Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Tarabya Köşkü'nde sanatçı ve sporculara verdiği iftar daveti vesilesiyle kültürel iktidar meselesi tekrar gündeme geldi. Meselenin iki önemli boyutu var.
Birincisi, Türkiye'deki kültür politikaları ile alakalı. Yerli ve milli anlayışın kültürel ve sanatsal alanda nasıl bir içerik üreteceği noktası çok kritik.
İkinci boyutta ise üretilen yerli ve milli kültürün batıcı versiyonlarını geride bırakarak hâkim noktaya ulaşması.
Muhakkak batıcılar çıkıp yerli ve milli kültür, sanat laflarına itiraz edeceklerdir.
Sanatın kültürün yerlisi, yabancısı, milliyeti mi olurmuş diyeceklerdir.
Eğer kast edilen herhangi bir kültür sanat ürünündeki beynelmilel estetik ise söyledikleri doğru; sanatın yerlisi ve millisi olmaz. Güzel olan, estetik olan, insandaki aşkın duygulara hitap eden her yerde güzeldir, estetiktir ve aşkındır. Ancak "klasik batı müziği"ni dinlediğini kendinden geçercesine bir hazla söyleyenler varsa, yaptıkları işe bir sanat eserini dinlemekten fazla, kimlikle alakalı bir anlam yüklüyorlarsa; sanatın ve kültürün yerlisi ve millisi olur demektir.
Evet, batı müziği olduğu gibi doğu müziği de vardır, Rus romancılığı olduğu gibi Türk şiiri de vardır. Kültürün, sanatın, edebiyatın yerli ve millisi olur, olmalıdır, olması teşvik edilmelidir. Liberalliği devletle ilgili her şeye karşı çıkmak zannedenlerin aksine teşvik etmek de öncelikli olarak devletin görevidir. Yerli kültürü ve milli sanatı yaygınlaştırmak, teşvik etmek, sınır tanımayan popüler kültüre karşı muhafaza etmek devletin öncelikli görevlerindendir. Devlet bu görevini layıkıyla yapmadıkça da istenilen yerli ve milli anlayış ön plana çıkamaz.
Öte yandan yerli ve milli olmak her zaman rafine, estetik, kaliteli ve nitelikli olmak anlamına da gelmiyor.
Tek kerameti batılı veya batıcı olmamak olan sözde kültür sanat eserleri de sadece bu vasıflarından dolayı teşvike ve desteğe layık değildir. Yani kötü bir film çektiyseniz, musiki estetiğinden yoksun bir 15 Temmuz bestesi yaptıysanız, sırf 15 Temmuz'u anlatıyor diye ürününüz sanat eseri olmaz. Olsa olsa yerli ve milli bir ilk mektep müsameresi şarkısı olur. Estetik, kalite ve nitelik diğer kültür sanat ürünlerinin olduğu gibi yerli ve milli olanlarında olmazsa olmaz bir özelliği.
Onlar olmadan bırakın yerli ve milliyi sanat olmuyor.
Ülkece işimizin en zor olduğu alanlardan birisi...
Olsun demekle olmayacak bir alandan bahsediyoruz. Yol yapar, köprü inşa eder gibi uzmanları getirip veya yurtdışına eğitime uzman gönderip elde edilebilecek bir birikim değil. Uzun yıllar, bitmeyen çabalar, uzun vadeli yatırımlar lazım. Ve hepsinden önemlisi de insan kaynağı lazım. Yıllarca batıcılığı yegâne fikri istikamet olarak kabul etmiş, batıcılıktan ayrılmayı neredeyse vatan ihanetle eş tutmuş bir ülkede, batıcı siyasetten ayrılsanız da batıcı kültürel iktidarı kolayca
sarsamıyorsunuz. Siyaset alanında normalleşme yaşansa ve siyasi iktidar gerçek temsilcilerinin eline geçse bile kültürel iktidar kendini yeniden üretebiliyor.
[Takvim, 14 Haziran 2017].