Kemalizm’in 20. Yüzyıldan bugünlere taşıdığı en can alıcı sorunlarının başında Kürt meselesi geliyor. Geçen yüzyıl boyunca, Kürt meselesi, Türkiye’nin hikayesiyle paralel bir şekilde gelişti. Türk modernleşmesi ve Batılılaşmasının en kaba şekilde hayata geçirildiği dönemlerde, seküler Türk kimliğiyle en sert şekilde imtihana tabi tutuldu. 1950’lere kadar devam eden bu süreç, 1970’lerin sonlarına kadar, Kürt meselesinin büyük ölçüde ‘bir geri kalmışlık’ parantezine sıkışması için yeterli oldu. Tıpkı Türkiye’de resmi söylemin gadrine uğrayan diğer farklılıklar gibi Kürtler de nasiplerine düşeni fazlasıyla aldılar.
1980 darbesiyle birlikte, resmi ideoloji artık herhangi bir kimlik hareketinin ‘kafayı kaldır(a)mayacağına’ iman etmişti. Neredeyse tam aksi hayata geçti. Türkiye’nin tecrübe etmediği boyutta, Kemalizm’in yok ederek kendisini var ettiğini düşündüğü, İslami hareket ve Kürt milliyetçiliği hızla yükselmeye başladı. 1980’ler ve 1990’lar bu hareketlerin bastırılması süreçleriyle geçti. Nihayetinde kayıp yıllar olarak kayda geçen 1990’lar, 28 Şubat darbesiyle nihayete erdi. 2002 AK Parti iktidarıyla yeni bir dönem başladı. Kürt meselesi, tam da bu yeni başlangıçta, ilk kez Türkiye’nin hikayesine paralel olmaktan uzaklaştı, ‘zamanın ruhundan’ kopmaya başladı.
Yaşanan kopuşun oluşturduğu travma, icat edilen ‘Kürt meselesi dünyası’ ile telafi edilmeye çalışıldı. Bu dünyanın en temel iki özelliği ‘zaman dışılığı’ ve ‘geçmişi inşa’ etme projesi olması. Yani yeni bütün gelişmelerden etkilenmeyen, korunmak için de geçmişe sığınan bir dünya. Dolayısıyla gelecek vizyonu ortadan kaybolmakta, derin bir anakronizm ortaya çıkmakta, Kemalizm’i taklit eden bir şekilde ancak ‘Lazar tabutu’ taşıyarak yürüyebilmekte ve ila nihaiye devam edecek bir kurguyu ayakta tutma imkansız misyonunun peşine düşülmektedir.
Kemalizm’in tabelalardaki T.C. savunma düzeyine gerilemesinde ya da bir yamaçtaki ‘Gazi siluetinde’ ancak zuhur edebilmesindeki haller, ‘Kürt meselesi dünyası’ tarafından da üretilmeye başladı. Kemalizm’in ila nihaiye devam edeceğine, 28 Şubat’ın 1000 yıl süreceğine dair derin iman hızla sarsılınca, içine düşülen boşluğu ‘Erdoğan düşmanlığı’ ile bir süre doldurdular. Ama bunun da sonuna geliniyor. Benzer bir durum Kürt siyasi hareketi için de geçerli. Kendi elleriyle kurguladıkları ve ancak sürekliliği olursa ‘anlamlı’ hale gelebildikleri Kürt meselesinin, nihayete ermesinin oluşturduğu bir kriz hali var. Bu elbette 2002 sonrası Türkiye ile uyumsuzluk sorununun ürettiği bir durum.
Yaşanan uyumsuzluk aslında HDP’ye oy veren sıradan bir Kürdün yaşadığı bir durum da değil. Yani sadece Kürt siyasi hareketi bir bütün olarak ‘zamanın ruhuyla’ sıkıntı yaşamıyor, aslında bugün çok ortaya çıkmamış olsa da, ortalama Kürt’le de tehir ettiği bir ayrışma yaşıyor.Bu geçiş sürecinde, Lice örneğinde olduğu üzere, benzer krizleri görmeye devam edebiliriz. Bir binanın tabelasına tekrar T.C. ibaresi koymak üzerinden yaşanan ferahlık ve kahramanlık duygusu, Lice’de benzer bir ruh hali üretiyor. Bu türden simgeler bulmak çok zor değil. Zira hem sosyal kimlik hem de siyasal muhayyile anlamında ‘geçmişi inşa ettiği’ ölçüde bugün anlamlı olabileceğini düşünen bir akıl var karşımızda.
Kürt milliyetçiliği birkaç milyon kişinin oy verdiği bir siyasi yapı üretmiş durumda. Büyükşehirler dahil olmak üzere onlarca belediyeyi yönetiyorlar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki ikinci anlamlı siyasi adayı ortaya çıkarmayı başardılar. Bütün bu yeni ve somut gelişmelere rağmen, Kürt siyasi hareketi çelişkisinden kurtulamıyor. Cihangir’de teorik giydirme ile Okmeydanı’nda eylemlilik arasına sıkışan bir yapı görüntüsü devam ediyor. Bu sıkışmanın Lice yansıması ise açık bir provokasyondan ibaret.
Gelinen noktada Kürt siyasi hareketi, Türkiye’de ve Ortadoğu’da zamanın ruhuyla paralel bir çizgiye evirilme kararını vermelidir. Bu karar 2013 Nevruz’unda ortaya çıkan mesajda verilmişti. Kürt siyasi elitleri verilen mesajı taşıyabildikleri oranda, yeni Türkiye’nin nasıl bir unsuru olacaklarına da karar vermiş olacaklar. Bu kararı Lice’de vermenin ne anlama geleceği üzerine düşünmekte fayda var.
[Star, 21 Ağustos 2014]