24 Mart Pazar günü, iç ve dış siyasette sorunlarını aşamayan ve siyaseten çalkantılı günler geçiren Makedonya’da yerel seçimler yapıldı. İktidardaki milliyetçi İç Makedon Devrimci Örgütü - Makedonya'nın Ulusal Birliği Demokratik Partisi (VMRO DPMNE) liderliğindeki blok ilk turda 80 belediyenin 25’ini alırken, Arnavut Demokratik Entegrasyon Birliği (BDİ) ise 8 belediyede zafer elde etti. Türkler ilk turda sadece Türk Demokratik Partisi’nin (TDP) adayının seçilmesiyle 1 belediyede başkanlık koltuğu çıkartabildi. Bu rakamlara göre 2. tura kalmadan yerel seçimlerin mutlak galibi iktidardaki VMRO, BDİ ve TDP partileri oldu. Zira Makedon ana muhalefet partisi Sosyal Demokrat Birliği (SDSM) sadece 5 belediyede seçimleri kazanırken, Arnavut muhalefet partisi Arnavut Demokrat Partisi (PDSH) hiçbir belediye başkanlığını alamadı.
Mevcut rakamlara bakıp Makedonya’daki yerel seçim sonuçlarını daha sağlıklı gözle okumak için ülkedeki genel siyasi atmosferi ve seçim sürecini genel bir çerçeveye oturtmak gerekiyor. Bu açıdan, Makedonya’daki yerel seçimleri mercek altına alırken ülkenin iç politik dinamiklerini ve seçimleri etkileyen parametreleri göz önünde bulundurmak gerekliliği duruyor.
Kimlik siyasetinden taviz vermeyen Makedon ve Arnavut politikacılarının ülkede ayrılıkçı söylemlere neden olacak kadar provokatif bir retorik kullanmaları dikkat çekici.
Makedonya’daki yerel seçimler öncesi atmosfere bakıldığında, belediyelere hizmet vaat eden yerel seçim kampanyalarından ziyade etnik kimliklerin ön plana çıkarılması, ülkedeki çatlakları derinleştirecek bir tablo ortaya koydu. Seçim kampanyalarında iktidar ve muhalefet partileri arasındaki şiddetli kavgaların yanı sıra, kimlik siyasetinden taviz vermeyen Makedon ve Arnavut politikacılarının ülkede ayrılıkçı söylemlere neden olacak kadar provokatif bir retorik kullanmaları dikkat çekiciydi. 2001’de Makedonlar ve Arnavutlar arasında yaşanan derin etnik krizin etkisi ve geçen yıl iktidardaki VMRO ile ana muhalefetteki SDSM (Sosyal Demokratlar Birliği/Makedon) Partisi arasında yaşanan sorunlar ve ülkenin AB ve NATO üyeliği ile ilgili yaşadığı sorunlar sebebiyle oluşan siyasi istikrarsızlık, yerel seçimlere doğasından öte bir anlam kazandırdı.
Bu koşullar altında yerel seçimlerin sonuçları üç soruya cevap verecekti: Birincisi, sonuçlar ne olursa olsun seçim sonrası oluşacak siyasi atmosferin ülkeyi erken seçime itip itmeyeceğiydi. İkincisi, ciddi kampanyalara rağmen Sosyal Demokratların milliyetçi Makedonlara karşı güç kazanıp kazanmayacağıydı. Üçüncüsü ise, ülkedeki (temelde Makedon ve Arnavut) etnik unsurların yerel temsildeki gücünün ciddi bir değişim gösterip göstermeyeceğiydi.
MAKEDON PARTİLERİN KAVGALI YARIŞI
2012 Aralık ayında ana muhalefet ve iktidar arasında yaşanan bütçe tartışmasının karşılıklı fiziksel saldırılara kadar varan büyük kavgalara dönüşmesi, Makedonya’yı bir anda hem bölge hem de Avrupa’nın gündemine taşıdı. Yaşanan bu kriz, daha sonra ana muhalefet partisi lideri Branko Crvenkovski’nin inisiyatifiyle iktidara karşı kapsamlı bir eyleme dönüştürüldü. Ardından Sosyalist SDSM Partisi ile iktidardaki milliyetçi VMRO partisi, yaklaşan seçimler öncesi birbirlerini suçlayarak oluşan kargaşa ortamından siyasi kazanç sağlamaya çalıştı. SDSM yerel seçimleri boykot etmeye hazırlanırken, AB’den gelen baskılar muhalefetin yeniden seçimlere katılma kararı almasını sağladı. Ancak bu yaşananlar sosyal demokrat ve milliyetçi Makedonlar arasındaki gerilimi azaltmadı. Özellikle Arnavutlara verilen haklar ve Yunanistan ile yaşanan isim problemi hususunda daha yumuşak tavırlar vaat eden Sosyal Demokratlar bu seçimlere olağanüstü bir anlam yükledi. Milliyetçi VMRO partisi ise Sosyal Demokratların bu tutumunun aksine geleneksel kimlik politikaları güden çizgisinden kopmayarak, hem Yunanistan problemi hem de Arnavut siyasetçilere yönelik çok daha sert bir dil kullandı. Bu çetin kavgadan milliyetçiler kazançlı çıktı ve milliyetçi coşkuları sürekli artış gösteren Makedon seçmeni, tavizkâr sosyal demokratlara bu seçimlerde de fırsat vermedi.
