SETA Genel Koordinatörü Duran, devlet dışı silahlı aktörlerin özellikle Orta Doğu'daki varlığına işaret ederek, "Orta Doğu, Birinci Dünya Savaşı'ndan itibaren kalıcı bir düzene sahip olamayan, sürekli emperyal güçler tarafından müdahale edilen bir konumda. Öncelikle İngilizlerin ve Fransızların, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da Amerika'nın bölgeye müdahaleleri ve İsrail'in kurulmasıyla birlikte Orta Doğu'nun zemini bir türlü kurumadı. Bu tür yapıları dışlayabilecek bir yere gelemedi." diye konuştu.
Körfez Savaşı'ndan itibaren çok ciddi çatışmalar yaşandığına ve Orta Doğu'da bazı ülkelerin parçalanmaya başladığına dikkati çeken Duran, bu karmaşanın içerisinde milisler, vekil güçler ve teröristlerin çok geniş bir alan bulduğunu söyledi.
Duran, "İster PKK/YPG şeklinde ister Şii milisler şeklinde ister Birleşik Arap Emirliklerinin paralı askerleri şeklinde olsun böyle çok sayıda aktörün olduğu bir ortam oluşuyor. Bu da Orta Doğu'daki çatışmanın bir türlü bitmemesine, halkların, milyonların yerlerinden edilmesine ve bir o kadarının da hayatlarını kaybetmesine sebebiyet veren tam bir karmaşayı ortaya çıkartıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Haklı, meşru bir mücadele veren kısmı da var"
Devlet dışı silahlı aktörlerin verdiği zararları anlatan Duran, "Uyuşturucu trafiğinden, silah ticaretinden, demografik temizliğin yapılmasına, kadınların ve çocukların savaşçılar olarak kullanılmasına kadar yayabileceğiniz menfaatler alanı... Ortaya savaş lordlarının çıktığı, birtakım kirli ticaretlerin yapılmasına ortam sağlayan bir yere gelindi. O aktörlerin sahipleri de zaman içerisinde değişebiliyor. Kimi zaman Rusya kimi zaman Amerika kimi zaman İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri tarafından kullanılan bir yerde." ifadelerini kullandı.Suriye'de bir haklı müdafaayı gerçekleştiren ılımlı muhaliflerin bulunduğunu kaydeden Duran, "Haklı, meşru bir mücadele veren kısmı da var. Suriye denkleminin böyle olmasının sebebi, Obama'nın Suriye politikasıdır. Esed'i sınırlamak, Esed'in olmayacağı bir geçişi sağlayabilecek askeri tedbirlere başvurmadığı için Suriye uzun süreli milislerin, terör örgütlerinin yuvalandığı bir yere döndü." yorumunu yaptı.
"Trump'ın, Amerika'yı bu ayıptan kurtarması lazım"
ABD'nin Suriye'den çekilme kararına ilişkin Duran, "YPG kendisine yeni bir hami arıyor. Rusya'ya, Esed rejimine yanaşmak istiyor. İran'la geçmişten beri birtakım kendince ilişkileri var. Bu şunu gösteriyor; Türkiye mücadelesinde haklı ve belli bir etki oluşturduğu için Amerika, YPG ile ilişkisinin geleceğini bugün tartışır hale geldi. Trump yönetiminin, Amerika'yı bu ayıptan kurtarması lazım. Obama döneminden kalan, bir müttefike karşı yapılması asla kabul edilemeyecek olan bu ayıptan kurtulması lazım." şeklinde konuştu.Duran, "Türkiye, Amerika ve Rusya ile koordine olarak, sıkıntılı devlet dışı aktörlerin alanını kapatmaya çalışıyor. Türkiye, ülkelerin birliklerinin korunmasını bunun için istiyor. Irak'ın, İran'ın, Suriye'nin parçalanmamasını istemesinin sebebi, 'Bu gelen dünya, kimin tarafından sahiplenildiği belli olmayan, kısa sürede sahipleri değişen ve halkların aleyhine kullanılan vekil güçlerle bu iş yürümez, olması gereken devletlerin kendi aralarında anlaşarak kuracağı bir bölgesel düzendir.' Türkiye, buna başından beri en fazla katkı sağlayan ülke konumundadır." dedi.
