2002’DEN bu yana Türkiye’de siyasetin içeriğini, AK Parti ile ondan kurtulmaya çalışan zinde güçler arasında yaşanan millet iradesi-bürokratik vesayet eksenindeki mücadele belirliyor. Bu mücadelenin en yoğun biçimde yaşandığı 22 Temmuz seçimleri, gerilimi taraflardan biri lehine sonlandırmak yerine daha da tırmandırdı. Seçimlerden sonra siyasete alan açmak için başvurduğu yeni Anayasa yazımı ve başörtüsü düzenlemelerinden geri adım atmak zorunda kalan AK Parti, bir de aleyhine açılan kapatma davasıyla boğuşmak zorunda kaldı. Bu güç mücadelesi, Türkiye’de siyasal gündemin belirlenmesinde etkili olan bütün aktörlerin hareket alanlarında bir daralmaya yol açtı. Bürokratik vesayet yanlılarının güç kazanamadığı, AK Parti’ninse gücünü kaybetmediği bu sıfır toplamlı siyasal mücadele bugün de devam ediyor. Bu nedenle sağlıklı işleyen bir siyasal sistemde hizmet eksenli projelerin ve merkezî yönetime karşı yerel gündemin revaçta olması gerekirken, yerel seçimler bir genel seçim havasında geçiyor.
AK Parti ve Muhalefet Partileri AK Parti kurulduğu günden beri katıldığı her seçimde ülke genelindeki oy oranını 6’şar puan arttırdı. Bu nedenle, 29 Mart seçimlerinde AK Parti için en karamsar tahmin, geçen yerel seçimlerdeki oy oranını muhafaza ederek %40’ın altına düşmemesi iken; iyimser tahmin, AK Parti’nin 22 Temmuz seçimlerindeki oy oranını yakalayarak %47’nin gerisinde kalmaması yönünde. Bu beklentiler ütopik değil. Çünkü siyasetin kilitlendiği, iktidar partisinin mevzisini korumaktan başka hiçbir hamle yapamadığı son iki yılda oluşan boşluğu kendi lehine bir avantaja dönüştüremeyen, iktidarın statükoyu korumak zorunda kalışı karşısında değişim bayraktarlığı yapamayan muhalefetin önümüzdeki seçimlerde de başarılı olma şansı yok. Türkiye’de seçimlerin dinamiklerini belirleyen yegane kriter, siyasal partilerin umut-korku ikileminde seçmene sundukları gelecek vaadi. Nitekim çok partili hayatın başladığı günden bugüne siyasal partilerin değişim-statüko denkleminde seçmene sundukları fotoğraf, seçim sonuçlarında her zaman belirleyici oldu ve bu sonuç şaşmaz bir şekilde değişim ve umut yanlısı siyasal partiler lehine işledi. Bu çerçevede, kuruluşundan bugüne AK Parti’yi seçmen nezdinde adres kılan ana dinamik, değişim umudunun bayraktarlığını yapması iken; muhalefet partilerinin oylarını arttıramamalarının nedeni de AK Parti muhalefeti üzerinden değişim umudunu tırpanlayan negatif bir korku siyaseti yürütmeleriydi. Bu nedenle, 29 Mart seçimlerinde de mevcut siyasal tablo değişime uğramayacaktır.
AK Parti’nin 29 Mart Stratejisi Önümüzdeki seçimlerin bir genel seçim havasında geçecek olması, genel seçimlerde işlevsel olabilecek dinamiklerin, yerel seçimlerde de devreye girmesine imkan veriyor. Yerel seçimlerin önemli bir dinamiğini teşkil eden aday profillerine ilişkin muhtemel rahatsızlıkların ve mevcut adaylara yönelik yolsuzluk dosyalarının seçmeni olumsuz yönde etkilememesi için AK Parti bu iki kaygıyı seçmen nezdinde arka sıralara itmek üzere, genel seçim formatında bir söylem geliştirerek kendisini vazgeçilmez kılan bir üst anlatıya başvuracaktır. Bu üst anlatı, bürokratik vesayete karşı millet iradesi, otoriter yapıya karşı özgürlüklerin önünü açma ve hukuk devletinin inşası için çetelerle mücadele söylemi olabilir. Bu çerçevede, yeni Anayasa umudunu diri tut