ETNİK TANSİYONU ARTIRAN UNSURLAR
Ülkedeki en büyük azınlık grubu Arnavutların iktidar ortağı olan BDİ (Demokratik Entegrasyon Birliği) Partisi’nin, Şubat ayında bir savaş kahramanı olarak telakki edilen Talat Xhaferi isimli eski UÇK (Milli Kurtuluş Örgütü) komutanını Savunma Bakanı olarak ataması Makedonları bir hayli kızdırmıştı. 2001’de Makedon savunma güçleri ile çatışan UÇK komutanlarından biri olması sebebiyle Xhaferi’nin Savunma Bakanlığı’na getirilmesini provokasyon olarak nitelendiren Makedon siyasetçiler bu duruma şiddetli tepki gösterdiler.
Siyasi kutuplaşmanın sokağa taşması Makedon ve Arnavutlar arasında artık alışılagelmiş etnik kavgaları beraberinde getirdi. Bu gerginlik durumu ise seçim sonuçlarına iki şekilde yansıdı. Birincisi, Xhaferi’nin Savunma Bakanlığı’na getirilmesi, tahrik olan Makedon kanatta milliyetçiliğin, dolayısıyla da VMRO partisinin oylarının yükselmesine neden oldu. Öte yandan ise bu hareketiyle Arnavut BDİ partisi, eski bir UÇK komutanını böylesine kritik bir pozisyona getirerek bir nevi Makedonlara karşı siyasi zafer ilan etti ve bu riskli hareketinin meyvelerini seçim sandıklarında fazlasıyla topladı.
Ancak seçim sürecinde yaşanan bu gelişmeler Makedon ve Arnavutlar arasındaki etnik tansiyonu fazlasıyla arttırdı. Öyle ki, iki azılı rakip olan Makedon SDSM ve VMRO partileri bile Arnavut kökenli adaylara karşı Kırçova ve Struga şehirlerinde tek aday göstererek ortak hareket etti. Neyse ki, bu durum sonuçlara yansımadı ve Kırçova’da buna rağmen Arnavut aday kazanırken, Struga’da ikinci tura gidildi. Arnavut BDİ partisi ile PDSH partilerinin ise “Büyük Arnavutluk” söylemini seçim kampanyalarında hararetli bir tonda dillendirerek ayrılıkçı ifadeler kullanması seçim atmosferini geren bir başka unsur oldu. Bu durumlar, etnik siyasetin Makedonya’da halen ne denli önemli bir rol oynadığını gösterir nitelikteydi.
SEÇİMLER NEDEN ÖNEMLİYDİ?
Yunanistan ile yaşanan isim problemi nedeniyle AB ve NATO üyeliği sürecinde ilerleme kaydedemeyen ve iç siyasette bir türlü istikrarı yakalayamayan Makedonya, bu seçimlerde ciddi bir sınavdan geçti. Seçim günü herhangi bir olayın yaşanmaması sevindirici bir durum iken, sandıktan çıkan sonuç ülkede milliyetçiliğin artışına işaret ediyor.
Seçimleri milliyetçi oylarla kazanan ancak kendini merkez sağ partisi olarak nitelendiren ve entegrasyon politikalarından taviz vermeyen VMRO lideri ve Başbakan Nikola Gruevski kullandığı etnik kimlik retoriğinden vazgeçmiyor. Yunanistan’la yaşanan isim problemi hususunda sergilediği sert ve tavizsiz tutumları nedeniyle eleştirilen Başbakan Nikola Gruevski, hem Sosyalist Makedonlar hem de Arnavutlar tarafından şovenizm yapmakla suçlanıyor. Üsküp meydanına diktirdiği heykeller ve diğer açıklamalarıyla Yunanistan ile uzlaşmak yerine Makedon kimliğine güçlü bir şekilde vurgu yapan Gruevski, bu seçimlerde oy kaybetmesi durumunda önümüzdeki seçimlerde SDSM önderliğinde yeni bir koalisyon hareketinin oluşmasını teşvik edebilirdi. Arnavutların milliyetçi söylemlerine Makedon milliyetçiliğini öne çıkararak cevap veren Gruevski’nin bu seçimlerde sergileyeceği performans, hem bölge hem de AB tarafından merakla bekleniyordu. Belki de beklentiler daha makul yaklaşımları olan Sosyal Demokratların bu seçimlerden biraz güçlenerek çıkması yönünde idi, ancak seçim sonuçları Makedonya’nın sorun teşkil edecek seviyedeki milliyetçilik dalgası ile etnik bariyerlerin halen diri olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.
Bu açıdan Makedonya’daki yerel seçimler şimdilik erken seçim tartışmalarını azalttı. SDSM partisi bu seçimde de ağır yara aldı ve ülkedeki etnik söylemin sandık sonuçlarına halen doğrudan tesir ettiği ortaya çıktı. Yerel idarede etnik mücadelenin ne kadar güçlü olduğunu gösteren bir başka örnek de Başbakan Gruevski’nin, “Kırçova’yı Arnavutluk’a çevirmelerine müsaade etmeyeceğiz, bu sefer bu belediyeyi biz alacağız” ifadesinde açıkça görülüyor. Dolayısıyla pazar günkü seçimlerde, ülkenin yerel sorunlarından çok ulusal siyasetin ön planda tutulduğunu belirtmek abartılı olmayacaktır.