SETA > 5 Soru |
5 Soru Koronavirüsün Avrupa da Neden Olduğu Siyasi Gerilimler

5 Soru: Koronavirüsün Avrupa’da Neden Olduğu Siyasi Gerilimler

AB ve Birliğe üye ülkeler Koronavirüs krizine nasıl bir tepki verdi? AB üyesi ülkelerin karar aldıkları ihracat yasakları nelerdir? Korona tahvili (Corona Bonds) tartışmalarında hangi AB ülkesi nerede durmaktadır? AB’ye yönelik Birlik içinden ve dışından gelen tepkiler nedir? AB’nin eleştirilere cevabı ne oldu?

  1. AB ve Birliğe üye ülkeler Koronavirüs krizine nasıl bir tepki verdi?
17 Mart 2020’de Avrupa Birliği (AB) dış sınırlarını bir ay süreyle kapattı. Fakat bu süreçte AB’de sadece dış sınırların kapatılması gündeme gelmedi. Aynı şekilde Schengen üyesi ülkeler arasında da bu yönde bir tutum sergilendi. AB üyesi ülkeler de birbirleriyle olan kara, deniz ve hava yolu sınırlarını kapatarak ya da sınır geçişlerini kısıtlayarak içe dönük bir acil durum siyaseti gözettiler.

AB ülkelerinin sağlık ekipmanları, koruyucu maskeler ve solunum cihazlarının yurt dışına çıkarılmaması için adım atmaları, bu malzemelere el koyarak ihracat yasağı getirmeleri oldukça tartışılmıştır. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen Birliğe üye ülkelerin yalnız başına hareket etmelerini, birbirlerine yönelik tek taraflı ihracat yasakları koymalarını ve sınır kontrollerinin yürürlüğe sokulmasıyla Avrupa’da iç pazarın bozulmasını sert bir şekilde eleştirmiştir. Buna rağmen aynı AB Komisyonu 14 Mart’ta Birlik dışındaki üçüncü ülkelere yapılacak olan sağlık ekipmanlarının ihracatı için izin alınmasını zorunlu hale getirme kararı almıştır. Alınan bu kararlar ve yapılan açıklamalar hem AB içinde ciddi gerilimlere neden olmuş hem de halihazırda AB üyesi olmayan Sırbistan gibi Balkan ülkelerinin tepkisine yol açmıştır.

Koronavirüs (COVID-19) krizinin AB ve komşu ülkeler için derin bir insani krize dönüştüğü görülmüştür. Hem AB üyesi ülkelerin kendi aralarında hem de Birlik üyesi ülkeler ile önemli ticari partnerleri olan EFTA ülkeleri (İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve İsviçre) arasında maske ve solunum cihazları savaşları yaşanması oldukça tartışılmıştır. Krizin uzun vadede beraberinde getireceği ekonomik ve sosyal sorunların başta AB ülkeleri olmak üzere tüm kıtayı ve komşu ülkeleri etkileyecek bir istikrarsızlığa sebep olacağı açıktır. Fakat kısa vadede AB’nin imajının hem Birlik içinde hem de Birlik dışında çok ciddi zarar gördüğü açıktır.

  1. AB üyesi ülkelerin karar aldıkları ihracat yasakları nelerdir?
Mart başında Çekya, Almanya, Fransa ve Avusturya’nın tıbbi koruyucu maskelerin ihracatını durdurma kararları oldukça tepki çekmiştir. Fransa Cumhurbaşkanı Macron 3 Mart 2020’de sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamayla birlikte yurt dışına yapılacak olan sağlık ekipmanı ihracatına el konulacağını bildirmiştir. Nitekim Fransa, Mölnlycke Sağlık Bakımı şirketi tarafından İspanya ve İtalya’ya yapılacak olan milyonlarca sağlık maskesine el koymuştur.

Sorun küresel olmasına rağmen krizin ilk başlarında ulusal önlemler alan ülkelerden biri de Almanya’dır. Fransa’nın 3 Mart’ta koruyucu maskelere ve giysilere el koyma kararına tepki olarak Almanya Federal Hükümeti Ortak Kriz Birimi 4 Mart 2020’de solunum cihazlarına, koruyucu giysilere, eldivenlere ve diğer tıbbi koruyucu ekipmanlara ihracat yasağı getirmiştir.

