1948Her ne kadar bugünkü olaylar Kudüs ve Mescid-i Aksa'da yaşananlardan kaynaklandıysa da temelde tüm halkın acımasız bir kolonyal işgal sistemine karşı mücadelesinin bir devamıdır.
İşgal hükümeti Kudüs'ün Şeyh Cerrah mahallesindeki düzinelerce Filistinli aileyi hukuka aykırı bir şekilde evlerinden çıkarmaya çalışmanın yanı sıra mübarek Ramazan ayı boyunca Mescid-i Aksa'da ibadet edenlere yönelik kışkırtma ve saldırıları artırarak ultra ortodoks yerleşimcilerin cami avlusundaki kutlaması için bir zemin hazırladı. Bu olaylar Kudüs'teki Filistinlilerin kutsal yerlere, kutsal zamanlara veya temel haklara saygı duymayan işgal girişimine büyük bir tepki vermesine neden oldu.
İşgal hükümeti, Kudüs'teki Filistinlilerin iradesinin bu derece güçlü kalmasına şaşırdı çünkü onların büyük bir hayal kırıklığı içinde olacağını düşünüyordu. Özellikle birkaç Arap ülkesinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi, İsrail'in kazanan bir güç olarak ortaya çıkması ve İsrail'in İran'ın nükleer projesine karşı operasyonlar gerçekleştirmesinden sonra Tel Aviv yönetimine Tahran'ın bir tepkisinin olmaması bu hayal kırıklığını büyüttü. Bu nedenle İsrail, Kudüs'teki planlarında başarılı olmayı umuyordu ancak işler istediği gibi gitmedi.
Başka bir açıdan –elbette yerel düzeyde– tırmanma süreci başbakan olarak konumunu korumak için radikal Yahudi taraftarlarını tatmin etmek isteyen Benjamin Netanyahu'ya hizmet ediyor ancak bu süreç Kudüs'ü Yahudileştirme projesinin bir devamıdır.
Bunun ışığında Gazze'deki Filistin direnişi Ramazan ayında tutuklanan ibadet edenlerin serbest bırakılması ve Mescid-i Aksa'da ibadet edenlere yönelik saldırıların durdurulması için işgal güçlerine uyarıda bulundu ancak bu uyarılar ciddiye alınmadı. Bu yüzden Filistin direnişi işgalcilerin bazı hedeflerine füzeler ateşledi. Bu ise Gazze ile Kudüs'ü ayırmayı başardığını iddia eden işgal gücünü şaşırttı.
Gazze'deki direniş gözünün gerçekten Kudüs ve Mescid-i Aksa'da olduğunu ve Gazze'nin sorununun sadece kuşatmayı kaldırmak değil daha geniş boyutta tüm Filistin halkının haklarını ve kutsallıklarını savunmak olduğunu kanıtladı. İkinci mesaj ise Kudüs ve Gazze arasında şu anda coğrafi bir bağlantı olmamasına rağmen Filistinli ve İslami kimliğin işgalin dayattığı mevcut coğrafi kopukluğu aştığıdır.
Bundan sonra işgalci İsrail, Gazze'yi terörize etme girişiminde bulundu. Gazze'ye Mescid-i Aksa savaşına müdahalesinin büyük bir bedele mal olacağı mesajını birçok evi yıkıp çocukları öldürerek verdi.
Cuma akşamına kadar Gazze'de çoğu çocuklar ve kadınlardan oluşan 130'dan fazla Filistinli öldürüldü. Ancak direniş unsurları yüksek bedele rağmen işgalci İsrail'i vurmaya devam etti ve Mescid-i Aksa'nın bu bedele değer olduğunu söyledi. Her ne kadar işgalci İsrail'in gücüyle kıyaslanması mümkün olmasa da direniş unsurları 2014'teki son savaştan bu yana geliştirdikleri yeteneklerle Tel Aviv yönetimine büyük bir güvenlik sorunu yaşatabileceklerini ve yıpratabileceklerini gösterdiler.
Başka bir açıdan İsrail, güvenliği için büyük bir tehdit oluşturacak üçüncü bir gerilim cephesinin açılmasını beklemiyordu. Bu cephe 1948 Filistin cephesi olup İsrail içinde yaşayan ve onlarca yıldır işgale karşı büyük topyekun bir tepki göstermeyen Filistinli Araplardır.
Bu İsrail'in karşılaştığı en büyük sürprizdi. Filistinliler Lod, Akka, Hayfa, Ramla ve diğer şehirlerde işgale karşı çıktılar ve İsrail'in iç güvenliği için ciddi bir tehdit olduğunu hissettirdiler. Başka bir düzeyde Batı Şeria bölgesi de işgale karşı bir harekete tanık olacak gibi görünüyor, ki bu yeni bir cephe değil ancak 2002'den beri işgal gücü onu önemli ölçüde etkisiz hale getirmeyi başarmış ve üzerinde büyük bir baskı uyguluyor. Bu cephe yeniden hareketlenirse İsrail için büyük bir problem ortaya çıkacaktır.
İsrail 2011'den bu yana bölgesel ve küresel gündemde pek yer almayan Filistin davasının geri dönüşünü geçtiğimiz günlerde birçok başkentte binlerce insanın koronavirüs tedbirlerine rağmen öfkelerini meydanlarda toplanarak ifade etmesini kaygıyla izliyor. Ayrıca bazı protestocular Ürdün ve Suriye sınırlarından İsrail'e geçmiştir. Mısır'ın Filistin'e yönelik tavrında da olumlu bir değişiklik var.
Filistinliler şimdi işgalin Aksa'ya ve Gazze'ye yönelik saldırılarını ve Şeyh Cerrah mahallesindeki evlerin tahliyesini durdurmak istiyorlar.
İsrail'in ise kendisine karşı cephenin genişlemesinden korkarak mevcut durumu bir an önce bitirmeye çalışması bekleniyor. Bunun kanıtı 13 Mayıs Perşembe gününden bu yana devam eden Amerikan müdahalesidir. Ancak İsrail prestij kaybetmemek için ateşkesi kabul etmeden önce Gazze'deki direniş unsurlarına ağır bir bedel ödetmeye çalışıyor.
İsrail işgali bu süreci yanlış hesapladı, saldırılarını sıklaştırdı ve suçlarını daha fazla suçla örtmeye çalıştı. Bu da kontrolü kaybetme ihtimalini doğurdu. Kısacası bugün gördüklerimizi daha önce görmedik ve bu yaşananların önemli yansımaları olacaktır. İşgalci İsrail 1948'den beri bu kadar zayıf görülmemiştir.
[Sabah, 15 Mayıs 2021].