CHP'nin yürüyüşünün İstanbul'a yaklaştıkça şiddete ve teröre daha fazla alan açtığından ve yürüyüşün siyasi riskinin arttığından dün bahsetmiştik. CHP'nin kaos yürüyüşünün barındırdığı riskler sadece CHP'nin geleceğini değil ülkenin istikrarını da tehdit ediyor.
Ancak CHP bilmeyenlere özgü bir rahatlık içerisinde.
HDP ile kol kola girip cephe kurmanın, küçük siyasi çıkarlarının peşindeyken açabileceği siyasi risklerin fark etmiyor.
Daha doğrusu edemiyor çünkü CHP siyaseti böyle bir pratiğe sahip değil. Yıllardır siyaset yapmayan bir organizma ve fikir CHP. Haliyle siyaset yapma yetisinde kayıp yaşıyor.
Alışkanlıklarla, küçük hesaplarla ilerliyor. Daha geniş kapsamlı süreçleri hesaplamak kabiliyetine sahip değil.
Haliyle CHP'nin boşalttığını doldurmak, CHP'nin bozduğunu düzeltmek, CHP'nin düşünmediğini düşünmek de sağduyu sahibi tüm siyasi aktörlere düşüyor. Çünkü CHP'nin artık madde bağımlılığına dönmüş küçük siyasi çıkar bağımlılığı sadece kendisini değil ülkeyi de tehdit ediyor. Kılıçdaroğlu'nun parti içi muhalefeti dindirip koltuğunu sağlamlaştırmak ve kendisine CHP genel başkanlığını altın tepside sunanlara borcunu ödemek için başladığı yürüyüş tüm ülke için risk içeriyor.
Peki ne yapmalı aklı selim siyasi aktörler?
Listenin başında farkındalık geliyor.
CHP'nin fark etmediğini fark etmeliler.
Ülkenin büyük bir risk altında olduğunu, CHP'nin pire için yorgan yakarcasına ülke güvenliğine bir tehdit oluşturduğunu görmeliler. Çok şükür burada büyük bir sıkıntı yok. Eli taşın altında olan, kendi siyasetinden ve siyasi kariyerinden fazla Türkiye'yi düşünen aktörler CHP'nin içerisine düşmek üzere olduğu çukurun farkında. CHP'nin peşine düşüp aynı çukura yuvarlanmamak konusunda bir farkındalık mevcut. AK Parti ve MHP'den gelen tepkiler bu farkındalığa sahip olduklarını gösteriyor.
Sorumluluğunun düştüğü bir diğer aktör ise ülkenin güvenlik bürokrasisi.
Kolluk kuvvetlerinden istihbarata kadar ilgili tüm birimler sıradan bir yürüyüşün güvenliğini sağlamaktan daha fazla çaba içerisinde olmalılar. Yürüyüşü sıradışı yapan yürüyenlerin kimliği değil.
Şüphesiz milletvekili, genel başkan, belediye başkanı kimliklerine sahip siyasetçilerin yürümesi güvenlik açısından başlı başına bir teyakkuz durumu. Ancak bunun ötesinde bu yürüyüşün Gezi Kalkışması'na benzer bir kalkışmayı hedeflediği de unutulmamalı. CHP'nin kaos yürüyüşü bütene kadar ülkenin en önemli güvenlik tehditlerinden birisinin bu yürüyüş olduğu bilinciyle hareket edilmeli.
Aklı selim aktörlerden bahsediyorsak eğer en büyük sorumluluk Türkiye'de aklı selim denilince akla gelen ilk aktöre yani Türk milletine düşüyor. Kılıçdaroğlu kaos yürüyüşüne başladığından beri Türkiye'nin farklı köşelerinden provokasyon kokan haberler geliyor.
Bazen bir çocuk tacizcisinin linç edilmek istendiğini bazen de Suriyeli mültecilere hakkında aslı astarı olmayan dedikodulara dayanarak olaylar çıktığını görüyoruz. Suç ne kadar ağır olursa olsun linç gibi kontrolsüz ve toplu şiddet gösterileri tartışmasız yanlıştır. Kaos yürüyüşünün devam ettiği bu ortamda bu türden kontrolsüz eylemlere karşı daha hassas daha aklı selim olmalı. Türkiye'nin makul çoğunluğu makuliyetini ve kontrolünü kaybetmediği müddetçe tüm kaos planları boşa çıkar. Ancak aynı makul çoğunluk kendini kaybederse de hiçbir tedbir kaosu engelleyemez.
Defalarca örneğini gördüğümüz yalın bir gerçek bu. Gezi Kalkışması'nda da 15 Temmuz Darbe Girişimi'nde de makul çoğunluğun aklı selimi ülkeyi kurtardı.
Bu gerçeği bizim gördüğümüz gibi Türkiye'nin düşmanları da gördü. Tam da bu nedenle kaos yürüyüşü devam ederken aklı selim kitleleri sokaklara dökmek isteyebilirler. Çapulcunun, vandalın, terör sevicinin sokağa dökülmesinin tahribatının kısıtlı olduğunu gördüler. Şimdi aklı selimi sokağa çıkarma peşindeler. Kendisini bu ülkeye, bu ülkeyi de kendisine ait hissedenler aklı selimin gereğini yerine getirmeli.
[Takvim, 6 Temmuz 2017].