ABD İstanbul konsolosluğunda çalışan Metin Topuz'un FETÖ ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmasına Amerikan Büyükelçisi'nin verdiği aşırı tepkiyi nasıl okumalıyız? Öncelikli olarak ancak bir suçüstü halinde görülebilecek böylesine orantısız bir tepkinin hepimize Büyükelçi ve Amerikan devleti içerisindeki bazı kesimler acaba neyin üstünü örtmeye çalışıyorlar sorusunu sordurduğunu belirtmemiz lazım.
Zira gözaltına alınan şahıs diplomatik dokunulmazlığı bulunmayan sıradan bir yerel irtibat görevlisi. Buna rağmen Amerikan Büyükelçisi bu durumu bahane ederek Türkiye'den yapılan vize başvurularını konsolosluk personelinin güvenliğini bahane ederek durduklarını açıkladı. Büyükelçi yaptığı açıklamada, Metin Topuz'un tutuklanması kastederek hükümetten bazı çevrelerin adalet değil intikam peşinde olduğunu iddia etti. Hâlbuki bizatihi Büyükelçinin verdiği tepki Amerika'daki bazı çevrelerin Adalet değil de Türkiye'den intikam alma peşinde olduklarını göstermektedir.
Zira uzunca bir süredir hem Obama yönetiminin kalıntıları hem de onun Medya ve Think Tank dünyasındaki uzantıları „Türkiye haddini aştı artık Türkiye'nin cezalandırılması lazım" söylemini hepimizin gözleri önünde işlediler. 17-25 Aralık bu yönde atılan birinci adımı, 15 Temmuz darbe girişimi ise ikinci adımı teşkil etmektedir. Bugün şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Amerikan devletinin içerisindeki bir klik doğrudan organize etmese de 15 Temmuz Darbe girişimine göz yumdu. Darbenin başarısız olmasından sonra FETÖ üyesi haşhaşilerin devletten temizlenmesi, Fırat Kalkanı ve İdlib harekâtları ise bu kliğin gözünü iyice döndürdü. Halk Bankası operasyonu ve vize yasağı ise açıkça 15 Temmuz darbe girişiminin ikinci perdesini teşkil etmektedir.
Büyükelçi'nin Metin Topuz meselesi ile ilgili ardı ardına, açıkça yalan olduğu ortaya çıkan "avukatıyla görüştürülmedi, neden tutuklandığı ile ilgili bize bilgi verilmedi" ya da "narkotik birimindeki görevinden dolayı polis ve yargıçlarla görüşüyordu" tarzındaki bilgileri medyaya servis etmesi ise olayın vehametinin üstünü örtmeye yönelik bir dezenformasyon kampanyasından başka bir şey değil. Zira Metin Topuz'un narkotikte irtibat görevlisi olmasına rağmen 17-25 Aralık yargı darbesi girişiminin hemen öncesi gibi kritik zamanlarda İstanbul Eski Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz, FETÖ'nün polis amirleri Mahir Çakallı, Nazmi Ardıç, Yakup Saygılı, Mehmet Akif Üner ve Serdar Güldalı gibi isimlerle görüştüğü tespit edilmiş durumda. Bütün bu görüşmelerin Narkotik ile ilgili olmadığı ise görüşülen isimlerin narkotik ile alakalı bir görevlerinin olmamasından kolayca anlaşılabilir.
Dolayısıyla ortada Amerikan devleti içerisindeki Türkiye karşıtı kliği 15 Temmuz darbe girişimi ile irtibatlandıran büyük bir skandal vardır. Bütün bu gürültü ve patırtının asıl nedeni de bu suçüstü halidir. İleride Amerikan arşivleri açıldığında ortaya çıkacaktır ama biz bugünden yazalım. 15 Temmuz Obama yönetiminin dış politikadaki en büyük fiyaskosudur. Bugün o fiyaskonun bedeli Trump'a ödetilmek istenmektedir. İşin ilginç yanı her konuda dakika başı tweet atan Trump'ın bu konuda sessizliğini korumasıdır. Bu da bize Trump'ın da Türkiye ile arasının açılmasını isteyen Obama kliğinin bu oyununun farkında olduğunu göstermektedir.
[Fikriyat, 13 Ekim 2017].