1. Merkez Bankası'nda başkan değişikliği bir krize yol açmadan başarılmış görünüyor. Bu değişiklik, sembolik olarak neleri ifade ediyor?
Özellikle küresel ekonomik kriz süreci ve hemen sonrasındaki başarısıyla takdir toplayan Merkez Bankası, 2012'den sonra Gezi Süreci ve 17-25 Aralık gibi yapay krizlerle üretilen risk algısını yönetmekte epeyce başarısız oldu. Bütün dünyada büyüme ve istihdamı destekleyen politikalar ve yeni finansal araçlar tartışılırken ortodoks enflasyon hedeflemesi rejiminde ısrar edip sıkı para politikasını katı biçimde sürdürdü. Ancak gıda fiyatları ve dış şoklar yüzünden artma eğiliminde olan enflasyonu bastırmak için uygulanan yüksek faiz politikası, belirlenen enflasyon hedeflerini ıskaladığı gibi ülkenin büyüme ivmesini de baltaladı. Yüzde 5,5-6 seviyesinden yüzde 3,5-4 seviyesine düşen ve küresel şartlarda fena olmamakla birlikte mevcut istihdam düzeylerini korumayı dahi zorlaştıran bir büyüme patikası oluştu. Bu yüzden Merkez Bankası'ndaki yönetim değişikliği, finans sektörü ve dış yatırımcıların beklentileri kadar içerideki büyüme ve istihdam önceliklerini de hesaba katan bir merkez bankacılığı çerçevesinin oluşturulmasında bir ilk adım olarak sembolik öneme sahip.
2. Merkez Bankası etrafında yoğunlaşan "bağımsızlık" tartışmaları, yeni dönemde durulur mu?
Hem ekonomi yönetiminde bir ara vazgeçilmez addedilen bazı isimlerin, hem de 2014 başında alınan 5,5 puanlık şok faiz artırımı kararının etkisiyle bankanın kurumsal itibarı ve kredibilitesi oldukça yıpranmış durumda. Bir türlü tutturulamayan enflasyon ve kur hedefleri, kamusal iletişimde yapılan bariz hatalar ve büyüme istihdam odaklı uzun vadeli kalkınma politikaları ile uyumsuzluk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın banka yönetimini açıktan eleştirdiği bir süreci başlattı. Merkez Bankası'nın ekonomi politikasında "amaç bağımsızlığı"na değil, sadece "araç bağımsızlığı"na sahip olduğunu bilinçli olarak atlayan bazı çevreler bu eleştirileri bir bağımsızlık ihlali gibi yansıtmaya çalışsalar da, kurumun bir tür normalleşme sürecine ihtiyacı olduğu kesin.
3. Kurumun içinden gelen yeni Başkan Murat Çetinkaya, katılım bankacılığı ve uluslararası bankacılıkta oldukça tecrübeli bir isim. Başkan profilinin ne tür yansımaları olabilir?
Başkanlığa Murat Çetinkaya'nın atanması, bankanın içeriden atama ve kurumsal devamlılık geleneğini sürdüren bir adım olduğu için piyasalar tarafından olumlu karşılandı. Bu yumuşak geçiş ile birlikte büyük bir iktisatçı ve düşünce adamı olan merhum Adnan Büyükdeniz'in 2006 yılında uğradığı haksızlığın ardından ilk kez katılım bankacılığı kökenli biri Merkez Bankası Başkanı atanmış oluyor. Katılım bankacılığı konusunda yerel ve uluslararası birikimi olan bir ismin başkanlığı, katılım bankacılığının Türkiye bankacılık sektörü içindeki özgül ağırlığını şüphesiz arttıracak. Ayrıca başkanın KOBİ'ler ile yakın çalışma tecrübesine sahip olması, reel sektörün finansman ihtiyaçlarını daha fazla gözeten bir politika çerçevesinin oluşmasını da sağlayabilir. Banka yönetimindeki yenilenmenin Çetinkaya'nın profili ve duruşu ile uyumlu seyredeceğini bekleyebiliriz.
4. Yeni dönemde kısa, orta ve uzun vadede para politikasında ne tür değişiklikler beklenebilir?
Küresel ekonomi, krizden bu yana bir türlü toparlanıp büyüme ivmesini yakalayamadı. O yüzden, merkez bankaları ve ekonomi yönetimleri büyüme-istihdam dostu yeni stratejiler ve inovatif araçlar bulma noktasında yoğun çalışıyorlar. Türkiye özelinde kısa vadede para politikasında çok önemli kırılmalar beklememek ile birlikte, orta ve uzun vadede katı enflasyon hedeflemesi sisteminin sorgulanmaya başlanabileceğini; fiyat istikrarı ile büyüme ve istihdam hedeflerine aynı anda odaklanan bir merkez bankası çerçevesine doğru arayışın ilk adımlarının atılmaya başlanabileceğini, hatta reel sektör ve bilim-sanayi politikaları ile "konuşabilen" bir merkez bankacılığı anlayışının yeşereceğini beklemek yerinde olur.
5. Yeni yönetimin Cumhurbaşkanlığı ve hükümet ile politika koordinasyon kapasitesi nasıl olur?
Murat Çetinkaya yönetimindeki yeni banka yönetiminin başkan yardımcıları ve Para Politikası Kurulu üyeleri ile bir bütün olarak süreç içinde şekillenmesi ile birlikte gerek Cumhurbaşkanlığı, gerekse hükümet nezdinde öne çıkan kalkınma politikalarının temel öncelikleri ile önceki döneme göre daha uyumlu bir para politikası çerçevesi oluşturma şansları yüksek. Makro-ihtiyati tedbirleri elden bırakmadan büyümeye ve istihdama maksimum destek vermenin yolları daha inovatif ve yaratıcı biçimlerde aranacaktır. Yeni dönemde suni "bağımsızlık" tartışmalarının tarih olacağını öngörmek de zor değil.
6. Merkez Bankası'ndaki değişim siyasi bir mesaj anlamı taşıyor mu?
Bir defa, bu değişim siyasi polemiklere konu edilen bir hassasiyet unsurunun ortadan kaldırılması anlamını taşıyor. Önceki yönetim, enflasyon hedeflemesi ve sıkı para politikasında büyümeden ödün verme pahasına ısrar edip faiz indirimlerinde piyasanın gerisinde kalarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'la sık sık ters düşmüştü. Dahası bu durumun uluslararası sermaye çevrelerine taşınması, makroekonomik yönetim ve politika öncelikleri açısından bir çift başlılık görüntüsü oluşturuyordu. Yeni dönemde politize edilmeye müsait bu türden tartışmaların izale edilecek olması, Türkiye'nin kalkınma öncelikleri ve birbiri ile daha uyumlu bir ekonomi yönetimi mimarisinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayacak. Önümüzdeki dönemde başkanlık sistemine muhtemel bir geçiş durumunda ise kurumlar arası koordinasyon hayati önemde olacak.
[Sabah Perspektif, 16 Nisan 2016]