SETA > Enerji |
Doğu Akdeniz de Enerjinin Rotasını Kim Belirleyecek

Doğu Akdeniz’de Enerjinin Rotasını Kim Belirleyecek?

İsrail, doğalgazın taşınması için yeni güzergâhlar belirleme çabası gösteriyor. Güzergâh belirleme çabalarında öne çıkan ülkeler Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan.

Doğu Akdeniz, enerji arz güvenliği açısından potansiyeli yüksek olan bir bölge. Bölgede keşfedilen doğalgazın Türkiye'ye ve Türkiye üzerinden de AB ülkelerine taşınması olasılığının artması, Doğu Akdeniz'in enerji alanında önemini arttırıyor.

Üstelik Doğu Akdeniz enerjisinin enerji denkleminde dahil olmasını hem ABD hem de AB ülkeleri destekliyor. Çünkü Doğu Akdeniz'deki enerjinin kullanıma girmesi, enerji sahasında ciddi bir gücü elinde bulunduran Rusya'ya da alternatif oluşturacak.

İSRAİL'İN ENERJİ ROTASINDAKİ TERCİHİ

Ancak, Doğu Akdeniz'deki enerjinin, enerji sistemine girmesi yalnızca ekonomik bir konu değil. Çünkü bölgede farklı ülkeler, dolayısıyla farklı dinamikler mevcut. Hem enerjinin doğrudan aktörü olan hem de bölgesel dinamikler üzerinde etkisi bulunan ülkelerden birisi, İsrail.

Her ne kadar İsrail sahip olduğu Leviathan sahasındaki 620 milyar metreküp doğalgaz rezerviyle doğalgaz kaynaklarına sahip ve tok satıcı gibi davranıyorsa da, bu denli yüksek miktarda rezerv taşınmasının maliyeti göz önünde bulundurulmalı.

Çünkü, enerji denkleminde ağırlığı belirleyen enerjiye sahip olmak değil, enerjinin kullanılabilirliği. Kullanılmayan veya dolaşıma sokulmayan bir enerji, yalnızca toprak için zenginlik. Unutulmamalı ki, bu piyasa şartlarında doğalgaz piyasalarında önemli olan gazın tüketilmesi, yani doğalgazın uluslararası piyasalara taşınmasıdır.

İsrail, uluslararası enerji sahasında “tok satıcı” gibi bir duruş sergilese de, bu gerçeğin o da fazlasıyla farkında. Bu yüzden, doğalgazın taşınması için yeni güzergâhlar belirleme çabası gösteriyor. Güzergâh belirleme çabalarında öne çıkan ülkeler Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan.

Aslında bu üç aktöre bakıldığında, İsrail'in oluşturmaya çalıştığı farklı bloklarla Türkiye'yi enerji denkleminde devre dışı bırakma hedefi açıkça görülebilir. Türkiye'nin olmadığı rotalar geliştirilerek enerjide ağırlık merkezini Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Mısır'a kaydırmak için bir çaba gösteriliyor.

Tabii bu ülkelerin tercih edilmesinin sebebinin yalnızca ekonomik maliyetle bir ilgisi yok. Üç ülkenin de Türkiye'yle sorunlu ilişkileri olduğu gözardı edilmemeli. Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'yle olan sorunlara, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Yunanistan'ın darbecilere sahip çıkmasıyla Yunanistan da eklendi. Yani, enerjideki hamleler siyasi arenada olup bitenlerden bağımsız değil.

Diğer taraftan, Doğu Akdeniz'deki gazın sahibi olarak yalnız İsrail değil, Filistinlilerin de belli oranda bu gelirden pay alması gerekiyor. Kuzey Irak Kürt yönetimi ve Irak Merkezi Yönetimi arasındaki enerji gelirlerindeki paylaşım gibi.

TÜRKİYE TOK TÜKETİCİ

Ancak, tüm bunlara rağmen enerji sektörünün kendi içerisindeki dinamikleri, enerji denkleminde Türkiye'nin yerini güçlendiriyor. Son yıllarda petrol fiyatlarındaki düşüşle birlikte, LNG fiyatları da düşüyor. Bu durumda, Doğu Akdeniz'den gelecek doğalgazın Mısır'ın LNG tesislerine satılması maliyet olarak kârlı bir anlaşma sağlamayacak.

Ayrıca, Mısır'ın şu andaki politik durumu ve geleceği konusundaki soru işaretleri devam ediyor. Doğalgaz boru hattının inşası ve LNG terminallerinin yapımı için yalnızca ekonomik güç değil, aynı zamanda siyasi istikrara da ihtiyaç var. İhtiyaç duyulan kısa süreli bir ilişki değil, uzun vadeli bir siyasi istikrar ve ekonomik güven ortamı.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi açısından bakıldığında ise, Girit Adası'na ve buradan Yunanistan'a iletilmesini öngören East Med doğal gaz boru hattı adlı bir proje gündemde. İsrail gazının da bu boru hattına aktarılarak Avrupa pazarına ulaşması Leviathan gazının transfer seçenekleri arasında yer alıyor.

Ancak, GKRY'nin kendi sahasındaki sınırlı doğalgaz rezervleri bu kadar büyük maliyetli projeyi karşılayabilecek yeterlilikte değil. Ayrıca Kıbrıs sorunu çözülmediği takdirde, bu projenin uygulanabilirliği olası görünmüyor.

Dolayısıyla, İsrail ve Kıbrıs açıklarındaki gazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması ve Türkiye'nin enerjide hem köprü hem de ticaret merkezi profilini taşıması için, öncelikle Kıbrıs sorununun çözülmesi gerekiyor.

Aslında hangi açıdan bakılırsa bakılsın ya da hangi rota kullanılırsa kullanılsın, hem Türkiye'nin coğrafi konumu hem de doğalgaz fiyatlarındaki durum ve enerji denklemindeki politik dinamikler, Türkiye'yi doğalgaz kaynaklarına sahip aktörler karşısında avantajlı hale getirmektedir.

Karşılıklı güven ve istikrarın söz konusu olduğu uzun enerji projelerinde mevcut coğrafi konumu, güçlü ekonomisiyle Türkiye, bölge için en ideal güzergâh. Ayrıca Türkiye, her zaman bulunduğu bölgede farklı alternatifleri olan ve bulunduğu konum itibariyle de tok tüketici durumunda.

[Yeni Şafak, 23 Mart 2017].