2015 yazı Türkiye'nin terörle mücadelesi açısından önemli bir dönüm noktası idi. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasında Türkiye'yi istikrarsızlaştırma konusunda yeni bir fırsat alanının doğduğunu hisseden terör örgütleri PKK, DAEŞ ve DHKP-C eşzamanlı olarak Türkiye'ye saldırılarını yoğunlaştırdılar. Türkiye'nin Kürt sorununu çözme konusundaki en ciddi girişimlerinden biri olan çözüm sürecini de bitiren bu saldırılar aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası itibarını da zedelemeyi amaçlıyordu. Devlet içerisinde yapılanmış FETÖ ile irtibatlı unsurlar ise Türkiye'yi DAEŞ ile irtibatlandırmaya çalışan propagandaya malzeme üretmekteydi.
Çözüm süreci boyunca şehirlerde yığınak yapan PKK askeri olarak ağır bir mağlubiyete uğradı. Şehir savaşlarında istediğini bulamayan PKK bu sefer sivilleri hedef alan terör eylemlerine ağırlık verdi. DAEŞ ise Suruç, Ankara, Taksim, Sultanahmet, Atatürk Havalimanı ve Kilis'e yönelik saldırıları ile Türkiye'yi hedef aldı. DAEŞ'in Türkiye içerisindeki operasyonel unsurları güvenlik güçlerince önemli ölçüde kontrol altına alındı ancak dışarıdan gelmekte olan tehditler konusundaki riskler devam etmektedir.
Farklı örgütler tarafından yapılsa bile koordineli ve planlı bir görüntü arz eden bu terör saldırıların nihai amacının Türkiye'yi istikrarsızlaştırarak siyaset dışı iç ve dış odakların müdahalelerine açık hale getirmek olduğu 15 Temmuz sonrası daha açık görünmektedir.15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişiminin bastırılmasının ardından ortaya çıkan alışık olmadığımız milli mutabakat ve uzlaşı görüntüsü ise Türkiye siyaseti açısından yeni bir döneme işaret etmektedir. Zira kendi içinde mutabakat ve uzlaşı sağlamış güçlü bir Türkiye siyaset dışı odakların müdahalesine daha az açık olacaktır. Bu nedenle Türkiye'yi hedef alan iç ve dış mihrakların 15 Temmuz sonrasındaki temel hedefi bu birlik hissini bozacak eylemler olacaktır. Güvenlik kurumlarındaki FETÖ sızmalarından dolayı yaşanabilecek geçici dalgalanma ise terör örgütlerince yeni bir fırsat penceresi olarak görülebilir ancak böylesi eylemler 15 Temmuz sonrası mutabakatın ruhu ile ters düşmektedir. Bu nedenle bu eylemler siyasi ve toplumsal bir karşılık bulmayacak veözellikle PKK'nın çöküşünü hızlandıracaktır.
Nöbetleşe ihanet Nöbetleşe ihanet yürüten FETÖ, PKK, DAEŞ ve DHKP-C gibi örgütlerin güvenlik açığı nedeni ile ortaya çıkan yeni fırsat penceresini değerlendirip Türk toplumunun sinir uçlarına dokunma çabaları olacaktır. PKK son dönemde sivilleri de hedef alan eylemlerini kendi toplumsal tabanı olabilecek bölgeler dışında yoğunlaştırmışdurumda. Elazığ, Mardin, Bitlis, Van ve hatta Karadeniz'in bombalı eylemler ve saldırılariçin özellikle seçilmiş olmaları buna bağlanabilir. Türkiye devletine karşı bir başarı sağlamayacağını anlayan PKK başta kendisi ile işbirliği yapma eğilimde olmayan Kürtleri hedef almaktadır. Onun dışında da "Kürt karşıtı" veya milliyetçi eğilimin hakim olacağı yerler hedef alınacaktır. Toplumsal gerilim ve kutuplaşmanın artırıldığı yeni bir ortamın hazırlanmaya çalışıldığını görmek zor değil. Ancak Türk toplumu 15 Temmuz gecesi bir millet olduğunu dosta ve düşmana göstererek önemli bir eşiği aşmıştır.
Bahsi geçen terör örgütleri, Türkiye'deki bütün siyasi ve toplumsal aktörlerin kendini yenilemeye çalıştıkları ve eski düşmanlıklarından arındıkları bu yeni ortamda kendi arkaik söylem ve eylemlerini devam ettirmekte ısrar etmektedirler. Özellikle DHKP-C ve PKK gibi silahlı terör örgütlerinin, Türkiye'nin mevcut ortamında toplumsal ve siyasi bir karşılıkları kalmamıştır. Bu örgütler, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu bölgenin şartlarından istifade ederek taşeron eylemlerini ağırlık vermekteler. DAEŞ'i ise bu aşamada daha çok dış tehdit olarak görmek doğru olacaktır.
Türkiye'nin bundan sonraki dönemdeki önceliğinin bu örgütleri artık Türkiye'ye hasmane politikalar güden mihraklar açısından kullanışlı taşeronlar ve araçlar olmaktan çıkarmak olmalıdır. Bu örgütlerin varoluşu bizzat radikalleşme ve şiddetin membaı haline gelmiştir.Terörle mücadele konusunda Türkiye'nin önceliği bu örgütleri lider kadrolarından başlamak üzere tasfiye etmek olmalıdır. Ancak bölgesel şartlar nedeni ile böylesi bir mücadelede bölgedeki aktörlerle diplomatik ilişkileri yönetmek daha hassas hale gelmiştir. Türkiye'de siyasetçiler ve karar alıcıların dikkat etmesi gereken diğer bir husus ise 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimine Türkiye'deki hemen bütün kesimler gibi karşı koyan Kürt vatandaşların, yeni mutabakat ortamının temel unsurlarından biri olduklarını hissini taşımalarının sağlanmasıdır. Böylesi bir yaklaşım, PKK'ya silahlı darbeden daha fazla zarar verecektir.
[Sabah Perspektif, 20 Ağustos 2016].