SETA > Yorum |
Bir Kez Daha Beklentileri Boşa Çıktı

Bir Kez Daha Beklentileri Boşa Çıktı

Davaya büyük “umut” bağlayan Erdoğan / Türkiye karşıtı çevrelerin beklentileri davanın seyrinin değişmesiyle suya düşmüş görünüyor.

ABD’de devam eden Reza Zarrab üzerinden Türkiye’ye kurulan kumpas davası, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AK Parti iktidarını devirmeyi planlayan çevreler için büyük beklentilerle başlamıştı.

Dava ilk başladığında hem uluslararası medyada hem de Türk medyasının bir kısmında yazılanları, bugünkü yazılarla karşılaştırınca bunu net olarak görmek mümkün. Gerçi daha davanın başlamasından hemen sonra “dağın fare doğurabileceği” analizleri ile davaya büyük beklenti ile yaklaşanlar olumsuz sonuç için hazırlanmaya başlamıştı. Ama yine de her yeni gelişme bu çevrelerin umutlarını da tazelemekteydi.

Davayı özel muhabirleri ile takip eden New York Times gazetesi daha yargılama başlamadan,  mahkeme sürecini "Zarrab davasının Erdoğan için siyasi sonuçları olabilir” başlığı ile haberleştirmişti. Davada Zarrab’ın kendisine sorulan “dönemin başkanı kimdi” sorusuna “Recep Tayyip Erdoğan”dı şeklindeki dava ile ilgisi olmayan cevabı bile, yine aynı gazete tarafından, “ABD’deki davada ilk kez Erdoğan’ın ismi geçti” şeklinde haberleştirilmişti.

New York Times sadece bir örnek.  Başka birçok Batılı gazete, dava ile ilgili benzer bir yayın politikası izledi. Türkiye içinde de, birçoğu mali olarak dışarıdan desteklenen, haber  sitelerinin benzer bir taktik izlediğini hatırlatmaya bile gerek yok sanırım.

Davaya büyük “umut” bağlayan Erdoğan karşıtı çevrelerin beklentileri davanın seyrinin değişmesiyle suya düşmüş görünüyor.

Neydi beklentileri?

  1. 17-25 Aralık’ı tekrar tartışmaya açarak bunun üzerinden mevcut iktidarı yıpratmayı düşünüyorlardı. Davanın ilk başladığı dönemde ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na iletilen birtakım kâğıtlarla, bu tartışmayı hem iç hem de dış kamuoyunda başlatmaya çalıştılar. Ancak başaramadılar.

  1. Türkiye’nin devlet bankasına yüksek bir yaptırım kararının çıkması durumunda, yürütecekleri ekonomik algı operasyonları ile Türk ekonomisinin krize sürükleneceğini düşünüyorlardı. Ve bunun sonucunda Erdoğan’ın kaybetmeye başlayacağı hayallerini kuruyorlardı.
Bunun için ilk günlerde Türkiye’de bir panik havasının oluşması için çabaladılar. Arka arkaya yeni davaların açılacağını söylediler. Reza Zarrab’ın itirafçı olarak, hükûmeti zor durumda bırakacak çok büyük ifşaatta bulunacağını duyurdular. Sadece FETÖ’nün değil ABD istihbaratının da Türkiye’de dinlemeler yaptığı ve belge topladığını söyleyerek her şeyin hazır olduğu izlenimi vermeye çalıştılar.

  1. Bu dava ile siyasi ve ekonomik olarak zor durumda kalması beklenen Erdoğan’ın, Orta Doğu özelindeki bölgesel dizayn başta olmak üzere, Batı ile ihtilaflı birçok konuda kendi isteklerine boyun eğeceğini düşünüyorlardı.
Hatta alttan alta, ABD yönetimine dayandırılan ve o çevrelerde tartışıldığı belirtilen bazı kurgulanmış haberler dolaşıma sokulmaya çalışıldı. Trump yönetiminin sıradan bir görevlisinin bile Türkiye’ye ilişkin açıklamaları yorumlanarak işlevsel hâle getirildi.

  1. Yine bu çevreler, ABD’de siyaset, bürokrasi, medya, yargı ve etkili lobilerin bu davanın Türkiye aleyhine sonuçlanması için özel çabalarına atıf yaptılar. Ve artık “Erdoğan hükûmeti”nin çıkış şansının kalmadığını söylediler.
Ama gelinen noktada bu dava ile;

  1. 17-25 Aralık’ın küresel bir kumpas olduğu çok daha net olarak ve somut delillerle ortaya çıktı.

  1. FETÖ’nün Türkiye aleyhine ABD başta olmak üzere küresel istihbarat kurumları ile nasıl bir çalışma modeli geliştirdiği daha da açık hâle geldi. ABD istihbaratının FETÖ’cü eski bir polis memurunu nasıl satın aldığı, New York’ta kurulan bir ABD mahkemesinde en ince ayrıntısına kadar anlatıldı. Bu, tutanaklara geçti.

  1. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinin arakasında kimlerin olduğu, kirli ittifakların nasıl işletildiği, FETÖ militanlarının canla başla ABD istihbaratı için nasıl çalıştığı toplumun her kesimi tarafından bir kez daha görülmüş oldu.

  1. En nihayetinde, neredeyse herkes bu davanın hukuksal değil, siyasi bir dava olduğunu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti iktidarını ve dolayısı ile Türkiye’nin geleceğini hedef aldığını, süreçleri izleyerek yakından gördüler.
Dava ile ilgili ilk yazılarımda belirtmiştim. Bu süreçten de Erdoğan güçlenerek çıkar diye. Bu dava ile ortaya çıkanlar, 17-25 Aralık’tan bugüne Erdoğan’ın küresel kirli bir ittifaka karşı nasıl mücadele yürüttüğünü bir kez daha göstermiş oldu.

[Türkiye, 16 Aralık 2017].