Mısır'daki geliÅŸmeleri Türkiye siyasi takvimi üzerinden analiz etmek bizlere oldukça geniÅŸ bir bakış açısı saÄŸlıyor. Biyo-siyasal ömrünü doldurmuÅŸ olan Mübarek'in sessiz sayılabilecek bir ÅŸekilde sistemden çekilmesiyle Mısır, yakın tarihindeki en derin kırılmayı yaÅŸanmış oldu. Mübarek'in gidiÅŸini Mısır müesses nizamı sistemik bir deÄŸiÅŸim olarak okumadı. Bölgesel ve uluslararası odaklar da benzer bir pozisyon aldılar. Dolayısıyla, 11 Åžubat, her ne kadar 'bir devrim' olarak adlandırılsa da Mısır düzeni açısından yapısal bir kırılma iÅŸareti ortaya çıkarmadı. 18 ay boyunca doÄŸrudan devam eden askeri yönetim bu algının güçlenmesini de saÄŸladı.
Nihayetinde Mısır'da bir müesses nizam vardı ve kontrolsüz geliÅŸmeleri yönetebilirdi. Bu kontrolsüz geliÅŸmelerin başında Ä°hvan'ın iktidar olması geliyordu. Elbette ilk seçimlerde Ä°hvan iktidar olacaktı. Bunda pek fazla bir sorun veya risk bulunmuyordu. Mısır pekala asker-yargı-polis vesayet rejimi ile yönetilebilirdi. Adalet ve Hürriyet Partisi'nin seçimi kazanmasıyla da vesayet denklemini derinden etkileyen bir durum ortaya çıkmayacaktı. Önlerinde Türkiye örneÄŸi vardı. Geçen yüzyılın ilk yarısında geçilen çok partili demokratik hayat, 2010 Anayasa referandumuna kadar doÄŸrudan atanmışların vesayet rejimi altında pekala yürümüÅŸtü. Türkiye 60 yılda 60'ın üzerinde hükümetle yönetilmiÅŸ ve müesses nizam varlığını sürdürmeye devam etmiÅŸti. Mısır da baÅŸarabilirdi!
Mısır ile Türkiye müesses nizamı arasında benzerlikler kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Farklılıkların en başında ve en önemli olanı ise Mısır müesses nizamına rengini ve ÅŸeklini veren ordunun Türkiye benzeri bir ideolojiye; hatta hiçbir ideolojiye sahip olmamasıdır. Mısır, müslüman çoÄŸunluÄŸun hayat tarzlarının Ä°slam dünyasında benzeri görülmeyecek ÅŸekilde homojen olduÄŸu bir ülke. Kemalizmin Türkiye'de ürettiÄŸi kendi kendine sömürgecilik hastalıklarının hayat tarzı tartışmaları düzeyinde var olmadığı bir ülke. Bu homojen yapının en organik unsuru ise ordudan baÅŸkası deÄŸil. Ä°deolojik olarak Ä°srail faktörünün, sınıfsal olarak askeri endüstriyel kompleksin ürettiÄŸi ordu-millet kaynaÅŸmasının doÄŸal bir sonucu olarak homojen mısır toplumu ortaya çıkmıştır. Ä°hvan bu homojen toplum içerisinden iktidara yürüdü. Aksi takdirde Mısır ölçeÄŸinde bir ülkede bir 'cemaatin' %50 oy almasını, Müslüman KardeÅŸler'in sadece örgütlü yapısı ve uzun yıllardır sahnede olmalarıyla açıklamak mümkün deÄŸildir.
Geçen sene Türkiye'de de Türk Silahlı Kuvvetlerinin tepesindeki 4 komutan ErdoÄŸan'a istediklerini yaptıramayınca bir ilk yaÅŸanmıştı. GeçmiÅŸte olduÄŸu gibi seçilmiÅŸ sivil iktidar deÄŸil, paÅŸalar istifa etmiÅŸti. Muhammed Mursi, Yüksek Askeri Konsey'in tepesindeki isimleri istifaya zorlayarak Türk siyasi takvimine göre onlarca yılı bir aya sığdırmış oldu. Bundan sonra Ä°hvan; vesayet rejimiyle uÄŸraÅŸarak, sadece iktidar deÄŸil muktedir olmaya çalışacak.
