“Dolar TL karşısında tarihi rekor kırdı”.
Koalisyon masaları dağılıp seçim önündeki sisler kalkar kalkmaz, yine pek özlemediÄŸimiz bu cümleye maruz kaldık. PeÅŸi sıra da, “kur 3'e çıkar mı, 3,30'u bulur mu vs.” klasiklemeleri geldi. Gelmeye de devam edecek.
Aslına bakarsanız, son dönemde Hindistan'dan Rusya'ya, Brezilya'dan Endonezya'ya pek çok ekonominin para birimi benzer eÄŸilimler sergiliyor. Bir yandan geliÅŸen ülkelerin genelde azalan cazibesi, diÄŸer yandan da iç dinamikler kol kola bu trende hizmet ediyor. Türkiye için de bu böyle. Dış faktörler olumsuzluklarını yansıtırken, içeride de had safhaya eriÅŸen siyasi istikrar ve güvenlik endiÅŸeleriyle risk merdivenlerini birer ikiÅŸer çıkıyoruz.
Kısacası ekonomi, seçim sonucunun getirdiÄŸi ve terörün de musallat olduÄŸu son 2 ayı aÅŸkın süreçte, ülkenin dertlerine ortak oluyor. Koalisyon ihtimalinin yitirildiÄŸi mevcut aÅŸamada ise, bundan sonrasını dolarla, borsayla sorgulamak bir yana, genel bir bakış açısıyla deÄŸerlendirmek gerektiÄŸi kanaatindeyim. Zira en temelde sorgulanması gereken; erken seçimden çıkacak net faydanın (ki kastım fayda eksi maliyet), rafa kalkan koalisyon seçeneÄŸinin net faydasından büyük olup olmayacağıdır.
Sorunun cevabını, erken seçimde önce biz vatandaÅŸlar, sonra da her halükarda yine siyasiler verecek. Yine de ÅŸimdiden çıkarımlar yapmak mümkün.
KOALÄ°SYON OLSAYDI
Önce “bugün koalisyon olsaydı ne olurdu?” diye kabaca bakalım: En bariz fayda, kısa vadede piyasalarda istikrara dair olumlu bir etki olurdu. Orta vadede ise, tarafların uyum sorunuyla yüzleÅŸebilirdik. Bu baÄŸlamda, uyum düzeyinin düÅŸüklük derecesi, kısa vadede istikrar müjdeleyen koalisyonun çok geçmeden istikrarsızlık sahneleme ihtimalini artırırdı. Orta ve uzun vadeye yansıyacak bu riskin, aynı zamanda ekonomi politikalarının baÅŸarı seviyesini de etkileyerek denkleme gireceÄŸine ÅŸüphe yok.
Bununla birlikte, baÅŸta güvenlik ve dış politika olmak üzere diÄŸer ilgili politikalar ise, koalisyon formülüne göre deÄŸiÅŸik artı ve eksiler getirebilirdi. Dolayısıyla, geride kalmış bu senaryoda net faydanın ne denli büyük olacağı meçhul ancak bundan sonra odaklanacağımız konu da zaten baÅŸka: Bir sonraki senaryo bundan öteye geçer mi?
SEÇÄ°M NE DER?
O halde önümüze bakalım. Seçim sonrası için, malum 2 temel senaryo var. Biri tek parti hükümeti, diÄŸeri ise yine yeni yeniden koalisyon arayışları… Ä°ki durum için de ortak maliyet, ekstra vakit kaybı.
Bu neden önemli? Evvela, ihtiyacımız olan reformları geciktirmesi açısından. Ancak daha da hızlı bir olumsuzluk, ilgili süre zarfında istikrarsızlık algısını kuvvetlendirme maliyeti. Bu ise, FED sürecinin hassasiyet kazanacağı, kredi derecelendirme kuruluÅŸlarının not vermek için sıraya gireceÄŸi önümüzdeki aylarda, hem mal piyasaları hem de sermaye giriÅŸleri açısından sıkıntılara ve döviz kuru baÅŸta olmak üzere birçok göstergede dalgalanmalara sebep olmak anlamına geliyor.
