Siyasal sistemin değişimine yönelik otuz yıldan fazla süren tartışmaların ardından, Türkiye yeni bir dönemin eşiğinde. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından devletin yeniden yapılandırılması zorunluluğu kaçınılmaz hale geldi. İç ve dış kaynaklı krizlerle ancak güçlü liderlik ve sağlam siyasi yapıların mücadele edilebileceği gerçeği daha da somutlaştı. Bu durumu net bir şekilde gören MHP lideri Devlet Bahçeli, 15 Temmuz’un ardından siyasal sistem değişimine yönelik tartışmaları tekrar başlattı. Bahçeli, AK Parti’nin başkanlık sistemi önerisini daha fazla geciktirmeden TBMM’ye getirmesi gerektiğini belirterek meselenin referanduma götürülmesine yönelik bir irade ortaya koydu.
AK Parti ise MHP’nin yeni pozisyonunun ardından başkanlık sistemi önerisinin hazırlanmasına tekrar hız verdi. AK Parti’nin Nisan 2013’te Meclis başkanlığına sunduğu anayasa metninde siyasal sistem tasarımı başkanlık sistemine göre dizayn edilmişti. Dolayısıyla parti yeni bir sistem tasarımından ziyade söz konusu tarihten itibaren yapılan tartışmaları da dikkate alarak önerisini güncelleyecektir. Kuşkusuz başkanlık referandumu sürecinde, konumu kilit önem arz eden MHP’nin çekincelerine yönelik ayrı bir hassasiyet gösterilecektir.
Olağanüstü bir durum yaşanmazsa AK Parti, Kasım ayı içerisinde başkanlık sistemini içeren yeni anayasa önerisini Meclise sunacaktır. Öneri TBMM’de yeterli desteği bulursa 2017 baharında yeni anayasanın referanduma götürülmesi muhtemeldir. Referandumdan “evet” çıkması halinde sonraki sürecin nasıl şekilleneceği meselesi ise yine anayasada geçiş döneminin dizaynına bağlıdır. Bu konu anayasaya geçici maddeler eklenerek düzenlenebilir. İlk seçenek mevcut parlamenter sistem korunur ve cumhurbaşkanı aynı yetkilerle 2019’a kadar devam eder. Böyle bir seçenek aynı zamanda devlet ve bürokrasi aygıtlarının başkanlık sistemine dönüşümü için hazırlık sürecinin yaşanmasına imkan sağlar. İkinci seçenek bir erken seçimle Meclis ile başkanlık seçiminin anayasadaki dizayna göre aynı anda ya da birbirine yakın tarihlerde gerçekleştirilebilmesidir. Üçüncü bir seçenek ise mevcut cumhurbaşkanının referandumdan itibaren başkan olarak görev süresinin sonuna kadar devam edebilmesidir.
Başkanlık sistemi tartışması hızlandığı dönemlerde AK Parti’nin bu husustaki çerçevesinin ne olacağı sorusu, konunun esasının tartışılmasını perdelemektedir. Halbuki konuyu yakından takip edenlerin kolayca izleyebileceği gibi, AK Parti ve Erdoğan’ın uzun dönemdir gündemde tuttuğu “Türkiye için başkanlık sistemi” meselesinin birçok yönü şekillenmiştir. Bu bağlamda bugüne kadar yapılan tartışmalardan;
• AK Parti’nin başkanlık sistemini niçin savunduğu,
• Muhtemel başkanlık sisteminde devletin ve Meclisin yapısının nasıl şekilleneceği,
• Denge ve denetleme mekanizmalarında kritik meselelerin nasıl dizayn edileceği hususlarının çerçevesi aşağı yukarı ortaya çıkmıştır. AK Parti’nin Başkanlık Sistemi Savunusunun Dinamikleri
AK Parti, Türkiye’de geçmiş dönemde sık sık yaşanan siyasi istikrarsızlıkların bir daha yaşanmasını engelleyecek bir sistemin inşa edilmesi gerektiğini savunuyor. Bu anlamda parlamenter sistemin bir sonucu olarak geçmişte kriz üreten, siyasal alanı kırılganlaştıran, partileri parçalayan, ülkenin demokratik ilerlemesi ve ekonomik kalkınmasına sekte vuran koalisyon dönemlerinin son bulmasını istiyor. Siyasal kültürle kökleşen ve vesayetçi sivil/bürokratik elit grupların yararlandığı gri alanların tamamen ortadan kalkmasını hedefliyor. Bu argümanını uzun dönemli vesayet rejiminin parlamenter sistemin doğasını bozduğunu öne sürerek gerekçelendiriyor. 2007 yılında yapılan referandumun ardından anayasal hale gelen ve 2014 yılından itibaren fiilen uygulamaya giren siyasi sistemdeki çift başlılığı kaldırmak istiyor. Bu anlamda cumhurbaşkanının yetki-sorumsuzluk dengesizliğini ortadan kaldıracağını belirtiyor. Cumhurbaşkanlığı makamını seçilmiş bir yürütme organı vasfı üzerinden başkanlık sistemine dönüştürerek yürütmenin meşruiyetini güçlendireceğini iddia ediyor. Ayrıca halk iradesinin sürekli kılınarak demokrasinin derinleşmesi ve pekişmesine imkan verecek bir sistem tasavvur ettiğinin altını çiziyor. Türkiye’nin iç ve dış sorunlarla mücadele kapasitesinin ancak istikrarlı yapı ve güçlü liderlikle mümkün olabileceğini öne sürüyor. Başkanlık Önerisinde Netleşen Hususlar
AK Parti’nin bugüne kadar Türkiye için başkanlık sistemi önerisinde sınırları netleşen kesin hususlar bulunmaktadır. AK Parti başkanlık sistemi tasarımında ülkenin üniter yapısına zarar verecek bir tartışmanın dahi içinde bulunmayacağını özellikle belirtiyor. Başkanlık sisteminin ABD’deki gibi federal yapıyı zorunlu kıldığı tartışmasının Türkiye’de bu sisteme karşı olanlar tarafından bilinçli yürütüldüğünü iddia ediyor.
