SETA > Yorum |
Geçmişten Günümüze Türkiye'de Dış Borçlar

Geçmişten Günümüze Türkiye'de Dış Borçlar

Dış borçların yapısı, borç krizleri ve stand-by anlaÅŸmaları, borçlanmayı azaltmak ve sürdürülebilir bir borç yönetimi için öneriler... Dış borç Türkiye gibi yükselen piyasalar ve azgeliÅŸmiÅŸ ülkeler için en önemli problemlerden birisi olmuÅŸtur. Artan borçlar hem borç yükünü artırmış hem de dış borç anapara ve faiz ödemelerini ağırlaÅŸtırmıştır. Bu da borç ile finanse edilen yeni yatırımların üretim hacminde saÄŸladığı artışların giderek azalmasına ve bir noktada üretimdeki artışların, dış borçların ödenmesi için gereken anapara ve faizlerin altına düÅŸmesine neden olmuÅŸtur. Dolayısıyla, makroekonomik istikrarın saÄŸlanması için gereken en temel unsurların başında, borcun sürdürülebilirliÄŸinin saÄŸlanması ve borç yükünün makul seviyelere indirilerek bu seviyelerde tutulması gelmektedir. Dış borç sorununun baÅŸladığı 1950- 1960’lı yıllar, yüksek borçlanma nedeniyle hem IMF ile stand-by anlaÅŸmaların yapıldığı hem de borç ötelemelerinin yoÄŸun olduÄŸu bir dönem olmuÅŸtur.

Dış borçların yapısı, borç krizleri ve stand-by anlaÅŸmaları, borçlanmayı azaltmak ve sürdürülebilir bir borç yönetimi için öneriler... Dış borç Türkiye gibi yükselen piyasalar ve azgeliÅŸmiÅŸ ülkeler için en önemli problemlerden birisi olmuÅŸtur. Artan borçlar hem borç yükünü artırmış hem de dış borç anapara ve faiz ödemelerini ağırlaÅŸtırmıştır. Bu da borç ile finanse edilen yeni yatırımların üretim hacminde saÄŸladığı artışların giderek azalmasına ve bir noktada üretimdeki artışların, dış borçların ödenmesi için gereken anapara ve faizlerin altına düÅŸmesine neden olmuÅŸtur. Dolayısıyla, makroekonomik istikrarın saÄŸlanması için gereken en temel unsurların başında, borcun sürdürülebilirliÄŸinin saÄŸlanması ve borç yükünün makul seviyelere indirilerek bu seviyelerde tutulması gelmektedir. Dış borç sorununun baÅŸladığı 1950- 1960’lı yıllar, yüksek borçlanma nedeniyle hem IMF ile stand-by anlaÅŸmaların yapıldığı hem de borç ötelemelerinin yoÄŸun olduÄŸu bir dönem olmuÅŸtur.

Analizin tamamını indirin

1970 yıllarda ekonomik ve siyasi krizler yanında dünyada patlayan petrol krizleri, Türkiye gibi ülkelerde borçlanmanın daha da artmasına yol açmıştır. 1970 yılların sonunda patlayan ikinci petrol krizi nedeniyle borçların ödenmesi zorlaÅŸmış, bu da borçların yeniden ötelenmesine ve ekonomik yapıda yapısal deÄŸiÅŸikliÄŸe neden olmuÅŸtur. Bu yapısal deÄŸiÅŸiklik ile 1980 yıllarda ihracatın artması ile borçların sürdürülebilirliÄŸi saÄŸlanmışsa da 1990 yıllarda iktidar deÄŸiÅŸikliÄŸi ile koalisyon hükümetinin (DYP-SHP) uyguladığı popülist politikalar bütçe açıkları doÄŸurmuÅŸ, alınan borçların etkin kullanılmaması, yapılması gereken reformların ertelenmesi ve özelleÅŸtirmelerin gerçekleÅŸmemesi krizlere adeta zemin hazırlanmıştır. Bu yüzden 1990 yılların sonu ve 2000 yılların başında patlak veren ekonomik kriz, Türkiye’de tarihinin en büyük IMF borçlanmasına neden olmuÅŸtur. 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesinin ardından uygulamaya konan mali disiplin, yapısal reformlar ve kararlı özelleÅŸtirme politikaları sayesinde; toplam kamu açığına iliÅŸkin Maastricht Kriteri ilk kez tutturulmuÅŸtur. AB tanımlı brüt kamu borç yükü AB-27 ortalamalarının çok altına düÅŸmüÅŸ, net kamu borç stoku hem milli gelire oran olarak hem de mutlak deÄŸer olarak azalmıştır. Ülkenin kredi derecelendirme notundaki iyileÅŸmeler sayesinde dış borçlar için ödenen faiz ödemeleri azalmıştır. 2010 yılı Temmuz ayı itibariyle AB üyeleri Ä°spanya ve Yunanistan küresel piyasalarda borç bulabilmek için vadeyi üç aya kadar indirirken, Türkiye tarihinin en düÅŸük faiziyle 11 yıl vadeli (132 ay) Euro tahvil satışı ile borçlanmayı baÅŸarmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin IMF’ ye olan borcu 2013 yılı sonuna kadar bitirilmesi planlanmıştır.

***

GiriÅŸ Genel olarak borç stoku ve dolayısıyla artan borç ödemeleri az geliÅŸmiÅŸ ülkeler için büyük bir sorun teÅŸkil etmektedir. Borç ödeme yükü, yatırımları ve sermaye birikimini kısıtlamakta ve yönüyle ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun nedenleri ise ülkedeki rezervlerin (ihracattan gelen