Türk Dış Politikası son birkaç yılda önemli meydan okumalarla karşı karşıya kalmıştır. Hem küresel siyasetteki büyük değişim sancıları hem de Türkiye’nin siyaset, ekonomi ve kültür alanlarında içinde bulunduğu coğrafi havzalarda yapısal niteliği haiz olduğu düşünülen siyasi dönüşümlerin getirdiği fırsat ve tehditler karşısında, Türkiye’nin dış siyaset yapıcılarının ciddi siyaset arayışları içinde oldukları görülmektedir.
2011 yılı bu açıdan, Arap halk hareketleri ve bu hareketlerin artçılarının getirdikleri bakımından önemli bir yıldır. “Yeni Türkiye Dış Politikası”, bilhassa Suriye ve İran ile olan ilişkilerde zor zamanlardan geçmekte ve sınanmaktadır. Türkiye’nin bu iki ülke ile olan ilişkileri sadece basit ikili ilişkiler bazında değil bölgesel anlamda “yeniden saf tutuş” bağlamında değerlendirilmelidir. Diğer yandan, bölgesinde yaşanan birçok krize rağmen Türkiye, dış siyasette yeni coğrafyalara olan açılımına da devam etmektedir.
Bu kitapta, 2011 yılının getirmiş olduğu fırsat ve tehditlere Türkiye’nin dış siyasette ne şekilde cevap verdiği hakkında sahasında uzman yetkin akademik kalemler tarafından yazılmış önemli değerlendirmeler bulunmaktadır. Bu çalışma, dış politikayı televizyon ve gazete haberlerinin ötesinde derinlikli bir nitelikle ile kavramak için son derece yararlı bir eser hüviyetini haizdir.
ÖNSÖZ Türk Dış Politikası Yıllığı üçüncü kitabına ulaştı. Uluslararası İlişkiler alanında Türkçe literatürün hala çok eksik olduğu ve Türkiye’nin dış politikasına ilişkin eserlerin hem sadece belli bölgelere yöneldiği hem de ağırlıklı olarak akademik nitelikten yoksun güncel yorum ve analizlerden oluştuğu düşünülürse, üç yıl önce başlayan bu girişimin kesintisiz bir şekilde bugüne gelmesinin memnuniyet verici olduğunun altını çizmek istiyoruz. Uluslararası İlişkiler ve Türk Dış Politikası alanında karar vericilere ışık tutacak ve konuya ilgi duyan araştırmacı ve öğrencilere kaynak olacak sağlıklı yorum ve analizlerin ancak doğru ve detaylı bilgi üzerine oturması durumunda mümkün olabileceğini düşünen bizler, Türk Dış Politikasının bütün alanlarına ilişkin olarak önemli çabalarla toplanan bilgilerin titizlikle yapılan çalışmalar sonucu tasnif ve analiz edilmesi yoluyla okuyucuya aktarılmasını temel amaç edinen bu Yıllık çalışmasının, spekülatif, komplocu ve derinliksiz yorum ve analizlerin havada uçuşmak suretiyle sisli bir hava oluşturduğu ve görmeyi engellediği bir ortamda olabildiğince berraklık sağlamaya katkıda bulunmasını ümit ediyoruz. Bu çerçevede Yıllığın ortaya çıkmasına katkı sağlayan bütün yazarlarımızın Türkiye’de Uluslararası İlişkiler literatürünün sağlıklı gelişimine önemli katkıda bulunduklarının altını yeniden çizmek istiyoruz.
2011 yılı Türk dış politikası açısından, ağırlıklı olarak Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından geliştirilen ve geçen yıllarda üzerinde çok konuşulan temel dış politika ilkelerinin sınandığı bir yıl olmuştur. “Bölgenin barış havzasına dönüştürülmesi”, “çok boyutlu dış politika”, “karşılıklı bağımlılığın artırılması yoluyla işbirliğinin artırılması” ve “komşularla sıfır sorun” gibi AK Parti dış politikasıyla birlikte anılan ilkelerin uygulanması konusunda geçen yıllarda çok önemli sorunlar yaşanmamış, hatta bu politikaların uygulanması Türk dış politikasının hareket alanını ve kapasitesini geliştirmiştir. Bu politikalar çerçevesinde bir yandan İran, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan gibi çok yakınında bulunan ülkelerle son döneme kadar ihmal edilen ilişkileri geliştiren Türkiye, bir yandan da Doğu Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi uzak bölgelerle ekonomik ve siyasi bağlar kurmaya çalışmış, bütün bunları yaparken de eskiden beri müttefik ve ortağı olan Batılı ülkelerle ilişkileri iyi düzeyde tutmaya çaba sarf etmiştir. Son dönemde Türkiye’nin ekonomik kalkınma yolunda atmış olduğu büyük adımlarda bu politikaların çok önemli katkısı olmuş ve bu katkının farkında olan bütün kesimler tarafından işbirliğini öne çıkaran bu politikalar “doğru tercihler” olarak desteklenmiştir.
