Milli iradeyi yok sayarak darbe girişiminde bulunan FETÖ, bu ülkenin siyasi dinamiklerini hedef aldı. Darbenin gerçekleştirilmesi halinde, FETÖ Türkiye'de ekonomik kaos oluşturacaktı. Ancak, çoğu zaman küçümsenen ve hakir görülen "milli irade" Türkiye'de demokrasiye, sivil siyasete, ekonomiye yani geleceğine sahip çıktı.
Çok şükür ki, FETÖ tarafından gerçekleştirilen darbe girişimi başarısız oldu. Bu süreçte Dolar-TL paritesinde ilk anlarda artış olsa da bu terör örgütünün ekonomide beklediği kaotik ortam oluşmadı.
EKONOMİDEKİ GÜÇLÜ GÖSTERGELER KIRILGANLIĞI ÖNLEDİ
Tabi ki, darbe girişiminin ekonomiye etkisinin sınırlı olmasının arkasında Türkiye ekonomisinin güçlü makroekonomik göstergelerinin başta da son yıllarda kamu maliyesindeki güçlü duruşun etkisi büyük.Bütçe açığının ve GSYH içindeki kamu borcunun payının çok düşük olması ve ekonomide kırılganlık olarak bilinen cari açığın sürdürülebilir bir seyir izlemesi, burada önemli bir faktör.
Türkiye ekonomisinin başarısını küçümseyenlere küçük bir hatırlatma: Türkiye son bir yılda, bakın sadece bir yılda, 2 seçim, PKK ve IŞİD terör örgütlerinin terör saldırılarını ve 1 darbe girişimi atlattı. Buna rağmen, ekonomide yola devam ediliyor.
Şimdi yapılacak olan, Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını daha da güçlendirmek ve darbe bekleyenlerin ekonomide istedikleri algıyı oluşturmalarını hızlıca ortadan kaldırmak.
Kısa dönemde darbe girişiminin neden olduğu şokların etkisinin zamanla azalacağını söyleyebiliriz. Doların artması ve düşmesi gibi. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in açıklamaları da darbe girişiminin ekonomideki olası negatif yansımalarının en aza indirgeneceğinin garantisini veriyor.
Ancak, unutmayalım ki Türkiye siyasetine kara bir gece yaşatarak siyasi iradeyi ele geçirmek isteyenler, aynı zamanda ekonomiyi de kendi karanlıklarına çekmek istiyorlar. Bu yüzden, Türkiye ekonomisi darbe girişimine rağmen, belirlediği hedeflere ulaşmak için reformlara devam etmek zorundadır. Bu, demokrasiye sahip çıkan ve bu yolda canını ortaya koyan milli iradeye karşı en büyük sorumluluktur.
Merkez Bankası'nın Salı günü faiz koridorunun üst bandında yaptığı 25 baz puanlık düşüş, bu sorumluluğu ekonomik kurumların da önemsediğini gösteriyor. Merkez Bankası'nın faiz indirme kararı, piyasalarda normalleşmenin ve daha önce planlanan sadeleşmenin devam edeceğinin sinyalini taşıyor.
Aslında Merkez Bankası faiz kararıyla darbe girişimine karşı şu mesajı verdi: Darbe girişimiyle Türkiye ekonomisinin göstergelerini dizayn edemezsiniz.
DERECELENDİRME KURLUŞLARI NEYİN PEŞİNDE?
Tabii Merkez Bankası, ülke ekonomisi için gerekli tedbirleri zamanında alırken, 2012 yılında, yani Türkiye ekonomisine yatırım yapılabilir notu verildiği tarihten beri, kötü not vermek için pusuda bekleyen kredi derecelendirme kuruluşları darbe girişimini anında satın aldı.Alınan tedbirlere, ekonominin güçlü duruşuna ve tarihin en düşük cari açık ve bütçe açıklarına rağmen derecelendirme kuruluşlarından Moody's, halen Türkiye'yi not düşürme hatta çöp seviyesi ile tehdit ediyor. Bu tavır karşısında Moody's gibi kredi derecelendirme kuruluşlarından tarafsız not vermesini beklemek pek mümkün değil.
Geçmiş dönemlerde ekonomideki iyileşmeler için sesi çıkmayan Moody's açıkça dile getirdiği bu not tehdidi açıklamasıyla, piyasalarda bir panik havasına sebebiyet vererek Türkiye'ye haksız davranışına bir yenisini daha ekliyor.
Türkiye darbe girişimi gibi olağanüstü şartlar yaşarken, böyle bir dönemde Moody's fırsatçı davranmaktan kaçınmıyor, Türkiye alerjisini ortaya koymaktan çekinmiyor.
Ancak darbe girişimini planlayanlar gibi Moody's de sürecin asıl belirleyici aktörünün milli irade olduğunu unutuyor. Darbe girişimi karşısında sessiz kalmayan, tepkisini ortaya koyan, korkutmalara boyun eğmeyen millet, siyasi iradeye sahip çıktığı gibi milli ekonomisine de sahip çıkacaktır.
[Yeni Şafak, 21 Temmuz 2016].