Yine bir alçak terör saldırısı. İstanbul'un tam kalbinde. 38 şehit verdik. Yaralılarımız var. Şehitlerimize Allah rahmet etsin. Geride boynu bükük bıraktıklarına sabırlar versin. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Lanet terör bizi korkutmak istiyor. Korkutarak bölmek istiyor. Bölünürsek yenileceğimizi düşünüyor. Canımız yanarsa geri adım atarız sanıyor. Normalde böyle olabilir. Bazı ülkelerde ve bazı zamanlarda terör örgütleri toplumu korkutabilir. Bölebilir. Huzursuzluk çıkarabilir. Çok nadiren de olsa bazı devletlerin geri adım atmasını sağlayabilir. Ama hiçbir yerde aslında terör örgütleri kazanamaz. Bu istatistiksel olarak defalarca kanıtlanmıştır. Terör bütünüyle ortadan kaldırılamaz belki. Ama terör hiçbir zaman nihai olarak kazanamaz. Şimdi çok daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor. Düşmanlarımız bizi o kadar zorladı ki son beş yılda. Artık çok daha bilinçliyiz bu konuda. Terör öylesine vahşileşti ki, toplumun ana akımını bir araya getirdi. Belki medyada ve Twitter'da marjinaller var ama bırakın onları. Görmezden gelin o hainleri. Toplumun geneline bakın. Artık bölünemeyecek kadar kenetlendik. Artık korkmayacak kadar öfkeliyiz. Öylesine sistemik bir saldırı altındayız ki, Türkiye'nin geleceğini çökertmek istediklerini görmemek imkânsız. Bu saldırılar öylesine sıklaştı ki, artık korku eşiğini aştık. Tabii ki terör berbat bir olgu. Tabii ki, canımızı çok yakıyor. Fakat Türkiye toplumu bir savaş veriyor. Savaş verdiğini de çok iyi biliyor. Yapılan her saldırının ne anlama geldiğinin farkında. Korkmak, bölünmek ve gerilemek yerine, birleşiyor ve öfkeleniyor.
***
İlk akla gelen soru kimin yaptığı? Çevik Kuvvet otobüsüne saldırdılar. Bu da PKK'yı işaret ediyor. Aslında kimin yaptığı çok da önemli değil. Her kim yaptıysa, tüm Türkiye'ye saldırdığı çok belli. Ama DEAŞ olsaydı, turistik bir hedefe saldırı tercih ederdi. Şimdiye kadar öyle oldu. Ayrıca DEAŞ'ın artık Türkiye ile sınırı yok. PKK maalesef hem sınırlarımız içinde hem de yanı başımızda. Suriye ve Irak PKK yuvası haline geldi. Buraları kaybetmemek için saldırıyorlar. Türkiye'nin el-Bab operasyonu Fırat Kalkanı'nın son halkasıdır. Böylece savunma hattı tamamlanmış olacak. El- Bab DEAŞ'tan temizlenince, PKK/ PYD'nin de yolu kapanmış olacak. Türkiye kendi ulusal güvenliğine dair hayati bir koridoru bütünüyle kontrol etmiş olacak. Sözüm ona PKK İstanbul'da bomba patlatınca, Türkiye kamuoyu ve devleti sarsılacak ve el-Bab operasyonunu durduracak. Böyle bir şey tabii ki olmayacak. Aksine bu saldırı Türkiye'yi durdurmak bir kenara daha da hızlandıracaktır. Bu saldırı aslında Türkiye'nin el-Bab operasyonunun ne kadar önemli ve gerekli olduğunun da bir göstergesidir. Türkiye ilerledikçe düşmanları saldırıyor. Sıkıştıkça canımızı yakmaya çalışıyorlar. Belki sonuç alırız diye. Ama nafile.
***
Türkiye el-Bab'ı ele geçirirse, kendine bir kalkan kurmuş olacak. Ama bu terörün duracağı anlamına gelmiyor. Aksine hem AB hem de ABD teröre destek vermeyi sürdürecek. Gözümüzün içine baka baka. Hem Suriye hem de Irak terör üretmeye devam edecek. Bunu hiç akıldan çıkarmamak gerek. Fırat'ın doğusunda ve Afrin'de yerleşen ve yeşeren terörizm Türkiye'ye saldıracaktır. Bu nedenle aslında el-Bab sonrasında atılacak adımlar da netleşiyor. Türkiye DEAŞ'ı sınırlarından attığı gibi, PYD'yi de çökertmelidir ki, terör saldırılarını azaltabilsin. Bunun için el-Bab sonrası ilk hedef Münbiç, ardından Afrin olmalıdır. Sonra sıra Fırat'ın doğusuna gelecektir. Türkiye PYD'nin askeri gücünü Fırat'ın doğusunda da imha etmelidir. Hem de acilen. El-Bab sonrası Türkiye yeni bir pozisyon alacaktır. Bugüne kadar DEAŞ'a taarruz ederken, PYD'ye karşı savunmadaydı. Şimdi DEAŞ'a karşı savunmaya geçip, PYD'ye saldırmanın vaktidir.
[Takvim, 12 Aralık 2016].