2011 yılından itibaren özellikle Arap Devrimleri çerçevesinde yaşanan olayların Ortadoğu bölgesi üzerindeki etkileri bu “doğru tercihlerin” uygulanmasını eskiye oranla zorlaştırmıştır. Geçen yıllarda da bu “doğru tercihlere” dayalı politikalar çerçevesinde Türkiye’nin örneğin İran ve Suriye ile geliştirdiği ilişkiler ABD ve başka bazı Batılı ülkelerin eleştirilerine maruz kalabiliyor, ancak Ankara kendi çıkarları çerçevesinde “doğru tercihlere” dayalı politikasında ısrar edebilmiştir. 2011 yılında ise Türkiye Suriye konusunda, Libya konusunda ve İran konusunda daha fazla “safını belirleme” baskısıyla karşılaşmış, “çok boyutlu dış politika” çerçevesinde bütün taraflarla dengeli ilişki geliştirme konusunda zorlanmıştır.
Suriye konusunda, “dış politikasındaki ilkeler hiyerarşisinde insan haklarının korunması ilkesi komşularla sıfır sorun ilkesine ağır bastığı” için Esad yönetimi ile arasına mesafe koymak zorunda kalırken; İran konusunda NATO’nun “Füze Savunma Sistemi” konusundaki ısrarı yüzünden geri adım atmak suretiyle zaten tek sesle konuşmakta zorluklar yaşayan Tahran ile ilişkilerin gerginleşmesi sonucuyla karşı karşıya kalmıştır.
Kısaca belirtmek gerekirse, Türk dış politikasının son dönemine damgasını vuran işbirliği eksenli temel ilkelere dayalı politikaların uygulanması 2011 yılında Ortadoğu bölgesinde yaşanan gelişmelerle zorlaşmıştır. Bu politikaların “zor zamanlarda” da uygulanmaya devam edilmesi, onların uygulanması sayesinde Türk dış politikasının kazanmış olduğu hareket kapasitesinin daha da artarak devamı açısından son derece önemlidir.
Okuyucular, 2011 Yıllığındaki birçok makalede bu temel dış politika ilkelerinin zor bir dönem olan 2011 yılında nasıl uygulandığını görme fırsatı bulacaklardır. 2011 Yıllığı da önceki yıllıklar gibi, biri Türkiye’nin değişik bölgelere ilişkin politikalarında ilgili yıla ait gelişmelerin ele alındığı diğeri ise 2011 yılından bağımsız makalelerin yer aldığı iki bölümden oluşmaktadır. Yıllığın Türk dış politikasına ilişkin 2011 yılından bağımsız makalelerin yer aldığı birinci bölümünde, Burhanettin Duran ve Nuh Yımaz’ın “Ortadoğu’da Modellerin Rekabeti: Arap Baharı’ndan Sonra Yeni Güç Dengeleri”, Hasan Kösebalaban’ın “Türkiye ve Orta Doğu’da Yeni Düzen Arayışı”, Sadık Ünay ve Ahmet N. Helvacı’nın “Arap Baharının Uluslararası Ekonomi Politiği”, Mensur Akgün’ün “İsrail-Türkiye İlişkileri ve Arap Dünyasında Değişim” ve Nurullah Ardıç’ın “Arap Baharı’nı Anlamak: Adalet, Onur, Din ve Küresel Siyaset” başlıklı makaleleri yer almaktadır.
İkinci bölümde ise bölgelere göre Türk dış politikasının ele alındığı yazılar çerçevesinde, Türkiye’nin Ortadoğu politikası Kemal İnat, İsmail Numan Telci, Mesut Özcan, Muhittin Ataman ve Gülşah Neslihan Demir tarafından kaleme alınan üç ayrı makale içerisinde incelenmiştir. Kuzey Afrika’ya yönelik politika ise Cenap Çakmak ve Ahmet Uysal tarafından yazılan iki ayrı makalede ele alınmıştır. Türkiye’nin Avrupa Birliği politikası Ali Resul Usul, Kıbrıs politikası Sibel Akgün, ABD’ye yönelik politikası Ramazan Gözen, Rusya politikası Vügar İmanov, Almanya politikası Savaş Genç ve Osman N. Özalp ve Kafkasya politikası Kamer Kasım tarafından yazılmıştır. Türk dış politikasının Balkanlar boyutunu Fatma Sel Turhan, Orta Asya boyutunu Hasan Ali Karasar, Güneydoğu Asya boyutunu Kadir Temiz, Doğu Asya boyutunu Çağdaş Üngör, Latin Amerika boyutunu Mustafa Yetim, Afganistan ve Pakistan boyutunu Sevinç Alkan Özcan, Yunanistan boyutunu Ali Balcı ve Sahraaltı Afrika boyutunu Mehmet Özkan kaleme almıştır.
Bu kadar çok makaleden oluşan bir kitabın her yıl çıkarılabilmesi ancak bu makalelerin sahipleri olan yazarlarımızın katkılarıyla mümkün olmaktadır. Bu nedenle kitabın hazırlanmasında emeği olan bütün yazarlarımıza ve basım aşamasında katkıda bulunan SETA çalışanlarına teşekkür ediyor, eserin okuyucuya faydalı olmasını diliyoruz.