Aynı zamanda İbni Haldun Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Köse, Türkiye'nin kuzey Suriye'deki terör örgütlerine karşı düzenlediği Zeytin Dalı Harekatı'na yönelik ABD'den gelen birbirine zıt açıklamaları AA muhabirine değerlendirdi.
ABD'nin PYD'yi sahada müttefik olarak gördüğünü vurgulayan Köse, "Farklı mecralardan birbirine zıt açıklamalar yapılıyor. Karşı karşıyaymış gibi görüntü vermelerinin de Türkiye'yi oyalamak için taktik bir hamle olduğunu düşünüyorum. Karşımızda birden fazla Amerika görüyoruz ama bu karışıklığın şans eseri olduğunu düşünmüyorum." diye konuştu.
Talha Köse, Afrin'e düzenlenen Zeytin Dalı Operasyonu'nun Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) şu ana kadar hazırladığı en iyi operasyonlardan biri olduğunu kaydederek şunları söyledi:
"Fırat Kalkanı operasyonlarıyla bir karşılaştırma yapıldığında gerek kullanılan mühimmat, gerek psikolojik hazırlık, gerek yerel güçlerle yani Özgür Suriye Ordusu ile yapılan iş birliği gerekse de farklı askeri birimlerin koordinasyonu açısından çok daha organize olduğunu görüyoruz. Özellikle nüfuz edici bomba dediğimiz sığınak delicilerin kullanılması bu operasyon açısından en kritik şey.
Çünkü örgütün konumlandığı yerlerde 90 santimetrelik beton siperler oluşturulmuş, güçlendirilmiş demir de kullanılmış. Bu siperleri obüs atışlarıyla, tank atışlarıyla delmek mümkün değil ancak uçaklar kullanılarak sığınak delen bombalar etkili oldu. Fırat Kalkanı Operasyonu'nda pek kullanılmadığı için PYD bunu hiç beklemiyordu. Burseya Dağı'nın bu kadar hızlı bir şekilde alınmasında en etkili olan unsurun bu olduğunu düşünüyorum."
"ÖSO savaşa çok iyi hazırlanmış"
Talha Köse, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) birliklerinin, Zeytin Dalı Harekatı'na, Fırat Kalkanı'yla karşılaştırıldığında çok daha eğitimli ve hazırlıklı olduğunu ve daha iyi mühimmatlara sahip bulunduğunu savunarak, operasyonun karada yürütülecek en önemli ayağını ÖSO birliklerinin oluşturduğunu kaydetti.Harekatta, insansız hava araçları İHA ve SİHA'lara da büyük görevler düştüğüne değinen Köse, "Operasyon bölgelerinin analizi İHA'lar sayesinde daha isabetli yapılıyor. İstihbarat ve koordinasyon açısından çok iyi kullanıldığını görüyoruz. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu kadar az kayıp vermesinde bütün bunların rolü büyüktür ve cephe hattının bu kadar hızlı bir şekilde geçilmesinde de etkileri büyük oldu." ifadelerini kullandı.
Köse, savaşın bundan sonra meskun mahalde yürütüleceğini hatırlatarak, "Fırat Kalkanı operasyonunda zırhlı araçlarımızın bir kısmı vurulmuştu. Zeytin Dalı operasyonunda ise zırhlı araçlarımızın daha iyi korunduğunu görüyoruz. Türkiye'nin hızlı ilerlemesi, az kayıp vermesi ve sahada çok daha etkin bir şekilde yayılması, bütün bu hazırlığın iyi olduğunu gösteriyor." tespitinde bulundu.
''Birden fazla ABD sadece taktik''
Talha Köse, ABD'nin Münbiç ve Fırat'ın doğu kısmındaki PYD'ye desteğini çekmesi durumunda Türkiye'nin çok daha hızlı ilerleyeceğini ifade ederek, Türkiye'nin karşısındaki en büyük meydan okumanın ABD'nin Türkiye düşmanlığı olduğunu savundu.Washington'da her kafadan ayrı ses çıktığını belirten Köse, "ABD Dışişleri Bakanlığı ile konuşulduğunda PYD'ye destek verilemeyeceği söyleniyor. Başkan Trump'la konuşulduğunda yine benzer bir açıklama yapılıyor. Sahaya bakıldığında PYD adına bütün operasyonu CENTCOM ve Pentagon'un yürüttüğünü, Türkiye'ye karşı son derece düşmanca bir tavır içerisinde olduklarını ve PYD'yi de müttefik olarak tanımladıklarını görüyoruz. "diye konuştu.
