Türkiye’nin sahip olduğu uzun kıyı şeridi ve ilgi alanını teşkil eden denizler düşünüldüğünde Türk Deniz Kuvvetlerinin güçlü olması önemli bir gereklilik arz etmektedir. Gerek ülkemizi çevreleyen kriz bölgelerinin mevcut durumu gerekse potansiyel gerginlik alanları dikkate alındığında Türkiye’nin müşterek bir harekatı icra edecek kuvvet yapılanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede Türkiye’nin son yaşanan Libya krizi dikkate alındığında Deniz Kuvvetleri başta olmak üzere kuvvet sevki harekatını icra edebilmesi artık bölgesel ve küresel güç olmanın gerektirdiği bir ön koşuldur. Bu çerçevede Türk Deniz Kuvvetlerinin farklı misyonları üstlenebilecek uygun ve karma kuvvet yapılanmasını barış zamanında harp koşullarını icra edecek şekilde hazır tutması beklenmelidir. Uçak gemisi dahil olmak üzere farklı sınıf ve ebatta Deniz Kuvvetleri kabiliyetinin tamamlayıcı unsuru doğal olarak denizaltılardır. Kendi denizaltısını üretme kabiliyetini haiz nadir ülkelerden biri olan Türkiye denizaltılarıyla hem Mavi Vatan’ı hem de ilgi alanı dahilindeki kriz bölgelerini rahatlıkla etki altına alabilecek bir kuvvet oluşturabilecektir.
Halihazırda denizaltı envanterine bakıldığında içinde bulunduğu coğrafyada sayısal üstünlüğe sahip olan Türkiye 2024’e Ay, Gür ve Preveze sınıflarında toplam 12 denizaltıyı kullanarak girmiştir. Bu denizaltıların tamamı Almanya’nın 209 sınıfı denizaltı tasarımına sahiptir. Oldukça eski olan Ay sınıfı denizaltılar Türk Donanmasına 1970’ler ve 1980’lerde katılmıştır. Bunlardan TCG Doğanay ve TCG Dolunay isimli denizaltılar Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş. (STM) tarafından modernizasyondan geçirilmiş, modernize edilmeyen diğer iki Ay sınıfı denizaltı TCG Batıray ve TCG Yıldıray ise geçtiğimiz aylarda test ve eğitim gemisi sınıfına alınmıştır. Dolayısıyla TCG Piri Reis’in envantere girmesiyle Türkiye’nin aktif denizaltı sayısı 11’e yükselmiştir.
Bu kapsamda TCG Piri Reis Türkiye’nin Yeni Tip Denizaltı Projesi kapsamında Almanya ile ortak üretmekte olduğu 6 adet havadan bağımsız tahrik sistemine sahip denizaltıdan ilkini temsil etmektedir. Türkiye ve Almanya arasında Temmuz 2009’da Alman 214 sınıfı denizaltıların Gölcük Tersane Komutanlığında ortak üretimi için bir sözleşme imzalanırken Türk firmaların maksimum düzeyde yerli katkı vermesi üzerinde anlaşılmıştır. TCG Piri Reis’ten sonra önümüzdeki süreçte her yıl yeni bir denizaltının hizmete alınması beklenmektedir. Dolayısıyla 2030’lar gelmeden Türkiye’nin denizaltı sayısının toplamda 16’ya ulaşacağı tahmin edilmektedir.