Netleşen diğer bir çerçeve ise TBMM’nin yapısı. AK Parti hem başkanlık hem de parlamenter sistemlerin bazılarında var olan çift Meclisli yapının, Türkiye için başkanlık sistemi tasarımında bulunmayacağının kesin olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin geçmişte çift kamaralı Meclis yapısını deneyimlediğini ve bu sistemin vesayet mekanizmalarını güçlendirdiğini, dolayısıyla tekrar tartışmanın bile yersiz olduğunu vurguluyor. AK Parti başkanlık sistemine geçilmesi durumunda yüzde 10’luk seçim barajının değişmesinin kaçınılmaz olduğunu ifade ediyor. Çünkü başkanlık sisteminde başkanın ve Meclisin ayrı seçilecek olması yeni bir seçim sistemi tasarımını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca 1982 Anayasası’nın çerçevesini oluşturduğu siyasi partiler yasası da değişmek zorunda kalacaktır. Bu anlamda siyasal alana ilişkin uzun süredir değiştirilmesi tartışılan ve iyileştirilmesi arzulanan iki önemli sorun için çözüm yolu açılacaktır. Denge ve Denetim Mekanizmalarında Tartışmalı Konular
AK Parti’nin Türkiye için tasarladığı başkanlık sisteminde denge ve denetimin hangi mekanizmalarla nasıl sağlanacağı meselesi en çok tartışılan husustur. Bu bağlamda AK Parti’nin 2013 yılında Meclise sunduğu öneri üzerinden bu konunun ana hatlarını çıkarmak mümkündür. AK Parti’nin söz konusu önerisinde denge ve denetim mekanizmalarında tartışılan en önemli hususlar şunlardır:
• Başkanlık ile yasama organı seçimlerinin aynı anda yapılması
• Siyasal sistemde bir kriz ve tıkanma halinde Meclisin ve başkanın birbirinin görevine son vererek seçimlerin yenilenmesine imkan veren karşılıklı fesih mekanizması
• Başkana yürütme alanına ilişkin düzenleyici işlem yapma yetkisini veren başkanlık kararnameleri • Yargı bürokrasisinin düzenlenmesinde askeri ve sivil yargının birleştirilmesi AK Partili yetkililer bu konularda yapılan eleştirilere iki şekilde cevap vermektedirler: Bunlardan ilki siyasal sistem dizaynında söz konusu ülkenin siyasal kültürünün etkili olduğu üzerinedir. Bu gerekçe demokratik başkanlık sistemlerinin birçoğunun ABD örneğinden farklılık gösterdiği tezi ile desteklenmektedir
İkinci gerekçe ise birincisiyle bağlantılandırılarak oluşturulmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin parlamenter geleneği içerisinde sistemi tıkayarak kriz üreten alanlar göz önünde bulundurularak sistem dizayn edilmelidir. Bu anlamda AK Parti denge ve denetim konusunda Türkiye modelini şekillendirirken, bürokratik vesayetin tekrar ortaya çıkmaması, hızlı ve etkin karar alma mekanizmalarının işletilmesi, milletin yönetim süreçlerine etkisinin artırılması, siyasal partilerin güçlü olması ve demokrasinin derinleşmesi gibi gerekçeler üzerinden önerilerini savunmaktadır. AK Parti ayrıca başkanlık sistemini uygulayan ülkelerde yaşanan tıkanmalar üzerinden ortaya çıkan sonuçlardan da yararlanarak benzer sorunların Türkiye’de yaşanmaması için sistem dizaynında iyileştirmeler yapılabileceğini vurgulamaktadır. Gelinen süreçte net olan husus, başkanlık sistemini içeren bir anayasa değişiklik paketinin Meclise geleceğidir. Bu bağlamda başta muhalefet partileri olmak üzere konu ile ilgili taraflar bu meseleyi baştan reddetmek yerine referandumda milletin önüne daha iyi bir anayasa metninin gelebilmesi için çaba harcamalıdır. Bugüne kadar başkanlık sistemine ihtiyaç duyulup duyulmadığı meselesi tartışmanın özünü oluşturmaktaydı. Bundan sonraki süreç ise iyi bir sistemin tasarımına yönelik olmalıdır.
[Kriter, 1 Kasım 2016].