SETA > Avrupa Araştırmaları |
Avrupa İslamofobi Raporu 2017 Yayında

Avrupa İslamofobi Raporu 2017 Yayında

Avrupa İslamofobi Raporu’nun üçüncü sayısı olan bu çalışma, 2017 yılında Avrupa’da İslamofobi’nin genel bir değerlendirmesini içermesinin yanı sıra, neredeyse tüm AB üyeleri ile Rusya ve Norveç gibi 33 ayrı ülkedeki islamofobik gelişmeleri incelemektedir. Rapor, Avrupa ülkelerinden önde gelen 40 akademisyen ve sivil toplum temsilcisinin katkılarıyla oluşturulmuştur.

Paylaş
Dosyayı İndir

Avrupa İslamofobi Raporu’nun üçüncü sayısı olan bu çalışma, 2017 yılında Avrupa’da İslamofobi’nin genel bir değerlendirmesini içermesinin yanı sıra, neredeyse tüm AB üyeleri ile Rusya ve Norveç gibi 33 ayrı ülkedeki islamofobik gelişmeleri incelemektedir. Rapor, Avrupa ülkelerinden önde gelen 40 akademisyen ve sivil toplum temsilcisinin katkılarıyla oluşturulmuştur.

İslamofobi ve Müslüman karşıtı ırkçılığı gerçeğinin Avrupa’da bir çok kesim tarafından inkar edilmesi, İslamofobi’yle mücadele etmek için yoğun bir çaba ve siyasi bir iradenin gerekliliğini ortaya koymaktadır. İslamofobi bugün maalesef Avrupa Devletleri, kurumları ve toplumlarında normalleşmiş olan bir ırkçılık türüdür.

İslamofobi’nin varlığının inkar edilmesi, yalnızca toplumun marjinal kesimlerini oluşturan aşırılık yanlısı gruplarla sınırlı kalmamış, aşırı sağcı bu söylem aynı zamanda Avrupa’da  merkez siyasete de taşınmıştır. Bu şekilde islamofobik söylem ve propaganda sadece aşırı sağcı radikal gruplar tarafından değil aynı zamanda sosyal demokratlar, liberaller, solcular ve muhafazakarlar tarafından da kullanılmaktadır.

Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA) tarafından yayınlanan bir araştırma, Avrupa’daki Müslümanların yüzde 76’sının yaşadıkları ülkelere güçlü bir şekilde bağlı oldukları ancak Avrupa’daki Müslümanların yüzde 31’lik bir kesiminin iş başvurularında ayrımcılığa uğradıklarını ortaya koymuştur. Aynı araştırma’da Avrupadaki Müslümanların sadece yüzde 12’sinin yaşadıkları ayrımcılığı ilgili makamlara bildirdiklerini tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Avrupa’da Müslümanların karşı karşıya kaldıkları ayrımcılığın boyutu, İslamofobi ve Avrupa’da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarını inceleyen herhangi bir raporda yer alan rakamlardan çok daha fazladır.

Avrupa’daki İslamofobi ile ilgili mevcut verilerin ve istatistiklerin buzdağının sadece görünen kısmını ortaya koyduğunu ifade etmek mümkündür. Bu bağlamda, Rusya’dan Portekiz’e, Malta’dan  Norveç’e kadar farklı devletlerdeki islamofobik eğilimleri ve gelişmeleri analiz eden ve her yıl  düzenli  olarak yayınlanan Avrupa İslamofobi Raporu’nun esas amacı Avrupa’daki Müslüman karşıtı ırkçılığın  yapısal boyutunu ortaya koymaktır.

Avrupa İslamofobi Raporu, Avrupa’da ırkçılığın ve İslamofobi’nin gelişimiyle ilgilenen herkes –gerek bilim adamı gerekse ilgili okurlar– için kıymetli bir bilgi kaynağı oluşturmaktadır. 2017 Avrupa İslamofobi Raporu kararlı bir şekilde İslamofobi’yle mücadeleyi hedefleyen  siyasi karar mercileri ve aktivistler için yararlı ve değerli bir araç niteliğindedir.