Ancak AB Komiseri Thierry Breton’un sosyal medya paylaşımına göre “yoğun görüşmeler” sonrasında Berlin yönetimi 14-15 Mart’ta zor durumda kalmış olan İtalya’ya ihracata izin vermiştir. İlgili ulusal temsilcilerle yapılan görüşmelerden sonra Avusturya ve İsviçre gibi diğer ülkelere de ihracat izni verilmiştir. Bu yasak yaklaşık iki haftalık bir süre sonrasında Almanya tarafından 19 Mart’ta AB Komisyonu tarafından yapılan düzenlemeye dayalı olarak kaldırılmıştır. Her ne kadar Berlin yönetimi aldığı kararı AB Komisyonunun kararından sonra kaldırmak zorunda kalsa, İtalya ve Fransa’daki bazı hastaları Almanya’da tedavi etme kararı verse de AB’nin itici gücü olan Almanya’nın krizin ilk başlarındaki tek taraflı kararları AB’nin güvenirliğinin sorgulanmasına sebep olmuştur.

21 Mart itibarıyla ise tüm EFTA ülkeleri için koruyucu malzemelerin ihracat izni zorunluğu kaldırılmıştır. Buna rağmen Fransa’nın Lyon’dan ve Almanya’nın da Mönchengladbach’tan gerçekleşecek olan ihracatlara halen yasak uyguladığı şeklindeki iddialar sürmüştür. İşletmeciler yasaklar kalkmasına rağmen maskelerin teslim edilemediğini bildirmişlerdir.

Avusturya da İtalya’da Koronavirüsün görülmesiyle bu ülkeyle sınırlarını kapatmış ve kendi vatandaşlarından İtalya’yı terk etmelerini istemiştir. AB ilkelerine aykırı bu adımlar oldukça eleştirilse de Avusturya yetkilileri bu eleştirileri kabul etmemiştir. Örneğin Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz AB’yi sert bir şekilde eleştirerek kendilerinin de Birlik tarafından “tamamen yalnız bırakıldığını” belirtmiştir. Kurz açıklamasında “Parası daha önceden ödenmiş ve acil ihtiyaç duyulan bir tır koruyucu maskenin Alman sınırında bekletilmesinin, buna karşılık ülkesinin, İtalya sınırını denetlemesi nedeniyle eleştirilmesinin kabul edilemez olduğunu” dile getirmiştir.

  1. Korona tahvili (Corona Bond) tartışmalarında hangi AB ülkesi nerede durmaktadır?
Koronavirüsle mücadelede AB içindeki en önemli çatlaklardan birini ekonomik krizle mücadele için dile getirilen “korona tahvili” (corona bond) oluşturulması tartışmaları oluşturmuştur.

İtalya, Fransa ve İspanya’nın da aralarında bulunduğu dokuz AB ülkesi virüsün getirdiği ekonomik zorluklar karşısında korona tahvilleri olarak adlandırılan ortak bir borç enstrümanı talebinde bulunmuştur. Almanya, Hollanda, Avusturya ve Finlandiya gibi kuzey ülkeleri ise buna kesin bir dille karşı çıkmıştır.

Avusturya bu ülkelerinden başında gelmiş ve AB ülkelerinin borçlarını birleştirmek için tahvil oluşturulmasına şiddetle karşı çıkmıştır. Başbakan Sebastian Kurz 2 Nisan’da Viyana’da düzenlediği basın toplantısında “Borçların genelleştirilmesini reddediyoruz” diyerek açıkça teklifi reddetmiştir. Kurz ihtiyacı olan herkese hızlı bir şekilde yardım edileceğini savunmuş, Euro Kurtarma Fonu’nun (ESM) krizle mücadele açısından çok iyi bir araç olduğunu öne sürmüştür.

Alman Federal Maliye Bakanı Olaf Scholz ve CSU Genel Başkanı Markus Söder Münih’te birlikte gerçekleştirdikleri basın toplantısında korona tahviline karşı olduklarını açıklamışlardır. Bu bağlamda Almanya Maliye Bakanı Scholz, Avrupa Yatırım Bankası ve ESM’yi olası yardım mekanizmaları olarak işaret etmiştir.