Üstelik yeniden koalisyon çıkması halinde, bu süre uzayarak kısa vadedeki maliyeti daha da artıracak. O halde koalisyonu ÅŸimdi kurmakla aylar sonra kurmak arasında maliyet artışından farklı bir ÅŸey görmek zor. Ekstra fayda ne olur diye zorlarsak, partilerin gerçekle yüzleÅŸip sorumluluk alması ve uzun soluklu yürümeye çalışması, tek ümit olur gibi geliyor. Bu baÄŸlamda bir diÄŸer etki ise, bugün ile yarın arasındaki formülün farklı olması durumunda gözlenebilir.
Bir de tek parti senaryosuna bakalım. Olasılığı nedir emin deÄŸiliz ancak olur da millet bu kararı verirse, hükümetin kurulacağı güne kadar üstleneceÄŸimiz maliyetin sonrasında ne fayda beklenebilir? Akla gelen ilk unsur, koalisyon hükümetinden daha güçlü bir uyumla uzun soluklu bir istikrar. Yüksek uyum düzeyine baÄŸlı olarak da -doÄŸru bir reçete uygulanması halinde- daha hızlı ve etkin reformlarla orta vadede hız artırılabilir. Tabii kısa vadedeki zararların hakkından gelmenin zorlu olabileceÄŸini de ekleyelim.
VADE FARKI
Dolayısıyla, senaryoları karşılaÅŸtırdığımızda, farkı yaratabilecek sihirli kelimenin “vade farkı” olduÄŸunu söyleyebiliriz. Hatta orta vadedeki baÅŸarı düzeyinin, uzun vade yansımaları da olacağını ekleyelim. Çıkartılacak birkaç sonuç ise ÅŸöyle:
1. Tüm partiler ile seçmenlerinin hakkını korumak ve geleceÄŸimize imza atacak en saÄŸlıklı sonucu elde etmek adına, 7 Haziran'da yaÅŸanan sıkıntılara çare bularak seçime gidilmeli. Bunların en başında, DoÄŸu'daki seçim güvenliÄŸi konusu var. Bir baÅŸka örnek ise, oy pusulalarında tüm parti seçmenlerini yanıltabilen izahsız “bağımsız adaylar” yerleÅŸtirmesi.
2. Bu faktörler göz önüne alınmak kaydıyla, seçim mümkün olan en seri ÅŸekilde yapılmalı.
3. Sonuç tek parti iktidarını iÅŸaret ederse, gerek iç gerekse dış güveni saÄŸlamak ve gerçek bir hikâye yazmak adına, AK Parti silkinme söylemini radikal bir ÅŸekilde hayata geçirmeli. Bu sorumluluÄŸun, sadece kendi tabanı için deÄŸil, bir zamanlar üstlenilen misyon ve daha da ötesinde Türkiye için olduÄŸunu unutmamalı. Bu baÄŸlamda, deÄŸiÅŸimin sinyallerini ÅŸimdiden çok güçlü vermeli. Hem de tepeden tırnaÄŸa…
4. Sandıktan koalisyon çıkarsa ise, kayıpları daha da abartmamak için partiler elini taşın altına koyup acilen anlaÅŸma yoluna gitmeli ve reformist bir hükümet için azmetmeli.
Dipnotlarımı da düÅŸeyim:
1. Bu yazıda, partilerin senaryolarda edineceÄŸi net faydalar göz önüne alınmadı. Oysa ÅŸu da var ki; koalisyonun bir tek parti
hükümeti adayı partiyi eritecek olması ihtimali, Türkiye'nin geleceÄŸinin koalisyonlara mahkûmiyetini de beraberinde getirebilir ve uzun vadede ekonomik geliÅŸimi olumsuz etkileyebilir.
2. Gerek bu çıkarımdaki gerekse yukarıdaki orta ve uzun vade koalisyon performansına dair farzın dayanağı, geçmiÅŸteki kötü koalisyon tecrübelerimizin inkâr edilemez çıktılarıdır. Tabii “bugün daha iyi bir seviyeye gelmiÅŸ miyizdir?” derseniz, içtenlikle “keÅŸke” derim. Sonra bir de, geçtiÄŸimiz haftalara dönüp bakarım.
Velhasıl, partilerin senaryolardaki orta vade akıbetlerinin, denklemi daha da komplike eden bir faktör olduÄŸunu eklemiÅŸ olalım. Bununla birlikte, yukarıda vardığımız sonuçlar her halükarda geçerli. Ve oldukça kritik… Zira iÅŸin ucunda ortak geleceÄŸimiz var. Türkiye'mizin geleceÄŸi var.
[Yeni Åžafak, 18 AÄŸustos 2015]