Bir önceki yazıda Kemalizm'in içine düştüğü öfkeli ruh halini tasvir etmeye çalıştım. Türk toplumunun artık Kemalizm veya başka bir vesayet ideolojisinin yol göstericiliğine ihtiyaç duymadığını, bunun da Kemalizm'in varlık zeminini ortadan kaldırdığı açıklamasını yaptım. Birilerine 'yol gösteremeyen' 'öğretemeyen' 'aydınlatamayan' Kemalizm'in neticede öfke nöbetlerine duçar olduğu sonucuna vardım.
Bu noktadan sonra 'Peki Kemalizm'e ne olacak?' sorusu gündeme geliyor.
Cevabın Kemalistlerin çok sevineceği ama aslında sevinmemeleri gereken kısmını baştan söyleyelim; Kemalizm tükenmeyecek, azalarak bitmeyecek.
Toplumun geneline kıyasla azınlık da olsa, kolayca yabana atılamayacak bir toplumsallığı var Kemalizm'in. Eğitimden yayıncılığa, sanattan gazeteciliğe kadar birçok alanda Kemalist kültürel iktidar varlığını devam ettiriyor. Sahip olduğu görece toplumsallık ve görece iktidar sayesinde bir müddet daha varlığını devam ettirebilecek Kemalizm.
Ancak dediğimiz gibi Kemalizm'in varlığını devam ettirebilecek olması aslında Kemalistler tarafından her şartta coşku ile karşılanacak bir şey değil.
Yarının Kemalizm'i bugünün Kemalistleri açısından yokluğu varlığından daha hayırlı bir formda olabilir. Demek istediğim Kemalizm aynı kodlar çerçevesinde kendini yeniden üretemeyecek. Yarın karşımıza Kemalizm olarak çıkan şey Kemalizm'in varlık kalıbında kendini devam ettiren ancak öz ve muhteviyat açısından Kemalizm'den oldukça farklılaşmış, belki de Kemalizm'in geleneksel ilkelerine düşman bir mutant Kemalizm olacak.
Ne bir kehanette bulunuyorum ne de Kemalizm'e olan kişisel mesafem ve karşıtlığım nedeniyle temennilerimi söylüyorum. Yaptığım şey 2002'den bu yana kendini yeniden üretme krizine giren Kemalizm'in savruluşlarına bakarak, bu savruluşların arka planında yer alan kısıtları analiz ederek geleceğe dair çıkarımlarda bulunmaya çalışmak.
2007'ye kadar AK Parti karşısında radikal laiklik politikalarını savunan Kemalizm 2007'den günümüze kadar ulusalcılıktan batılı güçleri Türkiye'ye müdahale etmeye çağırmaya, statükoculuktan devrimciliğe kadar birbirine tamamen karşıt uçlarda pimi çekilmiş el bombası gibi savruldu.
'Mustafa Kemal'in askerlerini kâh Cumhuriyet Mitingleri'nde statükonun bekçiliğini yaparken gördük, kâh Gezi Parkı'nda devrim ateşini tutuştururken.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ni 'BOP'un Bekçisi AKP'ye' uyup Kuzey Irak'a kara harekatı düzenlememekle de itham ettiler, 'AKP'nin oylarını arttırmak için çıkardığı kirli savaşın askeri olmakla da.
Kemalizm bugün öyle bir noktaya geldi ki, kendini bildi bileli radikal laiklik politikaları nedeniyle Kemalizm'e ve onun her türlü enstrümanına, uzamına, formuna karşı olmuş benim gibi insanlar bugünün gayrı milli 'Kemalist'lerine bakarak dünün statükocu, altı okçu, radikal laikçi, jakoben Kemalizm'ini en azından yerli ve milli olduğu için mumla arar oldu.
Bu hazin dönüşümün arka planında Kemalizm'in toplumsal tabanının genişliği meselesi yatıyor. Evet, başta da söylediğimiz gibi Kemalizm'in toplumsallığı kolayca yabana atılacak ve yok sayılacak kadar kısıtlı değil.
Ancak öte yandan kendini kendi kodları ile yeniden üretemeye yeterli de değil. Kemalizm üçüncü sınıf fantastik Hollywood filmlerinde gördüğümüz bir klişeyi yaşatıyor bize; bu filmlerde harekete geçebilmek için bir bedene ihtiyaç duyan kötü ruhlar zayıf düşmüş bedenleri işgal ederler. Hiçbir zaman toplumsallaşamamış mezhepçi, radikal sol, marjinal, şiddet eğilimli ideolojiler harekete geçebilmek için Kemalizm'in zayıf düşmüş toplumsallığını kullanıyorlar.
Bugün Kemalizm'in dış güçleri ülkeye müdahaleye çağırır bir pozisyon içerisinde yer alması da, yılların Kemalist yayın organlarının PKK bültenine dönmüş olması da, mezhepçi terör örgütlerini Milli Mücadele'nin Kuvvacıları ile eş tutma çabaları da Kemalizm'in toplumsallığının başkaları tarafından kullanıldığının göstergesi.
Peki, başka bir seçenek mevcut mu?
Cevabı nasipse bir sonraki yazıda.
[Takvim, 1 Eylül 2017].