Türkiye’nin yurt dışında değişik amaçlarla asker bulundurduğu yerlerin bir kısmı bu başlıktaki ülkeler.
Kimisinde Türk askerleri muharip görevler üstleniyor, kimisinde yerel güçlerin eğitimi için oradalar, bazısında ise askerî iş birliğinin göstergesi olarak Türkiye’nin kurduğu üslerde görevliler.
Bu ülkelerin dışında da Afganistan, Kosova ve Irak’ta Türk askerleri bulunuyor. Irak’ta teröre karşı mücadele için, Afganistan ve Kosova’da ise uluslararası barış gücü misyonlarının parçası olarak.
Türkiye içerisinde, başta ana muhalefet olmak üzere bazı kesimler ülkemizin dışarıdaki askerî varlığını sorgulayan söylemlere sahipler. Hatta bundan dolayı hükûmete ağır ithamlarda bulunuyorlar.
Öncelikle şu tespiti yapalım.
İster Türkiye isterse başka bir ülke açısından olsun, yurt dışına asker gönderilmesi her zaman belli riskler içerir. Ama başta ABD, Rusya, Fransa ve Almanya olmak üzere birçok ülke kendi çıkarları doğrultusunda başka ülkelere asker gönderir ve bu riskleri göze alırlar.
ABD’nin Vietnam, Irak ve Afganistan operasyonları oldukça riskli harekâtlardı.
Fransa’nın Mali’deki operasyonu da öyle.
Bu ülkeler arasında özellikle Almanya’nın durumuna dikkat çekmek gerekir.
İkinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra, “bir daha asla savaş yok” (nie wieder Krieg) sloganı geliştiren ve çok uzun bir süre yurt dışına asker göndermekten imtina eden Almanya, NATO savunma alanı dışında askerî misyonlara katılım konusunda yaşanan sert tartışmaların ardından 1990 yılında ilk yurt dışı operasyona onay verdi.
Günümüzde başta ABD önderliğindeki Afganistan ve Fransa önderliğindeki Mali olmak üzere 13 ülkede 3.200’den fazla Alman askeri değişik misyonlar çerçevesinde görev yapıyor.
1990’daki tartışmalar sırasında, Alman askerlerinin ülke topraklarının meşru müdafaası amacı dışında yurt dışına gönderilmesini hukuksuz olarak niteleyen Yeşiller Partisi bile iktidara ortak olduğu 1999 yılında Alman askerlerinin NATO misyonu çerçevesinde Kosova’ya gönderilmesini desteklemişti.
Dünyanın en büyük ticaret devletlerinden biri olan Almanya, ekonomik çıkarlarını korumak için yeri geldiğinde askerî güç kullanması gerektiğini gördüğü için bu politika değişikliğine gitti. Kendi ekonomik çıkarlarını korumak için sadece ABD’nin askerî gücüne güvenemeyeceğini, Amerikan gücüne yaslanmanın kendisine başka maliyetler ürettiğini anladığı için doğrudan sorumluluk alma yoluna gitti.
Türkiye’nin yurt dışındaki askerî varlığını ABD’den ziyade Almanya ile karşılaştırmak gerekir. Zira Türkiye, ABD gibi küresel hegemonya arayışı içerisinde bir ülke değil. Ülkemizin ne askerî ve ekonomik kapasitesi böyle bir hedefe sahip olmaya yeter ne de imparatorluk geçmişinde böyle bir gelenek var.
Ama nasıl Almanya, ülkesini hedef alan mülteci sorunu açısından önemli bir güzergâh olan ve aynı zamanda önemli bir petrol tedarikçisi olan Libya ile ilgilenip Berlin’de bu sorunun çözümü için bir zirve organize ediyorsa, Türkiye de en az Almanya kadar Libya ile ilgilenmek zorundadır.
Yine aynı şekilde, nasıl Almanya’nın Kuzey Irak’ta bir nüfuz alanı oluşturması için Alman askerleri bu bölgede eğitim misyonu çerçevesinde görev üstleniyorsa, Irak’ın komşusu olan ve bu bölgede üslenmiş terör örgütlerinin saldırısı altında kalan Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki askerî varlığı da kaçınılmazdır.
BAE, Libya’da Mısır’dakine benzer bir diktatör inşa etmeye çalışırken, tarihî, ekonomik ve coğrafi açıdan Libya’ya BAE’den çok daha yakın olan Türkiye’nin bu sorundan uzak durması mümkün değildir.
Dünya, Türkiye’deki muhalefetin önemli bir kısmının zannettiği gibi, barışın ve uluslararası hukukun hâkim olduğu bir yer değil maalesef.
Çıkarlarınızı korumak için gerektiğinde başka ülkelere asker göndermek zorunda kalabiliyorsunuz. Tıpkı ABD’nin, Fransa’nın, Almanya’nın ve Rusya’nın yaptığı gibi.
Kaldı ki, Türkiye onların çoğu zaman yaptığı gibi işgalci olarak ya da darbecilere destek vermek için değil, meşru hükûmeti ayakta tutmak (Libya, Katar, Somali) veya teröre karşı mücadele (Suriye, Irak, Somali) çerçevesinde başka ülkelere asker gönderiyor..