PAZAR günü yapılan AK Parti 3. Olağanüstü Kongresi'nde partideki değişim ihtiyacı ve aksayan yönler bir kez de en yetkili ağızdan, AK Parti hareketinin kurucu lideri ve tekrar genel başkanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan duyuldu.
Parti kadroları içerisinde iki kısım, yerel teşkilatlar ve yerel yönetimler, Erdoğan'ın ikazlarından paylarına düşeni aldılar.
AK Parti güçlü ve büyük Türkiye yolunda seçmenin neredeyse tek umudu. Kimlik farklılıklarından, ideolojik nedenlerden veya Erdoğan karşıtlığından AK Parti'ye oy vermeyen seçmen kesimleri bile AK Parti kadar iddialı bir alternatif olmadığını kabul ediyorlar. Sözgelimi AK Parti'ye değil de CHP'ye oy veren bir seçmen, CHP'yi AK Parti kadar iddialı, güçlü ve büyük Türkiye dönüşümünü başarabilecek bir aktör olduğu için desteklemiyor. AK Parti'yi 'durdurmak', dengelemek için CHP'ye oy atıyor.
Değişim ihtiyacının, aksayan yönlerin varlığını kabul edip AK Parti'nin başarısı ve konumu hakkında bu kadar iddialı cümleler kurmak tezat gibi gelebilir; ancak öyle değil. Değişime, dönüşüme, reforma ihtiyaç duyulan alan AK Parti'nin makro politikaları değil. Seçmenler Türkiye'nin uyguladığı müstakil dış politikadan da memnun, terörle mücadeleden de.
Ekonomi politikalarının olumlu neticelerini de görüyorlar, savunma sanayide yapılan atılımları da. Fakat bu makro politikaların gündelik hayata yansıması, seçmenin gündelik sorunlarının çözülmesi, ona temas edilmesi eksik kalıyor. Evinin balkonundan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı çay içmeye davet eden ve davetine icabet edilen seçmen, Erdoğan'ın partisi olan AK Parti'nin ilçe başkanına veya AK Partili belediye başkanına bu kadar kolay erişemiyor. Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi köprülerinin, Avrasya Tüneli'nin, Marmaray'ın kısa sürede tamamlanıp hizmete sunulduğunu görüyor, bu hizmetlerden faydalanıyor ama sokağındaki çukuru ilçe belediyesi kapatamıyor. Bir taban hareketi olan AK Parti enerjisini yitirmiş, milletle irtibatı gitgide zayıflayan, siyaseti profesyonelleştiren bazı mensuplarının eliyle yerel düzeyde sıkıntılar çekiyor.
Partinin politikaları, yapısı, ideolojisi, değerleri, siyaset yapış tarzı, kimliği değil yerel yönetimlerdeki ve teşkilatlardaki sorunlar seçmeni rahatsız ediyor. Ve bu rahatsızlık eğer önlem alınmazsa partinin seçmen kitleleri ile bağının kopmasına neden olma riski taşıyor. O bağ bir koparsa AK Parti adeta kökleri ile bağı kopartılmış dev bir çınar gibi kısa sürede hayatsız ve cansız kalır. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu riski gördüğü için bir an önce tedbir alma cihetine gitti, teşkilatları ve yerel yönetimleri partinin en yetkili organı olan kongrede, en yetkili kişisi olan genel başkan olarak açık ve seçik bir şekilde uyardı. Erdoğan siyasetinde partiye ve teşkilatlara verilen önem, herkesin malumu. Dolayısıyla sözlü olarak yapılan uyarının fiili olarak da sahada takip edileceğini ve AK Parti'de kısa sürede bir toparlanma yaşanacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi bu tabloyu CHP ile karşılaştıralım ve neden AK Parti 15 yıldır iktidar sorusunun cevabını verelim.
Sosyal demokrat, akılcı, eleştirel, çok sesli, parti içi demokrasiye önem veren bir parti olduğunu iddia eden ve öncesi bir yana son 15 yıldır seçim kaybeden CHP'nin bu kadar esaslı bir özeleştiri başlattığına şahit olduk mu? Çok değil bir ay önce referandumdan 'Evet' çıkmış, yapısal bir değişikliği hayata geçirmiş olmasına rağmen AK Parti değişimden, dönüşümden, reformdan
bahsediyor; 15 yıldır seçim kaybeden CHP ise kabahati mühürsüz oy pusulalarında, trafoya giren kedilerde, geçersiz oylarda arıyor.
Ve CHP akılcı, AK Parti biatçı oluyor öyle mi?
[Takvim, 24 Mayıs 2017].