"Sınırlar, fonksiyonunu giderek kaybetmeye başladı"
Doç. Dr. Murat Yeşiltaş, Arap Baharı'ndan sonra devletlerin parçalanmayla karşı karşıya kalması ve otoriteyi kaybetmeleri sonrasında, devlet dışı aktörlerin hızlı bir şekilde mobilize olarak ya var olan örgütlenme modellerini güçlendirdiklerini ya da başka devlet dışı aktörlerin bir tür Orta Doğu şubesine dönüştüklerini aktardı."Devlet dışı silahlı aktörlerin çoğalması, Orta Doğu'da yeni politik düzeni nasıl etkiledi?" sorusunun cevabını aradıklarını belirten Yeşiltaş şöyle devam etti:
"Orta Doğu siyasi ve güvenlik düzenini adeta sarsan bir sonuç ortaya çıktı. Libya'dan Yemen'e kadar bütün Orta Doğu'da çatışma hali devam eden ülkelerde, bu aktörler, bu devletlerin sınırlarına ciddi bir baskı oluşturdu. Bulduğumuz sonuçlardan bir tanesi, sınırların fonksiyonunu giderek kaybetmeye başlamasıydı. Çünkü bu tür örgütlenmeler, bulundukları yerlerde hegemonya kurmak için bölgeyi düzenlemeye çalıştılar ve kendinden olmayan nüfusu başka bir bölgeye zorla göç ettirmek gibi bir strateji izlediler. Bu, insan hareketliliğini ortaya çıkardı. Yabancı terörist savaşçılar, İngiltere, Amerika, Almanya'dan kalkıp Orta Doğu'da savaşan terör örgütlerine katılan bir nüfus hareketliliği söz konusu oldu."
"Ãœlkelerin egemenliklerine meydan okudular"
Yeşiltaş, devletlerle devlet dışı silahlı aktörler arasında illegal bir silah pazarı oluştuğuna dikkati çekerek bunun savaş tüccarları olgusunu daha fazla ön plana çıkardığını söyledi.Elde ettikleri sonuçlardan birinin de bu aktörlerin ortaya çıkmasıyla, egemenlik nosyonunun giderek zayıflaması olduğunu aktaran Yeşiltaş, "Bu aktörler, operasyonel olarak hareket ettikleri ülkelerin egemenliklerine meydan okudular. Dış müdahaleler hızlı bir biçimde arttı. Amerika, Rusya Suriye'ye müdahale etti. İran, Suriye, Yemen'e müdahale etti. Suudi Arabistan, Yemen'e müdahale etti. Dolayısıyla coğrafya dış müdahalelere açık hale geldi. Dış müdahalelerde de bu tür aktörler son derece işlevsel bir şekilde kullanılmaya başlandı. Bu da vekil güçler kavramının ortaya çıkmasına sebep oldu." dedi.
"Devlet dışı silahlı aktörlerin en fazla adapte oluğu alan teknoloji"
Devletlerin savunma alanlarında teknoloji yatırımları yaptıklarını belirten Yeşiltaş, "Terör örgütleri, sürekli kendilerini yenilemek isteyen aktörler. Devlet dışı silahlı aktörlerin en fazla adapte oluğu alanlardan bir tanesi teknoloji. Savaşma kabiliyetlerini artırmak için devletin askeri veya sivil amaçla ürettiği teknolojileri adapte etmek ve kendi taktiklerinin bir parçası haline getirmek. DEAŞ ve PKK/YPG örneğinin bu teknolojiyi kullandığını görüyoruz." şeklinde konuştu.Yeşiltaş, terör örgütlerinin son dönemde siber saldırılara da yöneldiğini hatırlatarak, "Bu ister istemez devletlerin ve uluslararası güvenlik örgütlerinin yeniden kendi stratejilerini değerlendirmelerine yol açıyor. Örneğin NATO'nun beşinci maddesi, konvansiyonel anlamda eğer örgüt üyelerinden bir tanesine dışarıdan bir saldırı gelirse üyelerin tamamına yapılmış kabul ediliyor. Siber alanda ciddi bir belirsizlik söz konusu. Acaba bir ülkeye yapılan siber saldırı NATO'nun beşinci maddesi bağlamında ele alınacak mı? Devletler teknolojiye yatırım yapmakla avantaj sağlıyor ama aynı zamanda her teknoloji bir güvenlik açığını beraberinde getiriyor. O güvenlik açığını en hızlı dolduran devlet dışı silahlı aktörler." değerlendirmesinde bulundu.
Devlet dışı silahlı aktörün hayatta kalabilmesini sağlayan en önemli unsurlardan bir tanesinin dış destek olduğunu kaydeden Yeşiltaş, "PKK ve ABD örneğinde bu çok daha açık bir şekilde ortaya çıktı. ABD, sadece teknoloji transferiyle kalmıyor, aynı zamanda bunu nasıl kullanacağını da anlatıyor. Bu ister istemez ABD'nin çekip gittiğinde o örgüt, öğrendiği süreçle yeni bir kabiliyet geliştiriyor ve başka bir aktöre tehlike arz ediyor." şeklinde konuştu.
[AA, 19 Ocak 2019]