SETA > Yorum |
Ne Olacak bu Petrolün Hali

Ne Olacak bu Petrolün Hali?

Siyasi ortamları da karmaşık olan bu zayıf ekonomilerin, petrolden darbe yemeye tahammülü pek kalmadı.

Petrol, küresel dengeleri harekete geçiren güçlü bir yakıt… Geçtiğimiz yıldan beri yaşanan fiyat düşüşü de, bu yakıtın ekonomik ve jeopolitik reaksiyonlarını etkili bir şekilde gösterdi, göstermeye devam ediyor.

Haziran 2014'te 100 doların üzerinde seyreden petrolün yılın devamındaki hızlı çakılışı ve sonrasında toparlanamayışı, Türkiye gibi enerji yoksulu ekonomileri sevindirirken, üretici ülkeler için ise zorluklar doğurmayı sürdürüyor. Söz konusu zorlukların derecesini artıran kritik bir faktör de, rakiplerin davranışlarıyla mücadele etmek. Üstelik bu mücadeleye, OPEC ile dışındakiler arasında olduğu kadar, OPEC içinde de şahit oluyoruz. Geçtiğimiz Cuma yapılan OPEC toplantısının da, bu anlamda bir örnek teşkil ettiğini söyleyebiliriz.

PAZAR PAYINI KORUMAK

OPEC'in, 4 Aralık tarihli toplantısının sonuç bildirgesini okuduğunuzda, tebrik ve teşekkürlerle doldurulmuş metnin içinde birkaç klasik beklenti söyleminden başka bir ifadeye rastlayamıyorsunuz. Oysa metinde arayıp da rastlayamadığımız “üretim tavanı” meselesinin, üzerinde karara varılamamış en esaslı konu olduğunu söyleyebiliriz. Ve aslında bildirgede kararsızlıktan mütevellit beliren bu boşluk, bir nevi “karar” olarak da düşünülebilir. Nitekim önceki bildirgelerde gördüğümüz ve üye ülkelerin uyması teşvik edilen “tavan” mevzuunda bu kez sessiz kalınmış olması, üretici ülkelerin hepten kafasına göre takılacağı anlamına geliyor.

Öte yandan, bu sonuç sürpriz değil. Nedenini ise şu şekilde izah etmek mümkün: OPEC'in tartışmasız lideri S. Arabistan, petrolün yaşadığı son serbest düşüş sürecinde, tercihini fiyat yerine pazar payından yana kullandı. Krallığın sürdürmekte olduğu “pazar payını koruma” refleksi, sahip olduğu düşük petrol çıkarma maliyetleri ile finansal dayanıklılıktan güç alırken, yeni şartlarda hayatta kalamayanları oyundan atma güdüsü de barındırıyor.

Tam bu noktada, özellikle S. Arabistan'ın hasım bellediği ABD kaya petrolü üreticilerinin, yaşanan süreçte darbe yediğini belirtmek gerekir. Petrol devinin işte bu bağlamda, kendisini yaşatırken bir kısım rakibi öldürecek fiyat seviyelerine razı olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim üretimin kesilmesi halinde toparlanacak fiyatların yüksek maliyetli üreticilere hayat vereceğinden korkan S. Arabistan, yeni bir arz fazlasına götürebilecek bu ihtimalin kendi açısından anlamsızlığına işaret ediyor. Buradan hareketle üretimini düşürmeye yanaşmayacağını gördüğümüz Krallık, OPEC'in de etkili bir adım atamamasını beraberinde getiriyor.

İRAN ENDİŞESİ

S. Arabistan'ı bu şekilde davranmaya sevk eden, sadece ABD ve Rusya gibi grup dışı aktörler değil. Zira OPEC içinde sesi güçlenen İran da, onu endişelendirenler arasında. Hatta Cuma günkü toplantıdan bir tavan çıkmamasında da, İran'ın tutumu etkili oldu. Nitekim İran, nükleer anlaşma sonrası beklediği yaptırımsız yeni hayatta, tam üretim kapasitesini gerçekleştirmek istiyor. Bu ise, kesintiye gitme konusunda “ben yokum” demesini beraberinde getiriyor.