Hollanda Başbakanı Rutte ise korona tahvillerine karşı olma gerekçesi olarak istekte bulunan ülkelerin finansal olarak iyi bir performans sergilememelerini göstermiştir. Söz konusu güney ülkelerin birçoğunun yüksek bir borçlanma oranına sahip olması Hollanda ve Almanya gibi ülkelerin bu ülkelerin borçlarını azaltmak için çabalamasına sebep olmaktadır. Rutte güçlü ülkelerin zayıf ülkeleri kalıcı olarak ayakta tutmaya çalışmasını kabus olarak nitelendirirken virüsten etkilenen AB ülkeleri için bağışlarla kurulacak bir fon oluşturulmasını istemektedir. Söz konusu fona AB ülkelerinin karşılık beklemeden yapacağı bağışların ESM mekanizması gibi geri ödemesinin olmayacağını ve ihtiyaç duyan ülkelerin yararlanabileceğini belirtmektedir. Fakat krizin getireceği ekonomik yıkımın boyutları düşünüldüğünde böyle bir bağış mekanizmasının yeterli olmayacağı açıktır.

Son olarak AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de korona tahvili konusunun sadece bir slogan olduğunu ve Birliğin böyle bir çalışmasının olmadığını söyleyerek tahvili talep eden güney ülkeleri ile Brüksel arasında oluşabilecek bir gerginliğin işaretlerini vermiştir.

  1. AB’ye yönelik Birlik içinden ve dışından gelen tepkiler nedir?
AB’den gereken desteği göremeyen İtalya, Birlik üyesi ülkelerin İtalya’ya olan sınırlarını kapatmaları ve tıbbi malzemelere ihracat yasağı getirmeleriyle birlikte Birliğe karşı hayal kırıklığı ve güven sorunu yaşamıştır. Bu durumdan bir hayli rahatsız olan İtalya’nın AB daimi temsilcisi Maurizio Massari Politico’da bir yazı kaleme alarak uluslararası kamuoyuna ülkesinin duyduğu derin rahatsızlığı ve hayal kırıklığını aktarmıştır. İtalyan halkının Birlik içi dayanışma eksikliğine yönelik oldukça tepkili olduğu belirtilmelidir. Sosyal medyada örgütlenen İtalyanlar neredeyse bir milyon kişiye ulaşan gruplarda “Italixt” çağrısında bulunmaktadır. Ayrıca Birliğe kızgın olan İtalyanların AB bayrağını yaktıkları video görüntüleri sosyal medyada çok sayıda paylaşılmıştır.

İspanya da İtalya gibi AB tarafından yalnız bırakıldığını düşünen ülkeler arasındadır. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez de ülkesinin dile getirdiği ekonomik yardım çağrılarının karşılık bulmaması ve AB’nin belirsizlik içinde olmasını sert bir şekilde eleştirmiştir. Sanchez Birliğe çağrı niteliğinde bir makale yayımlamıştır. Makalede “Vatandaşlarımız ölüyor, hastanelerimiz dolmuş taşmış durumda. Ya sarsılmaz dayanışmayla cevap veririz ya da birliğimiz çöker” diyerek AB’nin geldiği noktayı ortaya koymuştur. AB’den yeterli destek göremeyen Madrid yönetimi NATO’ya bağlı olan Avrupa-Atlantik Afet Yanıt Koordinasyon Merkezi’nden (EADRCC) sağlık malzemesi yardımı istemiş ve Türkiye bu yardım çağrısına olumlu cevap vermiştir.

Birliğe yönelik tepkiler AB üyesi ülkelerle sınırlı kalmamış aynı zamanda Balkan ülkeleri de getirilen ihracat yasaklarına tepki göstermişlerdir. İtalya’dan sonra AB’ye yönelik sert eleştiriler yönelten Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ülkesinin Koronavirüsle ilgili yaşadığı sıkıntılar ve Avrupa’dan dayanışma görememesi neticesinde Pekin hükümetinden Çinlilere “kardeşlerim” olarak seslendiği bir videoyla destek istemiştir. Çin ise Sırbistan’ın çağrısına karşılık olarak 17 Mart’ta bağış ve uzman desteği sözü vermiştir. Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic “Şimdi anlıyoruz ki büyük uluslararası dayanışma aslında yokmuş. Avrupa dayanışması diye bir şey yokmuş, o yalnızca kağıt üstünde bir masalmış. Avrupa’dan tıbbi malzeme alamıyoruz. Bu zor süreçte bize tek yardımcı olabilecek Çin” ifadelerini kullanarak başka ülkelere tıbbi ekipman ihracatına yasak getiren AB ülkelerini sert bir dille eleştirmiştir. Bu süreç sonucunda AB’nin Balkanlardaki imajının ciddi yara aldığı açıktır.

