Referandumun sonuçlarını sonraki günlerde çok farklı açılardan daha etraflı bir şekilde analiz etmeye devam edeceğiz. Ancak bu yazıda daha genel bir değerlendirme yapmak istiyorum.
1- Referandumun sonucuna dair “evet” ve “hayır” oyları ile ilgili tahminlerin, son bir haftaya kadar bıçak sırtında olduğu biliniyordu. Son bir hafta için bazı kamuoyu şirketlerinin açıklamaları bu algının dönüşmesine yol açtı. Mevcut yüzde 51,4 evet; 48,5’lik hayır oyu beklentileri doğrulayan sonuçlardır.
2- Katılımın yüzde 85.3 olarak gerçekleşmesi Türkiye’nin demokratikleşme kültürü açısından önemli bir göstergedir. Seçmenin sandığa yoğun ilgi göstermesi, ülkenin önemli sorunlarını oy vererek değiştireceğine olan inancının bir sonucudur.
3- Sadece “Evet” ya da “hayır” oy oranları üzerinden şehirlerde bir partinin kaybettiğini ya da kazandığını belirtmek yanlış sonuçlara götürebilir. İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, partilere göre coğrafi oy dağılımı birtakım göstergeler dikkate alınarak yapılmak zorundadır. Örneğin AK Parti’nin İstanbul’da ya da Ankara gibi illerde kaybettiğine yönelik bir tespitte bulunabilmek için bir seçim öncesinde aldığı oy oranı ve toplam oy sayısını karşılaştırmak gerekiyor.
2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Erdoğan İstanbul’da yüzde 49.8 oy oranına ulaşmış ve toplam 3.567.905 oy almıştır. 16 Nisan’da ise “evet” oranı 48,6 iken, toplam oy sayısı 4.479.272’ye yükselmiştir. Dolayısıyla fark 911.367 ile daha fazladır.
Ankara’ya baktığımızda, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın aldığı oy oranı, 51,3 iken toplam sayı 1.405.951’dir. 16 Nisan’da ise evet oranı 48,8, oy sayısı 1.668.565, fark ise 262.614’tür.
4- Yüzde 51,4’lük oy oranının ne anlama geldiğini analiz ederken iki hususun göz önünde bulundurulması gerekir.
İlki, Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi ile ilgili 2015 yılından itibaren yapılan kamuoyu anketlerine bakılması gerekir. Başkanlık sistemine destek oranlarının yüzde 30’lardan buraya getirildiği hatırda tutulmalıdır. Değişimi halka anlatmak ve kabul ettirmek kolay bir siyaset yolu değildir.
Bir de Türkiye’de 40 yıldır tartışılan başkanlık sistemi ile ilgili yerleşmiş, yanlış ezberler ve algılar göz önünde tutulduğunda referandumun sonucunun evet olması, tarihî bir seçim başarısıdır.
İkincisi ise, Erdoğan’ın seçim kazanma siyaseti ve becerisi bir kez daha tescillenmiştir. Erdoğan ve partisi bugüne kadar girdiği 13 seçimi de kazanmıştır. Arka arkaya girdiği tüm seçimleri kazanmak ve rakiplerine her seçimde önemli oranda fark atmak, ancak siyasetteki “Erdoğan etkisi” ile açıklanabilir.
Bu bağlamda, seçimlerde evet oylarının önemli oranda Erdoğan’a verilen destek olduğu aşikârdır.
5- Güney Doğu ve Doğu Anadolu’da Kürt seçmen oylarının, HDP ve PKK’nın yürüttüğü hayır kampanyasının aksine, bir önceki seçime göre tüm illerde yüzde 10 ila 22 arasında değişen oranda ‘evet’ kanadına geçmesi Türkiye’nin geleceği açısından önemli ve olumlu bir sonuçtur.
6- Referandumun “evet”le sonuçlanması, Türkiye siyasi hayatı açısından tarihî bir önem arz etmektedir. Artık, Türk tipi parlamentarizmden kaynaklanan yönetilebilirlik sorununu ve siyasi krizleri sonlandıracak bir yönetim yapısına geçilmiştir.
Siyaseti demokratik olmayan yollardan dizayn etmeye çalışan çevreler ve darbeden medet uman cuntacılar siyasi alanda bir daha etkin olamayacaklardır.
Sonuç olarak, Türkiye’de bir kez daha demokratik şekilde seçimler yapılmış ve millet kararını vermiştir.
Kazanan tarafın tüm Türkiye olduğu ileriki süreçte çok daha net görülecektir.
[Türkiye, 18 Nisan 2017].