Bir başka deyişle İran, üretimi kısmak şöyle dursun, 2016 yılında artışa geçmeyi hedefliyor. S. Arabistan'ın ise, İran'a kendi pazarlarından ekmek yedirmeye hiç niyeti yok. Özellikle de Yemen ve Suriye'deki alevler yatışmazken… Dolayısıyla, İran'a güç kazandırma ihtimali de, S. Arabistan'ın üretimi azaltma düşüncesini iyice ortadan kaldırıyor.

TAHAMMÜL ETMEK

Peki, üyelerin tahammülleri nereye kadar?

Kuveyt, Katar ve BAE'den oluşan Körfez cephesinin, şimdilik rahat bir ekonomik pozisyonda olduğunu söyleyebiliriz. S. Arabistan ise nispeten avantajlı dedim ancak gidişatın bütçe baskılarına yol açtığı biliniyor. Dolayısıyla Krallığın dayanma gücü nispeten iyi ancak ebedi de değil.

Öte yandan, Libya, Cezayir, Venezuela ve Nijerya gibi üreticiler sıkıntıda. Siyasi ortamları da karmaşık olan bu zayıf ekonomilerin, petrolden darbe yemeye tahammülü pek kalmadı. Bu nedenle İran'ın safında sayılabilecek bu üreticiler, S. Arabistan önderliğindeki Körfez ülkelerinden fedakârlık bekliyor. Dolayısıyla da hiç biri, Cuma günü çık(may)an sonuçtan memnun değil. Tabii onlar memnun olsun veya olmasın, S. Arabistan kendi tahammül gücünü zorlarken, petrol fazlasında boğulanların da gözünün yaşına bakmayacak. Hele de İran'ın elini görmeden ve Irak'tan destek almadan…

BEKLE VE GÖR

Tabii burada, OPEC dışı aktörlerin de nasıl davranacağı önemli... Sorun çıktığında neden hep OPEC sorumluluk alsın? Rusya başta olmak üzere teşkilatın dışındaki üreticiler dâhil herkes birlikte harekete geçmedikten sonra, özellikle S. Arabistan bu bakış açısında olacak. Rusya'nın ise, geçtiğimiz aylarda OPEC ile görüşmeler yaptığı biliniyor ancak ortak bir adım atma ihtimali henüz çok uzak. Mevcut durumda tarafların “bekle ve gör” stratejisine devam edeceğini ifade edebiliriz.

Tam bu noktada, OPEC'in, arz-talep beklentilerini de belirtmekte fayda var. Zira Kasım raporunda teşkilatın; 2016'da küresel talebin artma, OPEC dışı arzın ise hafif daralma yönünde hareket edeceğini belirtmesi, fiyatlarda aşağı yönlü ciddi bir risk öngörmediğine işaret ediyor. Tabii kendi de statükoda kalır ya da ciddi bir artışa geçmezse… Raporda geçen arz daralmasındaki en belirgin kastın ise, ABD'deki üretime dair azalma olduğunu not düşeyim. Buna paralel olarak, Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarının da, 2016'da OPEC dışı arzın daralacağına işaret ettiğini ekleyeyim. Dolayısıyla bu beklentilerin de, S. Arabistan'ın aksiyona geçmeden piyasayı izleme yaklaşımını desteklediği ifade edilebilir.

Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde talep kanadında hızlı toparlanmalar kısa sürede beklenmezken, arz tarafında ise İran ve ABD'nin gidişatı piyasaya yön verecek en belirleyici unsurlar olacağa benziyor. Dolardaki hareketlerin de etkileyeceği dalgalı petrol seyrinin, “sesi güçlü” petrol aktörlerince belirleneceği ortadayken, fiyatların düşük seviyelerden toparlanması ise henüz ufukta görünmüyor. Bu ise, Türkiye ve diğer petrol ithalatçısı ekonomilerin bir süre daha yüzlerindeki tebessümü koruyacakları anlamına geliyor.

[Yeni Şafak, 8 Aralık 2015]