Akşener'in "HDP'yi PKK'nın yanında konumlandırdığını" söyleyerek başlattığı tartışma, ittifakların geleceğini gündeme taşıdı. Kendisine manevra alanı açan Akşener, hem HDP'nin PKK terörüyle arasına mesafe koyamadığını hatırlattı. Hem de "üçüncü bir ittifak mı kuruluyor?" polemiklerini canlandırdı. Canlandırdı diyorum zira SP Genel Başkanı Karamollaoğlu Kasım 2019'dan itibaren "yeni ittifaklar kurulabileceği" görüşünde.
Son tartışma üzerine de Millet İttifakının mecburi bir seçim ittifakı olduğunu hatırlatarak "seçime doğru yeni ittifakların" ortaya çıkabileceğini söyledi. Cumhur ittifakının karşısında konumlanan partilerin arasında iş birliği arayışı devam edecekse de seçimler ufukta görünmeden adı konulmuş ittifakların oluşmasını zor görüyorum. CHP ve HDP "demokrasi ittifakından" bahsediyor. Ancak muhalefetteki diğer partiler seçim gelmeden kendilerini bu ikiliye angaje etmenin dezavantajlarını şimdiden taşımak istemezler. Özellikle de HDP'nin... Son iki günde PKK, Van'da karantinadakilere yardım götüren Vefa Sosyal Destek Grubuna saldırırken, beş HDPli belediye başkanı göz altına alındı. Türkiye'nin PKK ile mücadelesi üç ülkede de etkin şekilde devam ederken HDP içindeki Türk solu ve Kürt etnik milliyetçileri arasındaki anlaşmazlık sürüyor. Kandil'in güdümünden çıkamayan HDP'nin kendisini marjinallikten kurtaracak bir siyaset üretmesi beklenmiyor. HDPlilerin "Kürt sorununa sahip çıkmaya" çağırdığı CHP'nin de bu partiyi meşrulaştırmakta daha ileri gitmesi zor. Akşener'in son açıklaması işi daha da zora soktu.
İttifakların kimyası
Mevcut ittifakların dinamikleri ve kimyası hayli farklı. Cumhur ittifakı 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve sonrasındaki saldırılara karşı Türkiye'yi koruma amacıyla kurulan bir birliktelik. Sadece seçim ile sınırlı değil. Türkiye'nin gelen dünyada bağımsız ve güçlü aktörlük iddiasını gerçekleştirme niyetinde. Cumhurbaşkanlığı sistemini kurumsallaştırarak ülkenin temel meselelerinde "milli-yerli" duruş sergiliyor. Millet İttifakı ise oldukça gevşek yapılı ve seçim dönemlerinde daha aktif olan bir birliktelik. İdeolojileri birbirine zıt partiler Başkan Erdoğan karşıtlığında birleşiyorlar. Bunun dışında tek ortak nokta parlamenter sisteme dönme isteği. Şimdi sorular şunlar: Akşener'in yeni hamlesi ile SP ve yeni iki parti bir araya gelerek üçüncü bir ittifak kurar mı? Bu oluşum, Millet İttifakının gevşek yapısından ayrılmak anlamına gelir mi? Dört parti, yeni ve farklı bir ortak söylem kurabilir mi? Seçim görünmeden SP, GP ve DEVA genel başkanları neden Akşener'in gölgesine girsinler?
Akşener'in eli güçlenir mi?
Formu ne olursa olsun üçüncü bir ittifakın İP'in lehine olacağı açık. Pazarlık payını yükselten Akşener'e olası "ortak cumhurbaşkanı adayı" belirlemede avantaj verir. Tıpkı 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin adayı üzerindeki belirleyici rolü gibi. AK Parti'den ayrılarak kurulan yeni partiler için böylesi bir oluşum iddialarının küçülmesini kabullenmek demek. Henüz kendilerine has bir muhalif söylem üretebilmiş değiller. GP, AK Parti geçmişiyle "hesaplaşma" refleksi ile sert söylem kuruyor. Zaten CHP'nin bayraktarlığını yaptığı "otoriterleşme" eleştirisinin peşine düşüyor. Bu haliyle Erdoğan karşıtı argümanları tazelemekten öteye geçemiyor. DEVA ise "ekonomik kriz geliyor, biz hızla çözeriz" iddiasının dışında bir çizgi oluşturamadı. Şimdiden üçüncü bir ittifakta yer alarak bu iki parti, CHP'nin peşine takılma eleştirisinden kurtulmayı umut edebilir. Ancak İP'in gölgesinde siyaset, Akşener'in hesaplarında ikincil öge olmayı kabullenmek demek. Bütün bunlar üçüncü ittifakın ancak seçim döneminde Cumhur ve Millet ittifakları ile pazarlık için kurulabileceğini gösteriyor.
[Sabah, 16 Mayıs 2020].