15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden bir sene geçti. Bu zaman zarfında hain darbe girişimini inceleyen pek çok çalışma yapıldı. Çok sayıda dergi, kitap, belgesel ve çeşitli yarışmaların yanında darbe yapmaya kalkışan FETÖ’cü hainler hakkında hazırlanan iddianameler birçok karanlık noktayı aydınlattı. Şüphesiz bütün bunların, 15 Temmuz gecesi yaşananların zihinlerde yer etmesinde çok önemli rolleri var. İsmail Çağlar, Mehmet Akif Memmi ve Fahrettin Altun’un editörlüğünü yaptığı 15 Temmuz’da Medya kitabında da benzer bir amaç güdülmüş: 15 Temmuz’un daha iyi anlaşılabilmesi ve doğru bir şekilde zihinlerde yer etmesi.
Üzerinden geçen bir senelik zaman aralığında artık 15 Temmuz’un daha detaylı ve farklı bağlamlarda değerlendirilebileceği ve de soğukkanlı analizlerin yapılabileceği bir ortam oluştu. Geçen zaman içerisinde 15 Temmuz’da ne olduğunu anlatan çalışmalardan darbe girişiminin farklı boyutlarını analitik bir çerçeve ile değerlendiren çalışmalara doğru yönelmek imkanı doğdu. Kitap da bu imkandan faydalanarak 15 Temmuz darbe girişiminin medya ve iletişim yönlerine mercek tutuyor.
FETÖ MEDYASI
Türkiye tarihinde maalesef darbelerin kritik bir yeri var. 15 Temmuz gösterdi ki yaklaşık 10 yıllık aralıklarla gerçekleşen askeri müdahaleler Türkiye’nin acı bir gerçeği olmaya devam ediyor. Daha önceki darbeleri tek bir kategori altında değerlendirmek doğru olmasa da 15 Temmuz darbe girişimi de yakın tarihteki darbelerden özellikle faili FETÖ’nün rolü açısından ayrıştı. Bundan önceki darbelerdeki medyanın pozisyonu ve oynadığı önemli rol toplam dört bölümden oluşan kitabın ilk bölümünün odak noktası. Bölümün ilk makalesinde İsmail Çağlar ve Fahrettin Altun Türkiye’nin askeri darbelerini kategorilere ayırdıktan sonra medyanın darbelerdeki çoğu zaman olumsuz rolünü analiz etmiş. Hatta 15 Temmuz’da medyanın görece başarılı bir performans göstermesine rağmen bu alanda hala alınması gereken çok yol olduğunu net bir şekilde gösteriyorlar. Bölümün ikinci makalesinde ise Yusuf Özkır medyanın bu pozisyonunu örneklerle zenginleştirerek değerlendirmiş. Özellikle darbe süreçlerinde medyanın antidemokratik rolünü doğrudan alıntılarla sunmuş.
İkinci bölümde FETÖ medyasına odaklanılmış. Sertaç Timur Demir’in kaleme aldığı kısımda yazılı ve görsel organlarıyla FETÖ medyasının faaliyetleri masaya yatırılmış. Bu medya organlarının terör örgütünün propagandasını yaptığı ve açıkça örgütü desteklediği tespit edilmiş. FETÖ medyasının terörü destekleyen faaliyetlerine karşı Türkiye’nin harekete geçirdiği kayyum mekanizmasının ulusal ve uluslararası hukuk normları açısından değerlendirmesini bölümün ikinci makalesinde Murat Tumay kaleme almış. FETÖ sadece geleneksel medyayı kullanmıyor aynı zamanda yeni medya olarak adlandırılan sosyal medya mecralarında da faaliyet yapmayı ihmal etmiyordu. Twittter’da bir dönem çok meşhur olan Fuat Avni’nin FETÖ ve örgütün heretik ideolojisiyle ilişkisini M. Taceddin Kutay yazmış. FETÖ takipçi kitlelerini medya araçlarıyla kontrol ederken doğrudan örgüt üyelerinin haberleşmesini sağlamak için özel bir ağ kurmuştu. Bylock adlı ağı konuyla ilgili müstakil bir belgesel roman yazan (Kod Adı Bay Bay) Yahya Bostan incelemiş. FETÖ hala pes etmiş değil. Yıllarca yatırım yaptığı yurt dışındaki bağlantıları üzerinden Türkiye aleyhine faaliyetlerine diaspora formunda devam ediyor. 15 Temmuz sonrası FETÖ’nün medya ve iletişim faaliyetlerini ise Turgay Yerlikaya yazmış.
DİRENİŞİ OKUMAK
“Darbe ve Direnişi Okumak” başlığını taşıyan üçüncü bölümde 15 Temmuz gecesinden itibaren medya ve iletişim alanında neler yapıldığı konu alınmış. Bu bölümün ilk makalesinde 15 Temmuz’da bombalanan ve FETÖ’cülere karşı direnişin önemli kalelerinden olan Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaşananları M. Mücahit Küçükyılmaz kaleme almış. Hem o gece yaşananların canlı tanığı hem de bir iletişimci olarak Küçükyılmaz bütün safhalarıyla beraber olayları anlatmış. Bu makalede hala kamuoyu tarafından duyulmamış birçok ilginç detay bilgi yer alıyor. Diğer darbelerde olduğu gibi bu darbe girişiminde de bir darbe bildirisi okunmuştu. 15 Temmuz gecesi TRT’de zorla okutulan bildiriyi Nigar Tuğsuz çözümlemiş. 15 Temmuz darbe girişiminde direnişin sembollerinden biri de o gece okunan selalardı. O gece sabaha kadar okunan selaların iletişim açısından anlamını M. Taceddin Kutay değerlendirmiş. 15 Temmuz’dan sonra henüz demokrasi nöbetleri devam ederken konuya dair pek çok yayın çıktı. Mehmet Akif Memmi bu kitaplara dair bir değerlendirmede bulunmuş. Özellikle 15 Temmuz sonrası çıkan kitapların sayısı ve öne çıkan nitelikleri dikkat çekici. Yine Gezi Parkı Şiddet Eylemleri sonrası çıkan kitaplarla yapılan karşılaştırma ilgi çekici. Kübra Güran Yiğitbaşı ise darbe girişiminin çocuk yayınlarında nasıl ele alındığına odaklanmış. Her iki makaleyi de yayıncılıkla ilgilenenler mutlaka okumalı. Son bölümde 15 Temmuz darbe girişiminin dünya medyasında nasıl ele alındığına bakılmış. Uzun zamandır Türkiye karşıtlığını benimseyen Batı medyası 15 Temmuz’da yine şaşırtmıyor. Arap medyasının 15 Temmuz’u ele alış biçimini ise Yenal Göksun ve Emin Salihi yazmış. Özellikle Irak ve Suriye’de Türkiye karşıtı bir pozisyon alan İran’ın, darbe girişimini nasıl gördüğünü Serhan Afacan kaleme almış.
Kitabın 15 Temmuz hakkında daha kapsamlı çalışmalar için yol gösterici olacağı muhakkak. Farklı alanlarda benzer kapsamda çalışmaların yapılması 15 Temmuz’un hatırasına çok yakışacaktır.
[Star, 16 Ağustos 2017].