SETA > Yorum |
Suriye'den Ferguson'a Obama Balonu

Suriye'den Ferguson'a Obama Balonu

An itibarıyla bırakın ABD'ye geleneksel olarak eleştirel yaklaşmış çevreleri, daha birkaç ay öncesine kadar ABD'nin kilit dış politika yapıcıları konumunda bulunan isimler bile Obama'nın dış politikasını yerden yere vurmak için sıraya girdiler.

Obama, başkanlık koltuğuna oturmak için yürüttüğü kampanyada “hope” (umut) kelimesini anahtar kelime olarak kullanmıştı. Neoconların asıp kestiği bir oğul Bush dönemi yaşanmıştı ve özellikle ABD dış politikası tam anlamıyla bir bataklık içerisindeydi. 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan ve Irak’ta girişilen maceralar, yüz binlerce cana mal olurken, maceralar sadece başta görüntüyü kurtarmış fakat hedeflerin hemen hemen hiçbirine ulaşılamamıştı.

Amaç İslam dünyasında kaos yaratmak idiyse bu başarılı olmuştu ve Afganistan ve Irak üzerinden yayılan siyasi boşluk tüm Ortadoğu’da hissedilmişti. Fakat amaç Ortadoğu’yu ABD için daha güvenli bir bölgeye dönüştürmek idiyse bu feci bir şekilde başarısızlığa uğramıştı. Amaç eğer Ortadoğu’yu “demokratikleştirmek” idiyse bu faciayla sonuçlanmıştı. Amaç eğer El-Kaide’yi bitirmek idiyse bunun nasıl sonuçlandığını anlatmama gerek yoktur sanırım.

Bu arka plan üzerinde Obama kendisini Bush’un dış politikadaki antitezi olarak tanıtmış ve ABD’yi “bataklıktan” çıkarma sözü vermişti. Bataklık derken yanlış anlaşılmasın, kasıt bizim muhalefetin sorunlu bir şekilde resmettiği Ortadoğu değil; kasıt ABD dış politikasının içerisinde bulunduğu çıkmaz sokaktır.

Obama’nın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra kısa dönem içerisinde esen pembe rüzgârlar yerini yavaş yavaş hayal kırıklığına bırakmaya başladı. Irak’tan çekilme, Usame bin Ladin’in öldürülmesi, Afganistan’dan çekilme vaadi vs. dönemsel dalgalanmalara sebep olsa da Obama dış politikada bir başarısızlık hikâyesine dönüştü.

OBAMA ARAP BAHARI'NA ÇARPTI

Obama’nın en sert şekilde tosladığı duvar Arap Baharı oldu. Mısır ve Suriye, Obama ve ABD dış politikasının çözümün değil, sorunun parçası olduğunu bir kez daha gösterdi. Mısır devrimine “idare edilmesi gereken bir süreç” olarak bakan Obama’nın dış politika takımı, Mısır’daki tüm demokratik kazanımları resetleyen darbeyi “demokrasinin yeniden inşası” olarak tanımlayacak kadar alçaldı. Suriye’de ise geçilmedik “kırmızı çizgisi” kalmamasına rağmen ABD, muhalefet-rejim dengesinin korunması için azami gayret gösterdi. Rejimin en güçlü destekçisi Rusya ile anlamlı pazarlıklara girmedi, muhalefete askeri destek vermek isteyen ülkeleri frenledi, Baas rejiminin kimyasal saldırısını bile sineye çekip rejime “kimyasal silahla öldürmediğin müddetçe sana karışmayacağız” mesajını net bir şekilde gönderdi.

Suriye’de kırmızı çizgilerin birer birer yutulduğu bir ortamda Rusya, Ukrayna’da güç gösterisine girdi, Kırım’ı ilhak etti. Obama'nın ABD’si Rusya’yı Suriye’de cesaretlendirmesinin bedelini Ukrayna’da gurur kırıcı bir şekilde ödedi. Sonuç, Ortadoğu’dan sonra Avrasya’da da gelişmeleri izlemekle yetinen bir ABD oldu.

IŞİD BOŞLUK DOLDURDU

ABD’nin Irak’ı işgaliyle ortaya çıkan siyasi boşluk ve kaos, Obama’nın Arap Baharı ve özellikle Suriye’deki pozisyonuyla birleşince ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik “Haçlı Seferi’ne” gerekçe gösterilen El-Kaide, mutasyona uğradı. ABD Irak’ta Maliki’yi desteklemek suretiyle El-Kaide’yi tabana yaydı. Suriye’de ise muhalefeti desteklememek suretiyle El-Kaide’ye ve türevi IŞİD’e yayılma ve güçlenme zemini hazırladı. Suriye’deki sayıları yüzlerle ifade edilirken El-Kaide/IŞİD’ın yayılma zemini olan kaosun ortadan kalkması için hiçbir şey yapmayan Obama’nın ABD’si, nihayetinde kendi vatandaşı bir muhabirin başını soğukkanlılıkla kesecek bir örgüte daha kavuştu.

Libya’daki büyükelçi suikastı fiyaskosundan bahsetmiyorum bile. An itibarıyla bırakın ABD’ye geleneksel olarak eleştirel yaklaşmış çevreleri, daha birkaç ay öncesine kadar ABD’nin kilit dış politika yapıcıları konumunda bulunan isimler bile (Hillary Clinton, Robert Ford vs.) Obama’nın dış politikasını yerden yere vurmak için sıraya girdiler. Vurmakta da haklılar; fakat kendileri de o başarısız dış politikanın birer müsebbibiydiler. Sorun şu ki ABD’nin dış politikadaki başarısızlığının faturasının bedelini en ağır şekilde ABD’liler değil Ortadoğulular ödüyor.

Dışarıda tablo buyken ABD’nin ilk siyahi başkanının ikinci dönemini yaşadığımız şu günlerde Ferguson kasabasında siyahlara karşı ırkçılığı protesto eden gösteriler ve polis şiddeti devam ediyor. Obama kelimesi ileride belki de Amerikan argosunda “hayal kırıklığı” kelimesine karşılık gelecek.

[Akşam, 22 Ağustos 2014]

 

İlgili Yazılar
Hassas Bir Süreç
Yorum
Hassas Bir Süreç

Aralık 2024