Her ulusal raporun yazarları inceledikleri ülkelere ilişkin belli tavsiyelerde bulunmaktadır. Bu şekilde Avrupa’da daha eşit bir toplum için çalışan ve ırkçılığın her biçimiyle mücadele eden toplumsal ve siyasi tüm aktörlere destek sağlamak amaçlanmaktadır. Müslüman karşıtı ırkçılıkla mücadele eden öncü bazı organizasyonların aşağıda yer alan tavsiyeleri Avrupa İslamofobi Raporu editörlerince desteklenmektedir.

  • Terör saldırıları sonrasında Müslümanların ötekileştirilmelerinin, potansiyel suçlu muamelesi görmelerinin önüne geçilebilmesi için İslamofobi’nin belli bir ırkçılık biçimi olarak tanınması büyük önem taşımaktadır.

  • AB kurumlarının İslamofobi’yi insan hakları ihlallerine yol açabilen bir ırkçılık biçimi olarak siyaseten ve hukuken tanıması gerekmektedir.

  • İslamofobi’nin yasal ve siyasi anlamda kabul edilmesi son derece önemlidir. Dolayısıyla Avrupa düzeyinde İslamofobi konulu bir konferansın en az bir AB üyesi devlet ya da Avrupa Parlamentosu’nun desteği ile düzenlenmesi gerekmektedir.

  • Bu bağlamda Avrupa Parlamentosu’nun anti-semitizm ve Roman karşıtlığıyla mücadelede olduğu gibi İslamofobi ile mücadelede de somut politika önerileri içeren bir karar çıkarması gerekmektedir.

  • AB üyesi devletlerin İslamofobi’yi ırkçılığın belli bir biçimi olarak kabul eden ırkçılıkla mücadele eylem planlarını hayata geçirmeleri gerekmektedir.

  • Avrupada aşırı sağ partilerin yükselişe geçtiği bir dönemde İslamofobik söylemler karşısında durabilecek cesur liderlere, kanaat önderlerine ve aktivistlere ihtiyaç duyulmaktadır.

  • Müslüman karşıtı/İslamofobik suçların tüm Avrupa devletlerinde emniyet güçleri tarafından ayrı bir nefret suçu sınıfında kayıt altına alınması, bu sorunun gerçek boyutunun ortaya çıkarılması ve sorunla mücadelede karşı stratejilerin geliştirilmesi için elzemdir.

  • Müslüman kadınların istihdama erişimlerinin artırılması gerekmektedir. Zira tüm Müslümanlar arasında en fazla ayrımcılığa uğrayanlar kadınlardır. AB kurumlarının kadın-erkek eşitliği birimleri ve ilgili kurulları Müslüman kadınları etkileyen ayrımcılık durumlarını belgelemeli ve bununla mücadele için özel programlar ortaya koymalıdır.

  • Düşünce ve ifade özgürlüğü kısıtlanmadan sanal ortamda nefret söyleminin üstesinden gelebilmek için açık ve net yönlendirici ilkelerin geliştirilmesi ve sosyal medya ile ilgili yasal mevzuatların hayata geçirilmesi önemlidir. Zira internet İslamofobik söylemlerin yayılmasında ve aşırı sağcı teröristlerin radikalleşmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

  • Müslümanların iş dünyasına katılımları noktasında işe alım ve terfi safhalarında karşılaştıkları ayrımcılığın önüne geçilmelidir.

  • İnsan haklarının ve azınlık haklarının (dini amaçlı kurban kesimi, sünnet, dini kıyafet giyilmesi, dini sembollerin takılması dahil) korunması çok kültürlü Avrupa için bir zorunluluktur.

  • Terörizmle mücadele konusunda politika yapıcıların sözde “radikalleşmenin engellenmesi” programlarında Müslüman toplumlara karşı değil onlarla birlikte çalışmaları gerekmektedir. Bu programlar aşırı sağ ve aşırı sol terör gruplarıyla mücadeleyi de içermeli, yalnızca Müslümanları hedeflememelidir.
.