konuda okyanusun diğer tarafından ahkam kesen ülkelerin aksine Türkiye’nin kılı kırk yarması ve IŞİD’le mücadeleyi Batı’nın yaptığı gibi bir medya mücadelesinden ziyade doğrudan ve kapsayıcı bir mücadeleye dönüştürmesi gerekiyordu. Bu hassas ve ülkenin selametini önceleyen adımları üzerinden okyanusun diğer tarafından Suriye coğrafyasını temaşa edenler tarafından da eleştirildi zamanında. Ama gelinen nokta, Irak’ta olduğu gibi Suriye’de ve IŞİD konusunda da Türkiye’nin tez ve stratejilerini nihayetinde haklı çıkaracaktır.

Tüm medya operasyonlarına rağmen IŞİD, çalkantılı bir dönem yaşıyor. Bu durum da üzerinde envai çeşit baskıyla birlikte güvensizlik psikolojisi de yaratıyor. Bu psikoloji IŞİD’i hem cüretkâr yapıyor hem de hata yapmaya meyyal bir duruma getiriyor. Hâl böyleyken Türkiye’nin IŞİD örgütünün ortaya koyduğu somut tehlikelere karşı diğer aktörlerden daha da dikkatli hareket etmesi,tüm ihtimalleri hesaba katması ve önceliği olan vatandaşlarının selameti için gerekli tüm tedbirleri alması gerekmektedir.

[Akşam, 13 Şubat 2015]