  1. AB’nin eleştirilere cevabı ne oldu?
Koronavirüs kriziyle mücadelede AB ülkeleri tarafından yalnız bırakılan İtalya’nın eleştirilerine yönelik AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen eleştirileri yumuşatmak adına çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Sosyal medya üzerinden 11 Mart’ta “Yalnız değilsiniz. Avrupa, İtalya ile birlikte acı çekiyor” içerikli bir video mesaj paylaşmıştır. Ayrıca von der Leyen Avrupa Parlamentosu özel oturumunda “Avrupa’dan dayanışma beklendiği anda çoğunluk öncelikle sadece kendini düşündü. Avrupa kendisinin sadece iyi günlerde Birlik olmadığını gerçekten göstermesi gerektiğinde kimse şemsiyesini paylaşmak istemedi. Yardımlar ancak şimdi yapılmaya başlanıyor. Avrupa yeniden ortaya çıktı” ifadelerini kullanmıştır. Ayrıca von der Leyen 1 Nisan’da İtalyan Repubblica gazetesine görüş yazısı kaleme almış ve bu yazıda İtalyan halkına özürlerini sunarak “Şimdi yanınızdayız!” mesajını vermiştir.

AB’nin krizin ilk anlarında verdiği tepkilerin özellikle İspanya ve İtalya gibi ülkelerde insanların hayatının kurtarılması açısından çok yetersiz kaldığı ortadadır. AB Komisyonu başkanının açıklamalarından da anlaşılacağı üzere AB bu süreci sembolik destek mesajları ve Almanya gibi bazı ülkelerin göstermelik birkaç yardım girişimi ile atlatmaya çalışmaktadır. Fakat Birliğin kaderini belirleyecek olan esas meselenin Koronavirüs krizi sonrası ortaya çıkacak olan ekonomik krizin nasıl yönetileceği ve bu süreçte Kuzey Avrupa ülkelerinin kendi dar ulusal çıkarlarını göz ardı edip Birliğin geleceği adına Güney Avrupa ülkelerine ne kadar destek vereceklerine bağlıdır. AB’nin ve kuzey ülkelerinin bugüne kadar verdikleri mesajlar bu alanda ciddi bir adım atmaya hazır olmadıklarını göstermektedir. Bundan dolayı yakın gelecekte AB’yi yeni “exit”lerin olması ihtimalinin yükseldiği çok zor bir dönemin beklediği açıktır.

 

Küresel bir tehdit oluşturan yeni tip Koronavirüs (COVID-19) ile mücadele sürecini inceleyen SETA çalışmaları

Koronavirüs nedir?

Koronavirüs, hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türü. Virüsün 4 alt türü var. Ender olarak hayvanlardan insanlara bulaşabiliyor. Hayvanlardan insanlara bulaştığında oluşan hastalığa “zoonoz” deniyor. Koronavirüsün insandan insana bulaşabilen türünün ilk örnekleri 2003 yılında ortaya çıkan SARS ve 2012 yılında Suudi Arabistan’da ortaya çıkan MERS salgınlarında görüldü. Şu anda gündemde olan tür ise SARS ve MERS salgınlarındaki türden farklı, daha önce tanımlanmamış yeni bir tür. Yeni ortaya çıkan bu koronavirüs türüne verilen isim “2019-nCoV”. Hastalardan elde edilen numunelerdeki virüsün elektron mikroskobu ile çekilen ilk fotoğraf görüntüsü Çin Hastalıkları Kontrol ve Önleme Kurumu (CCDC) tarafından 27 Ocak 2020’de yayınladı. Fotoğrafta da görüldüğü üzere virüsün yüzeyinde onu kaplayan bir halka görülüyor. Bu kısım “taç” anlamına gelen “korona” kelimesi ile ifade ediliyor. (AA)