Köse, gelişmelere bakınca Türkiye'nin karşısında birden fazla ABD olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"ABD Savunma Bakanlığı Pentagon ile Merkez Kuvvetler Komutanlığı CENTCOM'un PYD'yi açıkça desteklemesine karşılık, Beyaz Saray'ın Türkiye'ye yakın mesajlar vermesi bir oyalama taktiğidir. Birden fazla ABD'nin gösterilmesi taktik de olabilir. Böyle bir karışıklık yaratıp Türkiye'yi oyalamak niyetinde olabilirler. Yaklaşık 1-1,5 senedir devam eden bir karışıklık var. Ben bu karışıklığın şans eseri olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’ye karışıklık görüntüsü vermenin ben açıkçası taktik bir şey olduğunu düşünmeye başladım. Türkiye'yi oyalamak için karşı karşıyalarmış gibi izlenim veriyorlar.
Ben Pentagon ve CENTCOM'u stratejik olarak Türkiye’yi partner olarak görmediğini, uzun vade de PKK/PYD'yle ilişkilerini daha stratejik olarak gördüğünü ve bunun da Türkiye açısından büyük bir risk olduğunu görüyorum. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Başkan da sanki Türkiye'yi oyalıyormuş gibi hissediyorum. Bu açıdan Türkiye'nin artık farklı bir faza geçmesi gerekiyor. Sahada Pentagon ve CENTCOM'un PYD ile müttefiklikleri devam ediyorsa bunun Türkiye açısından dikkat edilmesi gereken bir durum olduğunu algılamamız gerekiyor."
''Arap basını Türk- Kürt çatışması algısı yaratıyor''
Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Ortadoğu Araştırmaları Uzmanı Ali Semin de dünya basını, özellikle Arap basınının Türkiye için "Sınırda Kürtlerle çatışıyor" algısı yaratmaya çalıştığını söyledi.Arap basınının ısrarla bölgede bir Türk- Kürt çatışması algısı yaratmaya çalıştığını belirten Semin, ''Türkiye kendi sınırlarında konuşlanmış terör örgütünü temizlemek için mücadele ediyor. Türkiye sınır güvenliğini sağladıktan ve terör tamamen temizlendikten sonra elbette oradan ayrılacak. Türkiye'nin gözü başka ülkelerin topraklarında değil ama maalesef Türkiye'de bir kısım, dünyada ise birçok medya kuruluşu ve özellikle Arap basını Türkiye'nin bu mücadelesini farklı bir şekilde vermeye çalışıyor. Bu kara propaganda tarzı haberlerde sanki Türkiye orada Kürtlere karşı bir operasyon yürütüyor, sanki bölgede bir Türk-Kürt çatışması varmış gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor.'' dedi.
Semin, Türkiye'nin Afrin'le ilgili özellikle Arap basınının yürüttüğü kara propaganda konusunda ciddi bir kamu diplomasisi oluşturması ve Arap basınının kasıtlı olarak oluşturduğu algıyı kırması gerektiğini kaydetti.
Katar merkezli Al-Jazeera dışında tüm Arap basınının tek ağızdan yayın yaptığını anlatan Semin şunları söyledi: ''Gerek Türkiye gerek Türkiye dışında basının çok ciddi bir şekilde kullanılması gerekiyor. Dışarıda çok fazla yanlı ve yanlış yayın yapılıyor. Türkiye'de TRT Arabi var. Anadolu Ajansı'nın Arapça yayınları var. Bunlar Arap dünyasına ne kadar yansıyor, ne kadar etkili oluyor, bunların çok iyi kontrol edilmesi gerekiyor. Körfez ülkelerindeki Al Jazeera hariç hemen hemen hepsi haberleri Türkler bölgede Suriyeli Kürtlerle çatışıyor şeklinde veriyor. Al-Arabiya, Al-Sharq, Al-Ahram, Al-Hayat gibi Arap basınının ciddi ve güçlü basın-yayın kuruluşları bunu yapıyor. Bu çok riskli bir durumdur.''
Ali Semin, harekatın Türk-Kürt çatışmasına dönüştürülmeye çalışılmasının sadece Türkiye'nin değil bölgede bulunan bütün devletlerin sorunu haline gelebileceği uyarısında bulundu.
