16 Nisan 2017 günü, uzun yıllar sonra tarih kitaplarında Türk siyasi tarihinin önemli günlerinden birisi olarak yer alacak. Üniversite sınavları yapılmaya devam ederse bundan on yıllar sonrasında, öğrencilerin Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş tarihi olarak “c” şıkkını yani 16 Nisan’ı işaretlemeleri gerekecek.
Kabul edersiniz ki 16 Nisan’a kolay gelmedik. 17 Nisan’dan itibaren Türkiye’nin işi de kolay olmayacak. 16 Nisan’a gelirken ülke olarak yaşadığımız zorlukların 17 Nisan’dan itibaren kulağımıza küpe olması lazım. Çünkü 16 Nisan’ı ihtiyaç yapan daha öncesinde Türkiye’nin yaşadığı sistemsel krizler ve bu krizlerin çözülmesi için yapısal çözümlerin üretilememesiydi. Şimdi ise önümüzde iyi değerlendirmek zorunda olduğumuz bir fırsat var.
Aritmetiğin gösterdiği birkaç tane sonuç var. Birincisi, AK Parti’nin kendi oylarını aldığı, MHP’nin halk oylamasındaki desteğinin asgari miktarda kaldığı yönünde. Bahçeli’nin MHP oylarını mobilize edemediği biliniyordu, zira parti içerisindeki kavga içerde de kopuşlar yaşatmıştı. Yine de ilkeli bir duruş sergiledi. AK Parti büyük oranda şu an seçime girse alacağı oy miktarında EVET oyu alarak sistemsel dönüşüm için yeşil ışığa kavuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a halkın gösterdiği teveccüh sonuç açısından da belirleyici oldu.
İkincisi, EVET kampanyasının Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da AK Parti’nin oylarının fevkinde bir desteğe ulaştığı yönünde. Bu da tabi ki kısmen PKK’nın bölgedeki etkinliğinin operasyonlarla hedef alınmasıyla halkın daha rahat seçime gidebilmesi ile ilişkili.
Anketlere pek güvenmem ama birçok işaret halk oylamasının bıçak sırtında geçeceği yönündeydi. Bunun başlıca sebebi ise AK Parti’nin karşısındaki HAYIR bloğunun genişliği ve MHP’nin Bahçeli’ye rağmen EVET saflarına geçmemesiydi. HAYIR bloğunun sadece yurt içindeki aktörlerden oluşmadığını da bu süreçte yakinen gördük.
Millete heyecandan artık gına geldi ama seçim heyecanı aslında Türkiye’de demokratik yapının çalıştığını göstermesi açısından önemli. Sonucunu kestiremeden girilen seçimlerden, halk oylamalarından vs. zarar gelmez. Sonucu tahmin edilememezlik demokrasilerin de kaçınılmazı. Biraz Brexit’i hatırlatıyor. İngiltere’nin AB’den ayrılması gibi hem İngiltere hem de AB için hayati bir kararın %51.9 oyla kabul edildiğini hatırlayın. Yine hatırlayacaksınız karar İskoçya ve Kuzey İrlanda’nın “kalalım” demesine rağmen alınmıştı. Dahası, ABD’deki seçimlerde de çok yakın bir yarış oldu ve Clinton daha fazla oy almasına rağmen başkan seçilememişti.
17 Nisan ile birlikte Cumhurbaşkanlığı sisteminin ne getirdiğini AK Parti seçmeninden CHP seçmenine kadar herkese daha iyi anlatmanın zamanı. İş seçim atmosferine düşünce kimse sistemin gerçekte ne getirdiğini anlama veya konuşma ihtiyacı duymamıştı. HAYIR kampanyası büyük oranda manipülatif ve tepkisel hamlelerle ilerlerken, EVET kampanyası ise sistemin reel getirilerini anlatmaya tam anlamıyla odaklanamamıştı. 17 Nisan’dan başlayarak yeni sistemin tam olarak ne getirdiğini anlatmak ve sistem ile birlikte Türkiye’yi nasıl hep beraber küresel bunalımdan kurtarabiliriz gayreti başlatmak lazım.
Ülke hepimizin. Türkiye’nin ekonomisinin güçlenmesi, siyasi istikrarının sürdürülmesi, güvenlik alt yapısının geliştirilmesi, eğitim veya milli savunma alanlarında ilerleme kaydedilmesi sadece EVET oyu kullananların değil, HAYIR oyu kullananların da faydasına, çıkarına.
[Akşam 17 Nisan 2017].