SETA > Yorum |
CHP nin Oyala ve Meşgul Et Taktiği

CHP’nin Oyala ve Meşgul Et Taktiği

CHP, Türkiye’nin sorunlarının çözümü için siyaset üretmek yerine, AK Parti karşıtı çıkar ve elit gruplarının tavsiyesine uyarak popülist, soyut ve muğlak siyasal söyleme devam edeceğe benziyor.

CHP, kendi oylarının yüzde 25’i geçmediğini bildiği için 16 Nisan’ın ardından yeni sistemde yeni arayışlara girmek zorundaydı. Yüzde 50’yi hedeflemesi için aynı anda hem HDP’ye hem de seküler milliyetçi kesimlere mavi boncuk dağıtması gerekiyordu.

CHP’nin geleneksel tabanı olan Kemalist sol kesimle ilgili fazla bir şey yapmasına gerek yoktu. CHP ister HDP’ye yanaşsın isterse FETÖ söylemlerinin taşıyıcılığını yapsın bu çevrelerin her koşulda zaten CHP’den başka bir yere gitmediği malumdu.

Vatan Partisi tabanı Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi Kemalist kodlarından uzaklaştırdığı eleştirisini yapsa da, yine bu çevrelerin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti karşıtı bloka oy vereceği varsayıldı.

Bu bakış açısından hareketle, 16 Nisan sonrasında Kılıçdaroğlu’na AK Parti karşıtı kesimleri “blok siyaseti” etrafında toplamak için “bir şeyler” yapması gerektiği söylendi.

Bunun için 16 Nisan öncesi CHP ve Kılıçdaroğlu’nun başvurduğu “popülist”, “muğlak”, “geçici” ve “soyut” siyasetin aynısının devam ettirilmesi ve buna yenilerinin eklenmesi gerekliydi.

HDP, Akşener destekçileri, FETÖ’cüler, Saadet Partisi yönetimi, Vatan Partisi çevreleri gibi kesimlerin aynı söylemi benimsemese bile sadece AK Parti karşıtlığında konumlanmalarının sürdürülmesi önemliydi.

AK Parti karşıtı çıkar grupları ve elitleri, CHP öncülüğünde “oyalama ve meşgul etme taktiği” ile, bu çevrelerin 2019’a kadar Erdoğan ve AK Parti karşıtlığında konumlanmalarını sağlayacak bir yol haritasının oluşturulması fikrini ortaya attılar.

Bunun için önce Ankara’dan İstanbul’a bir aya yakın sürecek bir yürüyüş başlattılar. Bu yürüyüş aslında yüzde 48’lik “hayır” oylarının ortak bir siyasi enerjiye dönüşüp dönüşmediğini test etme amacını taşımaktaydı.

Kimlerin ve hangi kesimlerin bu yürüyüşü desteklediği tespit edilerek bir sonraki adımda yüzde 48 için ne yapılması gerektiğine karar verilecekti.

Yürüyüşe farklı kesimlerden eski siyasetçilerin destek vermelerine rağmen, aslında CHP ile birlikte yürüyüşün esas sahiplenicileri HDP ve FETÖ’cülerdi. Özellikle geleneksel ve sosyal medya üzerinden bir tarama yapıldığında bu durum daha net anlaşılıyordu. HDP yöneticileri, yürüyüşe gelerek bizzat destek verdiler. Ama HDP’nin dominant bir görüntü vermesi de engellenmeye çalışıldı. HDP’yi dengelemesi için Meral Akşener’in de yürüyüşü desteklediği tekrar edildi.

Ancak bu çabaya rağmen CHP yönetimi, HDP ve FETÖ ittifakı eleştirilerinden kurtulamadı. Dolayısıyla seküler milliyetçi ve Kemalist kesimlerde oluşan rahatsızlığı gidermek için “Çanakkale ruhu”nu dikkate alarak, bu şehirde bir kurultay düzenlediler.

Ancak, bazı CHP’lilerin “Çanakkale ruhu”na yakışmayacak şekilde şehitlikte içki içmeleri, CHP’nin amaçladığının tam tersi bir sonucu ortaya çıkardı.

Kamuoyunda kurultayla ilgili “adalet”ten daha çok, kurultay öncesi yayınlanan “atletli görüntü” ve şehitlikte içki içilmesi konuşuldu.

Kemal Kılıçdaroğlu tüm bu tartışmalar arasında kurultay sonunda bir bildiri okudu. Bildiri tam da amaçlandığı gibi, sadece soyut konular üzerinden bir AK Parti ve iktidar eleştirisini içeriyordu.

Bildirinin içeriğinde Türkiye’nin mevcut sıcak sorunları ile ilgili sadece “eleştiri” var. Çözüme yönelik bir çerçeve yok.

Örneğin, FETÖ ile mücadele eleştiriliyor ancak, bu mücadelenin zorluğu dikkate alınmıyor. Nasıl mücadele edileceği ile ilgili somut bir öneri yok. “15 Temmuz” ve “Çanakkale ruhu” yerine bildiride FETÖ’nün “kontrollü darbe” söylemine hizmet eden “20 Temmuz darbesi” söylemi tekrar ediliyor.

Daha öncekilerde olduğu gibi bildiri hazırlanırken, “dışarının” Türkiye’ye yönelik eleştirisi tekrar edilmiş. Bunun yanında “dışarısı” için kullanışlı malzeme ve söylem üretmeye özen gösterilmiş.

CHP ve yönetimi, Türkiye’nin sorunlarının çözümü için siyaset üretmek yerine, AK Parti karşıtı çıkar ve elit gruplarının tavsiyesine uyarak popülist, soyut ve muğlak siyasal söyleme devam edeceğe benziyor.

Ama siyasetteki gelişmeler, CHP’nin bu “oyala ve meşgul et siyaseti”ni daha fazla sürdürmesine imkân vermeyecek. Bayramdan sonra bu kesimler, kendi içlerinde alttan alta devam eden tartışmaları açıktan yapmaya başlayacaklar.

[Türkiye Gazetesi, 31 Ağustos 2017].