Türkiye terörle mücadele ederken Arap dünyasının bu konuda sessiz kalmasının ciddi bir sorun olduğuna vurgu yapan Semin şöyle devam etti:
"Arap Birliği'nin şu ana kadar toplanıp bir karar çıkarması bekleniyordu. Bu sadece Türkiye'nin sorunu değil. 'Türkiye sınırında bir terör devletine izin vermeyiz' demeleri gerekiyordu. Bunu demediler, daha doğrusu diyemediler. Güçleri mi yok, elbette var. Milyarlarca dolar silah almışlar ama iş mücadeleye gelince susuyorlar, bu sorunu üzerlerinden atmak için susmayı ya da kara propaganda yapmayı tercih ediyorlar. Özellikle Suudi Arabistan basını bunu çok rahat bir şekilde yapıyor. Bir terör operasyonundan çok Türk-Kürt çatışması olarak gösteriliyor. Suudi Arabistan medyası kendi toplum yapısının dokusuyla da oynayarak onları Türkiye ile karşı karşıya getirmek istiyor. ''
''Uluslararası medyaya yeterince anlatamadık''
Türkiye'nin uluslararası diplomasinin yanı sıra uluslararası medyayı da mutlaka yönlendirmesi gerektiğini dile getiren Semin, şu önerilerde bulundu:''Türkiye, Arap ülkelerinden gazetecileri çağırıp onlara Afrin operasyonu ya da Zeytin Dalı Harekatı'nı mutlaka anlatması gerekiyor. Türkiye'de herkes az çok İngilizce biliyor ama Arapça bilen insan sayısı çok az ve Arap dünyasında kamuoyu oluşturabilecek yüzlerce televizyon kanalı ve gazete var. Defaatle söylemek gerekirse Türkiye dışında medya ayağının zayıf olduğunu düşünüyorum. Derdimizi dışarıya medyayı kullanarak anlatamadığımızı düşünüyorum."
"Arap baharından sonra sınır güvenliğimiz bozuldu''
Orta Doğu Araştırmaları Uzmanı Semin Türkiye'nin Kürtlerle bir sorunu olmadığın vurgulayarak ''Sorun sınırda yapılanma içinde olan terörist örgüt PYD/YPG'dir. Irak'ın kuzeyindeki gibi bir Kürt oluşumu olsaydı, Türkiye, operasyonlara belki ihtiyaç duymayacaktı.'' ifadesini kullandı.Türkiye'nin 35 yıldan beri bu terör yapılanmasıyla mücadele ettiğinin hatırlatan Semin, ''Türkiye bu terör yapılanmasını sonlandırmak zorunda. Aksi durum Türkiye için büyük bir risk taşıyor. Bakın, Kandil ya da Irak'ın Kuzeyi demiyorum. Bizim ciddi sorunumuz bunlar değil yoksa oralarda müdahale ederdik. Bizim sorunumuz Suriye'deki yapılanma. Suriye'de bulunan terör örgütü başarılı olur ve Akdeniz'e açılırsa bu Türkiye için büyük bir risk haline dönüşür. Bölgede tek aktörlü bir yapılanma yok. Orada kaşımızda ABD var. Afrin'in tam merkezine indiğimize Rusya nasıl bir tepki verecek? Esed rejimi ne tepki verecek? Bunlar orta ve uzun vadede düşünmek zorunda olduğumuz ciddi sorunlar.'' değerlendirmesinde bulundu.
Ali Semin, Arap Baharı'ndan sonra bölgede yaşanan kaosun Türkiye sınırına da yansıdığına dikkat çekerek, şunları kaydetti:
''Türkiye ve dünyada kim ne derse desin Türkiye bu sınır ötesi operasyonunu yapmak zorundaydı. Türkiye bu operasyona başladığında 'Afrin Afrinlilerindir' söylemi ile hareket etti. Türkiye Afrin'de var olan terörü temizledikten sonra bölgeyi yine sahiplerine bırakacak. 'Afrin'de Kürtler yaşıyorsa onlara teslim edeceğim' diyor, yoksa 'Türkmenlere teslim edeceğim' demiyor. Türkiye, sadece PYD/YPG terör örgütünü bölgeden temizlemek için mücadele ediyor.''
[AA, 7 Şubat 2018]