2002'den sonra ekonomide gerçekleşen iyileşmeler birçok alanda önemli dönüşümlere yol açmıştır. Bu iyileşmelerden olan yüksek ve istikrarlı büyüme oranları, düşen bütçe açığı / GSYH oranı, artan yatırımlar, eğitim, sağlık, ulaşım, sosyal hizmetler ve sosyal yardımların bütçeden fazla pay alması, fırsat eşitliğinin sağlanması, orta gelir sınıfının güçlenmesi Türkiye'yi 2000'li yılların yükselen ülkesi konumuna taşımıştır.
Ekonomideki dönüşümün pozitif etkileri reel göstergelerde karşılık bulurken, aynı zamanda geleceğin Türkiye ekonomisinin de inşa edilmesine fırsat sunmaktadır.
Bu bağlamda, ülkenin çehresini değiştirecek dev projeler devam ederken, aynı zamanda ekonomide hareket alanını daraltan ve büyük atılımları ve hedefleri engelleyen yapısal sorunlara yönelik çözümler üretilmektedir.
2023 Yeni Türkiye'sini oluşturacak ekonomik hedeflerin belirlenmesiyle, ekonomide yapısal dönüşüm sürecinin başlatılması bu dönemde atılan en kapsamlı adımlardan birini oluşturmaktadır. Bu çerçevede, 'Öncelikli Dönüşüm Programları' ile 1. Eylem Planı'nın açıklanması da, sürecin devam ettirileceğine ve 2023 hedeflerine olan inancı gösteriyor.
G20, YENİ TÜRKİYE'Yİ DÜNYAYA TANITACAK
Tüm bunlar olurken, 15-16 Kasım tarihlerinde Avustralya'da yapılacak olan G20 Zirvesi'nin ardından 1 Aralık'ta G20 Dönem Başkanlığı ilk kez Türkiye'ye geçecek. Bu derece büyük bir organizasyonun liderliğini yürütecek olan Türkiye'ye bu görevin verilmesi, bir nevi ekonomide gösterdiği başarının tescil edilmesi anlamını taşıyor. Bilindiği üzere G20, temsil gücü bakımından dünya ekonomisinin yüzde 85'ine, dünya nüfusunun üçte ikisine karşılık gelmektedir.
2008 küresel ekonomik krizde, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin rasyonel ve etkili politikalarıyla grubun saygınlığı ve önemi artmıştır. Bu tarihten itibaren, devlet başkanları düzeyinde zirvenin gerçekleştirilmesi de, toplantıyı dünya gündemine taşıyarak tüm ilginin G20 Zirvesi'ndeki konu başlıklarına yönelmesini sağlamaktadır. Diğer yandan, Türkiye'nin dönem başkanlığını devralacak olması, 2000'li yıllarda gerçekleştirdiği dönüşümünü dünyaya anlatması açısından çok büyük bir fırsat oluşturacaktır.
Çok kısa bir süre önce IMF'den kredi bekleyen ve tüm dayatmaları kabul eden bir ülkeden, bugün G20 Dönem Başkanı olacak bir ülkeden bahsediyoruz. Yalnızca bu dönüşümün anlatılması bile, hem Türkiye açısından hem de Türkiye'yi örnek alan gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkeler açısından büyük önem arz ediyor.
MODEL ÜLKE OLARAK TÜRKİYE
2008 küresel ekonomik krizi gösterdi ki, dünya ekonomilerindeki güç dengeleri yalnızca belirli ülkelerin istekleri ve yönlendirmesiyle belirlenmiyor artık. Dünya ekonomisi, gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerden bağımsız çizilen yol haritası ile doğru yola ulaşmıyor.
Tam da burada, Türkiye'nin gösterdiği performans, bu yol haritasında başlıca aktörlerden biri nasıl olunur sorusuna cevap vermektedir.
2002 öncesi ekonomisi dibe vuran bir ülkeden dünyanın en büyük 17. ekonomisi konumuna gelmesi, Türkiye'yi diğer ülkeler nazarında örnek ülke durumuna getiriyor. G20'ye dönem başkanlığı yapabilecek ülke seviyesine yükselmesi, azgelişmiş ülkeler için de umutları canlı tutan diğer bir faktör. Bu sebeple, örnek aldıkları ve kendilerine &