Cumhurbaşkanlığı sisteminin referandumuna yönelik kampanya süreci başladı. Eski futbolcu Rıdvan Dilmen’in “evet” diyerek sosyal medya üzerinden başlattığı kampanyaya, ünlü futbolcular Arda Turan, Burak Yılmaz ve sanatçı Murat Boz destek verdi. Daha önceden, ana muhalefet partisi başkanının “referandumda evet diyenler vatan hainidir” söylemine benzer bir süreç, evet kampanyasını başlatanlara karşı yürütülüyor. Ancak, bir taraftan düşünce özgürlüğü savunuculuğu yapıp, diğer taraftan anayasa değişikliğine “evet” diyenleri linç etmeye dönük bu tepkilerin ters tepeceği aşikâr.
Sosyal medya üzerinden yürüyen “evet” ve “hayır” kampanyalarına yönelik olumlu ve olumsuz tepkilerin şimdilik en önemli işlevi, siyasal partilerin referandumda kullanacakları içerik için ipucu oluşturmaları. Diğer bir işlevi ise, taraflara psikolojik üstünlükle kampanya sürecine başlamak için moral ve motivasyon sağlaması.
Türkiye’de seçmen davranışları, hâlâ önemli oranda geleneksel kampanyalar üzerinden şekillenmektedir.
Seçim kampanyalarında, sosyal medyanın kullanımının seçmen davranışları üzerindeki etkisine yönelik birçok farklı araştırma yapıldı. Özellikle 2008 sonrası ABD seçimlerinde gittikçe yaygınlaşan ve Barack Obama’nın ilk dönem seçimi kazanmasında merkezî bir yer edinen sosyal medya kampanyaları artan oranda diğer ülkeler tarafından da kopyalanmaya çalışıldı.
Ancak esas sorulması gereken soru, sosyal medya kampanyalarının her siyasal kültürde benzer işlevi gösterip göstermediğidir. Ya da Türkiye’de seçmen davranışlarının oluşmasında sosyal medyanın etkisi, geleneksel medya ve seçim kampanyalarına göre ne kadardır.
Kuşkusuz, sosyal medya, siyasi parti ve liderlerinin söylemlerini halka iletmede, parti etkinliklerinin duyurulmasında, partinin siyasal kampanyalarının geniş kitlelere aktarılmasında etkili bir araç.
Ancak, Türkiye gibi ülkelerde seçmen davranışlarının şekillenmesinde sosyal medya ön sıralarda değil.
Sosyal medya üzerinden siyasallaşma daha çok “siyasal temsilin” yetersiz olduğu toplumlarda etkili. Ya da belirli bir konunun protesto edilmesinde, insanların sokağa çıkmasına yönelik çağrılarda önemli oranda işlevsel. Ancak bu işlevsellik, popüler konularda ve daha çok protest genç toplum kesimleri üzerinde etkili. Toplumun ana akım kesimlerini hâlâ fazla etkilemiyor.
Türkiye’de siyasal davranışlar daha çok, siyasetin merkezi etrafında şekilleniyor. Bu anlamda sürükleyici siyasal liderlik seçmen kitlelerinin kararlarında en etkili unsurlardan biri. Dolayısıyla sosyal medyanın, siyasal liderliğin hikâyesinin beslenmesinde ve büyütülmesinde bir araç olarak etkili olduğu kuşkusuz. Ancak, hikâyesi olmayan siyasi liderler için üretilen sosyal medya içerikleri, sanal dünyada kaybolup gidiyor.
Türkiye için seçmen eğilimlerinde, toplumu büyük mitinglerle meydanlara toplayabilmek merkezî bir konumda. Çünkü mitinglere gitmese bile, seçmen evinde televizyonun başında otururken, hangi liderin meydanlara daha çok kişiyi toplayabildiğine bakıyor. Kendisini geniş toplumların yanında yer alması gerektiğine yönelik ikna ediyor. Ya da, daha insanları meydanlara toplayamayan bir partinin ve liderin Türkiye’yi nasıl yöneteceğine dair kendisine sorular soruyor.
Geniş toplum kesimleri, parti liderleri ve mensuplarının topluma değmesini önemsiyor. Toplum içinde vakit geçirmesini bekliyor. Son dönemde giderek yaygınlaşan, bir etkinliğe gidip sadece sosyal medyadan bir resim paylaşan siyasetçiyi eleştiriyor. Hangi siyasetçinin sadece resim paylaşmak için bir programa gittiğinin farkında. Bundan dolayı o siyasetçiyi “görüntü” siyasetçisi olarak tanımlıyor. Kimin sahici kimin sanal olduğunu çok net şekilde ayırt ediyor.
Bu anlamda, sosyal medya bu tip siyasetçiler için pozitif bir katkıdan çok, negatif bir imaj oluşturuyor.
Türkiye’de seçmen davranışlarını referandum özelinde etkileyecek unsurları, bir sonraki yazıda ele almaya devam edeceğim...
[Türkiye, 28 Ocak 2017].