SETA > Köşe Yazıları |
YAŞ

YAŞ

Sürekli darbelere karışan ve siyasete müdahil olan bir ordu aslen zayıf bir ordudur. Siyasete müdahil olduğu için mi zayıfladığı yoksa zayıf olduğu için mi siyasete karıştığını tartışabilirsiniz.

Yüksek Askeri Şura dün yapıldı. 15 Temmuz sonrası oldukça olağan dışı şartlar altında bir Şura toplanmıştı. Şimdi olması gerektiği gibi toplandı.

Gerçekten ilk defa demokratik ülkelerin sivil asker ilişkilerine uygun bir Şura oldu. Siyaset orduyu düzenlemeye başladı.

Türkiye'de sivil asker ilişkileri en sorunlu alanlardan biriydi.

Sadece Cumhuriyet tarihinde değil Osmanlı döneminden bu yana hep öncelikli gündem maddesi olmuştu.

Aslında herkesin bildiği basit bir gerçekti. Ordu iyi işleyen bir devlet sisteminde olması gerektiği gibi bir konuma hiç girmedi. Normalde olması gereken askeri kurumların kayıtsız şartsız siyasi otoriteye itaat etmesidir. Fakat bir sürü tuhaf gerekçe sunularak bu ilke yıllar yılı göz ardı ediliyordu.

Ordunun siyasete bağlı olması bir yana daha ziyade siyaseti kontrol etme ve hizaya çekme geleneği vardı. Cumhuriyet tarihinde 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat gibi darbelerin aktörü olan ordu hep siyasetin üzerindeki bir kılıç gibi durdu. Aslında bu haliyle ülkedeki demokratikleşmeyi engelleyici bir rol oynadı. Ülkede toplumsal süreçlerin akışına müdahaleler yaparak siyaseti ve toplumu tanzim etmeye kalktı.

Tabii bu sadece Türkiye'ye has bir durum değildir. Ordunun siyasal iktidara itaati meselesi dünyanın her yerinde ve tarihin her sayfasında sorun olmuştur. Konuya dair ilkeler gayet net olmasına rağmen silahı elinde tutanlar bir şekilde o gücün ayartıcılığına ayak uydurur. Ülkeye zarar verir. Bu meseleyi Eflatun Devlet kitabında Sokrates’in ağzından en veciz haliyle ifade eder. Sokrates askerlerin vatandaşlara nazik fakat düşmana karşı sert olması gerektiğini söyler. Aksi takdirde ülkeyi düşmanlar değil askerler kendisi yok eder.

İki bin beş yüz yıl sonra Huntington da aynı şeyi söyler. Tarafsız, otonom ve profesyonel olmasını bekler ordunun.

Siyaset hedefleri verir asker yerine getirir.

Etkin bir ordu ancak sivil kontrol sayesinde olur. Bir başka yaklaşıma göre ordu ancak içinden çıktığı topluma benzerse ve toplumun kontrolündeyse başarılı olur.

Bir başkasına göre siyaset arada sert müdahaleler gerçekleştirmelidir. Çünkü ordu kendisini düzenleyemez. Bir başkasına göre siyaset, vatandaş ve asker arasında bir uyum inşa etmek gerekir. Toplumsal dengelerden kopuk olmamalıdır.

Bu tür teorik anlatıları çeşitlendirmek mümkün. Fakat hepsinde dikkat çeken bir özellik var. Ordunun siyasete müdahil olması veya siyasetin kontrolünden çıkması ülkeye zarar verdiği gibi ordunun kendisine de fayda getirmiyor. Bürokratik doğası itibariyle oldukça yavaş değişen ordular kendilerini yenileyemez ve gerçek işlevi olan ülkeyi savunma görevinde aksaklık olur. Sürekli darbelere karışan ve siyasete müdahil olan bir ordu aslen zayıf bir ordudur. Siyasete müdahil olduğu için mi zayıfladığı yoksa zayıf olduğu için mi siyasete karıştığını tartışabilirsiniz. Fakat siyasete karışan ordunun zayıf bir ordu olduğunu tartışamazsınız. Yeterli, becerikli ve etkin bir ordu siyasete karışmaz. Siyasete karışan ordu gerçek görevini ehliyetle yerine getiremez.

15 Temmuz darbe girişimi bize bir kez daha gösterdi ki, Ordu siyasetin doğrudan kontrolüne girmelidir. Bu ordunun kendi sağlığı için de gereklidir. Dünkü YAŞ toplantısı bu anlamda sembolik bir gösterge ve başlangıç oldu.

[Takvim, 03 Ağustos 2017]

 .