TCG Piri Reis ile birlikte Türk Donanmasının havadan bağımsız tahrik sistemine sahip bir denizaltıyı kazanmasıyla teknolojik üstünlük anlamında da ilk adımın atıldığı ifade edilebilir. Söz konusu tahrik sistemi sayesinde denizaltı, yüzeye çıkmadan yaklaşık üç haftadan fazla su altında kalabilmektedir. Bu süre standart dizel elektrik denizaltıların su altında kalış süresinin -kullandığı pile göre değişmekle birlikte- yaklaşık üç katına tekabül etmektedir. Yine havadan bağımsız tahrik sistemi sayesinde denizaltının yaydığı sesi azalmakta ve bu durum düşük sesli seyir yeteneği sağlamaktadır. Taşıdığı silah sistemlerine bakıldığında TCG Piri Reis 4’ü gemisavar füze ateşleme kabiliyetine sahip 8 torpido kovanı ile donatılmıştır. Burada ise Türkiye’nin ürettiği Akya ağır torpido ve Atmaca gemisavar füzelerinin kullanılacağını belirtmek gerekir. TCG Piri Reis sahip olduğu bu kabiliyetler sayesinde denizde tespiti zor, kıyıdan uzak mesafelerde gizlice görev yapabilen stratejik bir güç unsuru olarak değerlendirilebilir.
TCG Piri Reis’in Türk mühendisler tarafından tasarlanması ve Türk tersanelerinde inşa edilmesi Türk Deniz Kuvvetlerinin görev etkinliğini artırmakla birlikte ülkemizin savunma sanayiinde geldiği noktayı net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Büyük devletlerin denizaltı tasarımlarında gizlilik kuralına sıkı sıkıya riayet ettikleri dikkate alındığında Türkiye’nin bu denizaltıyı son teknoloji ile donatmış ve üretmiş olması önemli bir dönüm noktasının geçildiğini işaret etmektedir. Örnek vermek gerekirse Amerikan denizaltılarının özellikle pervanelerinin tasarımları basına servis edilmezken Türk mühendislerin bu tasarımı gerçekleştirmiş olması büyük bir başarıdır. Dolayısıyla Türkiye denizaltı konusunda sayısal üstünlüğünün yanında teknolojik üstünlük kazanımı yolunda da kayda değer bir adım atmıştır. 2030’larda Milli Denizaltı (MİLDEN) projesi kapsamında tamamen yerli olarak üretilecek denizaltılarla söz konusu teknolojik üstünlüğün çok daha görünür olacağı ifade edilebilir.
TCG Piri Reis’in üretilmesinin maliyet yönünün de ele alınmasında fayda bulunmaktadır. Diğer devletler böyle bir denizaltının -talep edilen teknoloji ile vermek bir yana- temel modellerini dahi milyarlarca dolara satmaktadır. Türkiye kendi tersanelerinde ürettiği bu denizaltıları tüm görevlere hazır ve her türlü teknolojiyle donatırken maliyeti en alt düzeye çekmeyi başarabilmiştir. Ayrıca diğer devletlere yedek parça mühimmat ve teknoloji bağlamında bağımlılık ve bağlılık anlamına gelecek herhangi bir yükümlülük altına da girilmemiştir. TCG Piri Reis’in kullanıma başlamasını müteakip modernize edilmesi ve yeni kabiliyetler kazandırılması tamamen Türk Deniz Kuvvetlerinin ihtiyaçları dikkate alınarak dinamik bir şekilde yürütülebilecektir.
Sonuç olarak Türkiye gibi uzun bir kıyı şeridine, denizlerde hayati çıkarlara ve genişleyen ilgi alanına sahip bir aktör için TCG Piri Reis’in Türk Deniz Kuvvetlerine kazandırılması dikkate değer bir gelişme olmuştur. 2030’a kadar 6 adet havadan bağımsız tahrik sistemine sahip denizaltının envantere dahil edilecek olması, MİLDEN projesi kapsamında tamamen yerli olarak üretilecek denizaltıların ve İstif sınıfı fırkateynlerin hizmete girmeye devam etmesi, TF-2000 hava savunma muhriplerinin üretimi ve birçok yeni gelişmeyle 2030’larda Türk Deniz Kuvvetlerinin caydırıcılık ve güç aktarım kabiliyetleri anlamında farklı bir seviyeye çıkacağı rahatlıkla ifade edilebilir.