SETA > Yorum |
Partiyi Bile Kuramadan Cumhurbaşkanı Adayı Olmak

Partiyi Bile Kuramadan Cumhurbaşkanı Adayı Olmak

Akşener’in milletvekilliği seçimlerinde yüzde on barajını geçmesi zor ihtimal. Herkesin kendi adayını çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zaten ikinci tura kalma şansı da yok.

Siyasal dizayn teoride durduğu gibi durmaz. İş pratiğe, siyasetin gerçekliklerine gelince teorik olarak kâğıt üzerinde büyük bir strateji gibi görünen yol haritası, sizi çıkmaz sokağa götürür.

Ortaya çıkan her yeni gelişme siyasetin dinamiğini etkiler. Siyasette başarılı olmanın birçok farklı etkene bağlı olduğu dikkate alındığında, bu dinamiklerin yönetimi de o kadar kolay değildir.

16 Nisan sonrasında her siyasal parti 2019 seçimleri için strateji geliştirmeye çalışıyor. Yol haritası oluşturuyor. Siyasette ittifak arayışlarına giriyor. Ya da oluşabilecek ittifaklar için pazarlık gücünü artırmaya dönük hamleler yapıyor.

AK Parti, yeni bir dinamizmle ve “ilk günkü aşkla” diyerek 2019 seçimleri için partide yenilenme sürecini çoktan başlattı. On altı yılın muhasebesini yaparak yeni dönemin siyasi kodlarına uygun bir siyasal güncelleme yapıyor.

Kılıçdaroğlu, “blok siyaseti”, “siyasi bileşenler”, “çatıda ittifak” söylemi ile “adalet ve atlet” tartışmasına yoğunlaşmışken; Akşener cumhurbaşkanlığı adaylığını erkenden açıklayıverdi. Böyle olunca da “çatı” su almaya başladı.

Bu durumda esas soru şu olmalı: AK Parti karşıtlığında yüzde 48’i konsolide etmek için arayış sürerken, Akşener adaylığını niçin erkenden açıkladı?

Daha doğrusu, Akşener doğrudan kendisi değil, Koray Aydın’a adaylığını açıklattı. Bu anlamda, daha önceden kendisini FETÖ’cülükle suçlayan Koray Aydın’a yine kendi adaylığını da açıklattırarak otoritesinin kabul edildiği mesajını vermeye çalıştı.

Akşener gerçekten 2019’da aday olacak mı?

Öncelikle şunu belirtelim, daha partiyi kurmadan, programını açıklamadan, kurucuların kimler olduğu bile belirlenmeden, Akşener’in cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkmasının en önemli amacı CHP ile yapacağı pazarlıkta elini güçlendirmeye yönelik.

Meseleyi biraz açayım. 2019’da sadece cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmayacak. Milletvekili seçimleri ve yerel yönetim seçimleri de yapılacak.

Bu bağlamda, AK Parti’ye karşı “blok siyaseti” sadece cumhurbaşkanlığı seçimleri için devreye sokulmayacak. Yerel yönetim seçimleri için de bazı ortak adaylar çıkarılmaya çalışılacak.

Akşener’in milletvekilliği seçimlerinde yüzde on barajını geçmesi zor ihtimal. Bu aşikâr. Herkesin kendi adayını çıkarması durumunda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zaten ikinci tura kalma şansı da yok.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kendisi hakkında olumlu değerlendirmelerine rağmen bir oldubitti ile Akşener adaylığını açıkladı.

Bu hamle ile Akşener’in iki amacı olabilir:

İlki, CHP’nin adayı ya da “çatı aday” lehine adaylıktan çekilmek için yerel yönetim seçimlerinde bazı şehirlerde kendi adayının desteklenmesini isteyecek.

Hatta milletvekilliği seçiminde barajı aşamayacak olsa da, şansını denemek için CHP ve Kılıçdaroğlu ile farklı pazarlıklara da tutuşabilir.

İkincisi ise, adaylığını daha parti kurulmadan ilan ederek, kuracağı parti için medyanın ve kamuoyunun ilgisini canlı tutmak. Bu rüzgârdan da yararlanarak, 2019 seçimlerinin önemi ve adaylığını bahane ederek, parti kuruluş sürecinde aktörler arasında yaşanacak çekişmeleri yönetmek ve ertelemek.

Yazının başında söylediğim hususa tekrar dönersek, teoride iyi düşünülmüş gibi görünen bu erken adaylık stratejisi “blok” ve “bileşen” siyasetçilerini kendi aralarında ayrışmaya sürükleyecek.

Diğer taraftan, farklı ajandalarla Akşener’in kuracağı parti için yola çıkan aktörler, partinin kimliği, partideki görev dağılımı, yol haritasında uyuşamama gibi nedenlerle kavgaya tutuşacaklar.

Senaryo ve dizayn siyasetine bel bağlayarak siyaset yapmanın bu topraklarda karşılığının olmadığını aslında bunu yapanlar da çok iyi biliyor. Belki de kapasiteleri sadece buna yettiği için her seferinde denemekten de vazgeçmiyorlar.

[Türkiye Gazetesi, 26 Ağustos 2017].