SETA > Köşe Yazıları |
Türkiye Ekonomisinin Dolar İle İmtihanı

Türkiye Ekonomisinin Dolar İle İmtihanı

Türkiye ekonomisinin şu anda yaşadığı sıkışıklıkta ve kuşatmada son 3 yılda yaşadıklarımızın önemli rol oynadığı açık değil mi?

Son dönemde “Dolar ne olacak?”, “Doların değeri neden artıyor?”, “Doların değer artışını önlemek için neler yapmalıyız?” soruları, sıklıkla karşılaştığım ve cevabını vermeye çalıştığım kritik sorular.

Şunu başta ifade etmem gerekiyor ki, Doların değer artışını ya da Türk Lirasında değer kaybını yalnızca ekonomik göstergeler ya da ekonomik gerekçelerle açıklayamayız.

Çünkü, Dolardaki değer artışı, bizim ya da bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin üretim yapılarından, dış açıklardan, düşük tasarruflardan ve dolayısıyla ortaya çıkan kırılganlıklar sebebiyle gerçekleştiği gibi; dış şoklar, derecelendirme kuruluşlarının not açıklamaları, gelişmiş ülkelerdeki yüksek faiz artışları ve spekülatif sermaye hareketlerinin de göz ardı edilmeyecek bir payı var bu durumda.

Hele, dış şoklar ya da finans çevrelerinin derinleştirmeye çalıştıkları bir operasyon denildiğinde buna burun kıvıranlara, Türkiye'de son 3 yıldır hızlanan kaotik ortam oluşturma çabasının, darbe girişiminin ve dış şokların ne anlama geldiğini sormak gerekmez mi?

Türkiye ekonomisinin şu anda yaşadığı sıkışıklıkta ve kuşatmada son 3 yılda yaşadıklarımızın önemli rol oynadığı açık değil mi?

Peki Türkiye, Dolardaki hareketliliğe bakıp, son yıllarda elde ettiği ekonomik kazanımlarından, enerjide ve ulaşımda öne çıkan konumu ve doğu - batı arasındaki coğrafi konumundan yani jeopolitik avantajından yararlanmaktan vazgeçip oluşturulmaya çalışılan ekonomik kaos ortamına teslim mi olacak?

Elbette ki hayır.

TÜRKİYE, BU KUŞATMAYI DA KIRACAKTIR
Ekonomisi dünya ekonomisi ile iç içe geçmiş ve başta da uluslararası finans sistemi ile bütünleşen Türkiye, bir taraftan uluslararası finansal sistemin avantajlarından yararlanırken, diğer taraftan bu sistemin ortaya çıkardığı sorunlara ve karşılaşacağı problemlere teslim olmamak için de kendine “güvenli hava yastıkları” oluşturmalı.

Türkiye'nin büyük ekonomik güç olması için, ekonominin bu kuşatma altından çıkarılması için, gerekli büyük yatırım projelerinin tamamlanması için ve finansal sistemin dayattıklarına teslim olmaması için, bu güvenli hava yastıklarının ne kadar zaruri olduğu bugünlerde daha iyi anlaşılıyor.

Bu güvenli yastıkların en önemlisi ise bütçe açığının ve kamu borcunun milli gelir içindeki payının düşük olması. Yani güçlü kamu maliyesi.

Türkiye'nin geçmiş yıllarda yaşadığı ekonomik krizlerin başlıca sebebi, bütçe açığı ve kamu borcunun milli gelir içindeki payının yüksekliğiydi. Çünkü, bu iki göstergesi yüksek olan ekonominin, yaşanılan küçük bir türbülansta kendisini koruması neredeyse imkânsız.

Türkiye'nin geçmişte bir çok ekonomik kriz yaşaması, 19 defa IMF ile anlaşma yapması, 15 defa borç ötelemesi gerçekleştirmesi ve yıllarca IMF ile yaşamak zorunda kalmasının nedeni de bu göstergelerin zayıflığı değil miydi?

Şimdi ise, Türkiye ekonomisinin en büyük avantajı bu alanlarda iyi olması. Bunun nasıl bir avantaj sağladığını, zaten biz 2008 küresel ekonomik krizinde yaşadık.

Yüksek miktarda kamu borcu ve yüksek bütçe açığı olan birçok ekonomi iflas noktasına gelirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın deyimiyle küresel ekonomik kriz Türkiye ekonomisini teğet geçmiştir ve Türkiye, 2009 yılının son çeyreğinden beri ekonomisi halen büyümeye devam eden bir ülke.

Türkiye bu ekonomik kuşatmayı da güçlü kamu maliyesi ile kısa sürede ve hasar görmeden atlatacaktır.

TASARRUF, TASARRUF, TASARRUF…
Ekonomiler için en önemli diğer güvenli hava yastığı ise yüksek tasarruflardır. Maalesef Türkiye'nin tasarrufu düşük.

Bugün Doların TL karşısında değer artışına neden olan en önemli faktör, tasarrufların düşüklüğü. Finans çevrelerinin son dönemlerde kur üzerinden yaptıkları kuşatmanın sebebi de dış açıklar ve düşük tasarruflarımız. Ülke ekonomisinin yumuşak karnını kullanan finans çevreleri, uluslararası finans sisteminde borçlanma zorunluluğumuzu kullanarak doların değerini spekülatif bir şekilde yükseltiyorlar.

Diğer yandan, tasarrufların düşük olması nedeniyle yıllarca yapılamayan veya ertelenen büyük altyapı projelerinin gerçekleştirilememesi, ülkenin sürekli dış açık vererek ekonominin bu alanda kısır döngü yaşamasına neden oluyor.

Bu yüzden, tasarrufları artıran politikalarla birlikte, başta kamu kurumları olmak üzere tüm firmaların Dolar ya da Euro bazında istedikleri ödemelerin bu dönem TL ile yapılması ve dolayısıyla dövize olan talebin azaltılması, hayati derecede önemlidir.

Bu politika halkın da dolarizasyon sürecine katılmaması için önemli bir motivasyon kaynağı olacaktır.

[Yeni Şafak, 5 Aralık 2016].