MISIR-TÜRKÄ°YE BENZERLİĞİ
Türkiye ile öylesine inanılmaz bir benzer tarih akışı var ki bazen yaÅŸananları açıklamakta zorlanabilirsiniz. 25 Ocak devrimi sonrası yapılan anayasa referandumunu Türkiye'ye benzer bir ÅŸekilde 'en demokrat ve liberal' kesimlerin boykot etmesi mi dersiniz; 2002 senesinde ErdoÄŸan'ın aday olmasının engellenmesi gibi Mısır'ın en karizmatik isimlerinden olan Hayrat Åžatır'ın adaylığın asker-yargı marifetiyle iptali mi dersiniz; 27 Nisan müdahalesine benzer bir ÅŸekilde cumhurbaÅŸkanlığı seçimleri öncesi cumhurbaÅŸkanlığı yetkilerini tırpanlayıp, meclisin fesh edilmesi mi dersiniz. Bütün bunlar Mısır'da 18 ay içerisinde yaÅŸandı. Ama yaÅŸanan son olay adeta 2011 yazında Türkiye'deki askerlerin toplu istifası ile piÅŸti olunca gerçekten 'Türk siyasi takviminde Mısır zamanını' konuÅŸmanın ne kadar velut bir alan olduÄŸunu bizlere göstermiÅŸ oldu.
Bu süreçte vesayet rejimi kadar Mısır'ın ayağına ÅŸimdiden utanmadan 'sivil darbe' yaygarası koparmaya baÅŸlayan ve Mısır'da kendisine liberal diyenler dolaÅŸmaya baÅŸlayacak. Ä°deolojisi olmayan Mısır ordusunun boÅŸluÄŸunu yeni dönemde Batı adına siyasi tercüme faaliyeti yürüten bu yeni kesimler dolduracak. Mısır'da meclisin fesh edilmesini sevinçle karşılayanlar bugün Mursi'yi orduya darbe yapmakla suçlamaktalar! Ä°hvan'ın seçimlerdeki baÅŸarısı ardından Türkiye'de yıllardır müesses nizam ve batı adına ne duyuyorsak Mısır'da da onu duymaya baÅŸladık. 'Ä°slamcı tehdit' kliÅŸesinden baÅŸlayıp Mısır'ın felakete sürüklendiÄŸini dillendiren söylemler yaygın bir ÅŸekilde kullanıldı.
Açıkçası Türkiye'ye özgü mühendisliklerin ürünü olan 'sivil dikta ve sivil darbe' ne zaman tedavüle sokulacak diye bekliyordum. Çok fazla beklememize gerek kalmadı. Geçen hafta itibariyle, daha iki ay önce seçilmiÅŸ meclisi fesh eden, Mısır'daki askeri vesayete Mursi'nin yaptığı müdahale, liberaller ve batı tarafından 'sivil darbe' diye isimlendirildi. Aynı günlerde 2007 Türkiye'si hatırlatan 'tehlikenin farkında mısınız' kampanyası da baÅŸlatıldı: "Mısır'ın yok olmaması, Türkiye tarzı rejimin askerin koruması altında olduÄŸu, ordu ile milletin birlik içerisinde, ulusal kurtuluÅŸ cephesini inÅŸa etmesiyle mümkündür …eÄŸer önümüzdeki bir kaç gün içerisinde bu olmazsa Mısır düÅŸecek ve yıkılacaktır…"
Bu satırlar, Mısır'da 24 AÄŸustos'ta bir milyon katılımlı 'cumhuriyet mitingi' çaÄŸrısı yapan AHP karşıtı tam sayfa bir ilandan. Türkiye'de yaÅŸayanlar açısından artık sıkıcı olduÄŸu kadar tanıdık satırlar bunlar. Mursi'nin seçim zaferi öncesi meclis fesh edilirken; benzer satırları dillendirenler orduyu attığı adımdan dolayı tebrik ediyorlardı. Mursi seçimi kazanınca ilk duyduÄŸumuz 'peki geriye kalan %48 ne olacak?' soruları oldu. Hemen ardından her hangi bir siyasal denklemin en doÄŸal unsuru olan 'kutuplaÅŸma' tartışması baÅŸlatıldı. Åžimdilerde ise "Nil'de yeni Tahran" analizleri, 'sivil dikta' karartmasıyla beraber servis edilmeye baÅŸladı. Yakında "eksen kayması" tartışmaları da baÅŸlayacaktır! Bütün yaÅŸananlardan sonra temel sorumuz ya da dilemmamız ÅŸu heralde: Mısır'ı Mısır'da yaÅŸanacaklardan mı yoksa Türkiye'de yaÅŸanmış olanlardan mı takip etmeliyiz?